Günümüzde toplumların en sancılı yaralarından biri, vicdanın ve ahlakın göz göre göre yitiriliyor oluşudur. Bir zamanlar bizi biz yapan bu değerler, artık bir hazine gibi koruduğumuz değil, git gide uzaklaştığımız kavramlar haline geldi. Ahlak ve vicdan, bir zamanlar insan olmanın omurgasıydı. Oysa şimdilerde, çıkar ilişkileri arasında un ufak edilen, anlamını yitirmiş birer "eski zaman kalıntısı" gibi...
Peki, ne oldu da ahlaktan bu denli uzaklaştık? Vicdan dediğimiz o içsel pusula neden bu kadar şaştı?
Geçmişte ahlak, toplumun ortak bir diliyken ortaklık neden bozuldu? Büyüklerimiz yaşamlarını, vicdanla döşedikleri temel taşlarla kurarlardı. "El âlemin” ne dediğini önemsedikleri için değil, kendi iç dünyalarındaki dürüstlüğü koruma gayesi güttükleri için başkalarına zarar vermekten kaçınırlardı.
Sokakta tanıdık olsun olmasın, bir insana haksızlık etmek, onun emeğini çalmak ya da ona kötü söz söylemek, bu değerlerin karşısında bir ayıptı. Şimdi ise, asabiyet, saldırganlık, öfke ve şiddet hat safhada! Modern insanın vicdanı, hızla değişen bir dünyada ufalanıyor.
Vicdan artık hükmünü yitirdi, ruhun derinliklerinde yatan bir muhasebeci olmaktan çıktı ve birçokları için sadece bir kelime haline geldi.
Bugün bebekler, acımasız planların kurbanı olduğunda, çocuklar korunamayıp hayatlarını kaybettiklerinde ya da kadınlar suskun bir toplumun içinde çaresizce kaybolduğunda, gözlerimizi kaçırmak "alışkanlık!" haline geldi. O kadar çok yalan, ikiyüzlülük ve zalimlik görüyoruz ki, vicdanlarımız katılaştı; acılar, bir film karesi gibi ruhumuza dokunmadan geçmeye başladı. Çıkar uğruna, kişisel hırslar uğruna, para ya da makam için insanların yüzleri maskeleniyor; adalet, adeta "adaletsizliğin" kucağına bırakılıyor. Herkes, menfaatine uymayan her şeye bir "çözüm!" bulmak için, bir kılıf uydurmaya hazır.
İkiyüzlülük, günümüzün en kolay elde edilen vasfı! Yüzüne gülünen kişiler, sırtlarını döner dönmez bir dedikodu malzemesine dönüşebiliyor.
Bu acı tablo, yalnızca toplumun belirli kesimlerinde değil; sosyal medya başta olmak üzere her yerde, herkesin bir yüzünü gizlediği veya göstermediği bir sahneye dönüşüyor. Kendimizi gerçeğe değil, herkesin yüzeyde görmek istediği şeylere göre şekillendirdiğimiz için, ahlak yavaş yavaş yerini çıkar çatışmalarına ve kibir dolu bir suskunluğa bırakıyor. Hâlbuki ahlak, kişisel çıkarlarımızın üzerindeki yüce bir değer değil midir? Toplumu ayakta tutan, çocuklarımızı güvenle büyütmemizi sağlayan ve insanlığımızı güçlendiren o sessiz koruyucu!
Bugün ahlakı, saygıyı ve vicdanı yitirmiş bireyler olarak, içinde bulunduğumuz durum: “Bu rayından çıkmış dünyada vicdanlarımızı öldürmeli miyiz yoksa onu yeniden diriltmek için çaba göstermeli miyiz?” sorusuna verilen cevapta saklı. Bir de ahlaklı olmakta! Hani o, insanın kendisine ve çevresine karşı olan sorumluluğunu hatırlatan aynaya bakmasında. Ahlaksızlığı, yalnızca yanlış bir davranış olarak görmek yerine kendi benliğine ihanet ettiğinin farkına varmasında.
Vicdan ve ahlak, bireyin, içindeki doğruyu gösteren bir pusuladır.
Eğer bu pusulayı kaybedersek, kaybedecek bir şeyimiz de kalmamış demektir.
Ve ne yazık ki bugün geldiğimiz noktada, bu kayıpları sadece bireyler olarak yaşamıyoruz, toplumlar olarak da yaşıyoruz. Toplumlar, vicdanlarını ve ahlaklarını yitirdiklerinde, o toplumların da geleceğe dair hiçbir umutları kalmaz. Vicdan ve ahlak; bizi insan kılan, başkalarının acılarını kendi acımız gibi hissetmemizi sağlayan değerlerdir. Bugün, ahlakın yalnızca kuru bir kavram olarak kalması, aslında her birimizin kaybettiği insanlık değerinin bir göstergesidir. Bizler, yeniden insan olduğumuzu hatırladığımızda, vicdanın ve ahlakın değerini de yeniden anlayacağız.
Belki de vicdanı ve ahlakı yitiren insanlığımızı bulabilmek ve pusulamızı şaşırmamak için o en derin yargıcın peşine o zaman daha bilinçli bir şekilde düşeceğiz.
Sağlıcakla kalın…
Hümeyra Kaya
www.humeyrakaya.net
Henüz hiç yorum yapılmamış. Şimdi ilk yorumu siz yapın!
Email adresiniz gizlenecektir. Zorunlu alanlar (*) ile işaretlenmiştir.
Günümüzde toplumların en sancılı yaralarından biri, vicdanın ve ahlakın göz göre göre yitiriliyor oluşudur. Bir zamanlar bizi biz yapan bu değerler, artık bir hazine gibi koruduğumuz değil, git gide uzaklaştığımız kavramlar haline geldi. Ahlak ve vicdan, bir zamanlar insan olmanın omurgasıydı. Oysa şimdilerde, çıkar ilişkileri arasında un ufak edilen, anlamını yitirmiş birer "eski zaman kalıntısı"...
Dünyanın en büyük yayıncılık etkinliği olan Frankfurt Kitap Fuarı yaklaşıyor. Kitap dünyasındaki yeniliklerin ve edebi trendlerin kalbinin attığı yer olarak bilinen ve yüzlerce ülkeden yayıncıyı, yazarı ve okurlarını bir araya getiren bu fuar, şüphesiz kitaplara olan ilginin küresel ölçekteki gücünü gösteren dev bir organizasyon. Ayrıca okuma kültürünü yaygınlaştırmak ve bilgi paylaşımını artırmak...
Bir milleti millet yapan ve onu diğer milletlerden ayrı tutan en büyük unsur kültürüdür. Toplumları ayakta tutan, onları bir tutkal gibi birbirine bağlayan milli ve kültürel değerler bu nedenle çok önemlidir. Zira bu değerler, bir milletin kimliğini, geçmişini ve geleceğini belirleyen temel taşlardır. Türk milleti olarak bizim de kendimize özgü milli ve kültürel değerlerimiz vardır. Bu değerler...
Herkese merhaba, Yeni başlangıçlar iyidir. Biten bir şeyin ardından üzülmemek başlayacak olan yeniliklere sevinmek, yeniliğe açık olmak ve ânın tadını çıkartmak gerek. Tatilin başlamasıyla birlikte birçok kişi dinlenmek, seyahat etmek ve keyifli vakit geçirmek için planlar yapıyor. Ancak, tatil dönemlerini sadece yatıp dinlenmek ya da gezip tatil beldelerini dolaşmak, aile ziyareti yapmakla ...
Kartal, ıssız bir yerde yavrusunu eğitiyormuş. Yavru kartal birçok şeyi öğrenmiş ama aklına bir soru takılmış. Annesine: “Zirvede olduğumu nasıl anlarım?” diye sormuş. Annesi: “Bir gün yalnız kalırsan, zirvede olduğunu anlarsın; çünkü zirve daima ıssızdır.” demiş. Hayat boşa harcanmayacak kadar kısa, tadını ç...
Hayatınız boyunca, bir yere ait olmadığınızı hissettiniz mi hiç? Her gün yürüdüğünüz yola, caddeye, sokağa, önünde oturup çayınızı kahvenizi yudumladığınız kafeye, çalışmaya gittiğiniz iş yerine, her gün yüz yüze baktığınız insanlara yabancı! Sanki oralardan hiç geçmemiş, o insanlarla hiç tanışm...
Gözetim olgusu, insanlığın var olduğu ilk günden beri zaman içinde çeşitli değişikliklere uğrayarak toplum dinamikleriyle birlikte farklı biçimlere dönüşmüş ve hayatımızın en önemli meselelerinden biri olmuştur. Bir hapishane düşünün, ortada bir gözetleme kulesi, içinde bir gözetleyici ve kulenin etrafında ar...
Koronavirüs, bir yılı aşkın bir süredir hayatımızın ortasına gelip oturan davetsiz bir misafir gibi bizi dört duvar arasına sıkıştırırken, aynı zamanda tüm yaşam rutinimizi de değiştirdi. Biz yetişkinler bile sürece uyum sağlamakta zorluk çekiyorken çocukların birden bire değişen bu şartlara uyum sağlaması da zor oldu, olmaya da devam ediyor. Ş&u...
Katil aramızda! Bir romancı olarak “Karanlık sisli bir gecenin alacasına saklanmış bir katil, elinde cinayet aletiyle kedi gibi sessiz ve derinden ilerliyordu…” diye başlayan şaibeli bir cümleyle giriş yapıp sizi bir maceranın içine çekiyor olabilirdim şimdi ama bu defa amacım bu değil. Bu defa bir hikâye ya da romanın içine gizlenmiş katili ya...
Milli Şairimiz Mehmet Akif’in tam bir asır önce “Korkma!” diye seslenerek başladığı manzumeyi, bugün hâlâ aynı iştiyakla aynı onur ve gururla okumanın hazzıyla Millî Marşımızın 100. Yaşını kutlayarak başlamak istiyorum satırlarıma. O muhteşem dizelerin sahibi Mehmet Akif Ersoy’un deyişiyle “Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı ya...
Sıkı, sımsıkı tutun yüreğinizi, o giderse, sizden geriye boş bir beden kalacak çünkü! Bilmem yanlış mı düşünüyorum ama sadece ruhunu değil, yüreğini, vicdanını ve tüm benliğini yitirmiş akıl tutulmalarının yaşandığı bir zaman diliminden geçiyoruz. Bizi biz yapan, insanı insan kılan vasıflardan arınmış tarla bekçisi korkuluklara dön...
Hümeyra Kaya/ Eğitimci-Yazar Sanal dünyanın toplumsal hayatımızın bir parçası olduğu gerçeğiyle yüzleşeli çok oldu. İnternet ve sosyal medya, insanlar arasında zaman ve mekân sınırlılıklarını kaldırdı. Ama içinde bulunduğumuz bu küresel salgın dönemi çok daha farklı misyon yükledi sosyal medyaya. Yüz yüze gö...
Gözümüz hep dışarıyı gördüğünden midir bilinmez, dünyanın en kolay işidir kendi dışımızdakileri suçlamak. İnsanoğlunun en kör noktalarından biridir belki de bu. Öyle ya, kendimize aynadan başka bir yerde bakmayı beceremiyorsak sahte bir yansımanın parlak ışığı gerçekleri görmemize engel olabilir. Belki de gerçek sebebi budur ha...
İnsan olmak hususunda hepimiz müsaviyiz. Zira kadın ile erkek arasında ne bir eksiklik ne de bir fazlalık mevcuttur yaratılışta. Bizleri birbirimizden farklı kılan sadece fizyolojik ve psikolojik yapımızdır aslında. Kadın ve erkek, havadaki oksijen ve azot gibidir. Düşünürsek hava ne sadece azottan ne de oksijenden ibarettir. İkisinin bileşkesidir hava. İçinde mevcut ol...
Anavatanından uzakta yaşayan gençlere sordum, hangi dilde rüya görüyorsunuz, diye. Almanya’da yaşayıp sürekli Almanca konuşan ve Türkçesi yeterince iyi olmayanlardan aldığım cevap genellikle Almanca rüya gördükleri yönünde idi. Türkçesi iyi olanlardan birçoğu Türkçe gördüklerini bir kısmı...