Gözümüz hep dışarıyı gördüğünden midir bilinmez, dünyanın en kolay işidir kendi dışımızdakileri suçlamak. İnsanoğlunun en kör noktalarından biridir belki de bu. Öyle ya, kendimize aynadan başka bir yerde bakmayı beceremiyorsak sahte bir yansımanın parlak ışığı gerçekleri görmemize engel olabilir. Belki de gerçek sebebi budur hakikatlerden ırak oluşumuzun.
Gerçeklerin üzerini giydirip olduğundan farklı görünmesini sağlamanın hiç kimseye faydası olmadığını bildiğimiz halde, uydurduğumuz sahteliklere bir süre sonra kendimiz bile inanırız. İşin aslı öyle midir, değil midir; aslında gerçek nedir ne değildir bilmem ama zaten günümüzde gerçekler kimin umurunda ki?
İnsanlar, inanmak istediklerine inanmaya bu kadar hazır oldukları sürece, karanlıklar gerçeklerin üstünü gölgelemekte zorluk çekmeyecektir eminim. Böylece siz, inanmak istediğiniz yalanların sahte ışığında aydınlandığınızı sanırken, karanlıklara gömülen gerçekler gün yüzüne çıkıp çıkamayacaklarından bihaber, gerçek aydınlanmanın ışığını ve ısısını bir biçimde saklı tutmaya devam edecektir.
Tüm bu girizgâhın sebebi, nihayet bitmekte olan 2020 yılı ile ilgili. Bu takvim yılının bu son yazısında bitmekte olan yıla neden ‘nihayet’ dediğimi açıklamama sanırım gerek yok. Değişen takvimin ilk yaprağını kopardığımız andan itibaren dünyanın yaşadığı kötü olaylar tüm bunlara sebep. Herkes 2020 bitince bütün kötülükler, acılar bitecekmiş gibi nefesini tutmuş 2021’i beklerken ben düşünüyorum, tüm bu kötülüklerin müsebbibi gerçekten 2020 yılı mı diye? Gerçeklerin üstünü örtüp kafamızı deve kuşu gibi toprağa gömüp “Hadi eski yıl git, yenisi iyi şeyler getirsin!” demek gerçekten işimizi çözecek mi?
Siz yukarıda da anlattığım gibi bu sahte yanılsamalara inanmak istiyorsanız ve hatta inanıyorsanız buyurun ama ben aynı kanaatte değilim. Zamanı, takvimi, kaderi, vb. suçlamak işin en kolay yolu çünkü. Oysa işin aslı öyle değil.
Felsefeyle ilgilenenler bilirler, tez olarak ortaya konulan düşüncenin, antitezi olarak olumsuzunu ortaya koymak, senteze ulaşabilmenin ön koşuludur. Ve ancak doğru bir sentez bizi gerçeğe götürebilir.
Yangınların, depremlerin, sel felaketlerinin, uçak kazalarının, ırkçı ve cinsiyetçi saldırıların, kadın cinayetlerinin, üzerimize çöken Covid-19 salgınının ve daha sayamadığım birçok şeyin sebebi sadece 2020 yılı demek ne kadar doğru?
Hayatım boyunca dürüstlükten, doğruluktan yana olmuş birisi olarak ben iğneyi hep önce kendime çuvaldızı başkasına batırmışımdır. İşte yine böyle yaparak düşünüyorum. Allah’ın, biz insanlara bahşetmiş olduğu ve bu yönümüzle bizi tüm canlılardan üstün kıldığı aklımı kullanarak düşünüyorum.
Suçlu kim?
Sonuç, beni tüm kötülüklerin kaynağı olarak insanlara ulaştırıyor. Elbette ki tüm insanlar değil. Ama kötülüklerin yayılması için herkesin kötü olmasına gerek de yok zaten. Bu dünyaya zarar verecek küçük bir miktar kötü insan bile her şeyi alt üst etmeye yetip de artıyor.
Dünyadaki tüm doğallıkları yok eden, savaşları çıkartan, ekolojik sistemi bozan, çoluğa çocuğa, kadına, erkeğe ve hatta hayvanlara zarar veren, insanları birbirine düşüren, malzemeden ve dolayısıyla insanların hayatlarından çalan; tüm güzellikleri, riyakarlığı, bencilliği ve egosu ile yok eden onca insan varken yeryüzünde, onları tespit etmek ve iyileştirmeye çalışmak yerine 2020 yılını suçlayıp işin içinden çıkmak en kolayı olsa gerek. Hatta yazımın başında da belirttiğim gibi kendimize aynanın dışında bakmayı beceremiyor yaptığımız ufak tefek hataları görmezden geliyorsak bizler de o kötüler kervanındayız demek. En basitinden, çöplerimizi yere atıyor, gereksiz su tüketiyor, yaptığımız işin sağlam, kaliteli en iyisi olmasına özen göstermiyorsak, doğrunun dürüstün, iyinin yanında olmuyor, kötülere ve kötülüklere ışık tutuyorsak, onları görmezden geliyorsak, küçücük şeylerin büyüyüp koca bir olumsuzluğa mahal vereceğini düşünmüyorsak bizler de suçluyuz demektir.
Unutmayın, gereken tedbirleri almadan takdiri Allah’a bırakmak tevekkül değildir. Güzel bir hayat yaşamak, yaşadığımız yılları ve yerleri iyileştirmek biz insanların elinde.
Aklın, bilimin, adaletin, hümanizmin, sevginin, saygının ve bunun gibi daha birçok erdemin unutulup; safsatanın, cehaletin, tembelliğin, sorumsuzluğun hüküm sürmesine izin verdiğimiz sürece; içimizdeki kötülüğü yıkayıp arındırmadığımız, ahlaksızlığa, akılsızlığa, bencilliğe, yalana dolana geçit verdiğimiz sürece gelecek yılların iyi olması mümkün mü?
Siz cevabı düşüne dururken ben de yeni takvim yılında vatanımıza, milletimize ve tabii ki tüm dünyaya kötülüklerden arınmış yalnızca iyiliğin, sağlığın ve güzelliğin hüküm süreceği harikulade bir yıl diliyorum.
Esen kalın.
Hümeyra KAYA
Eğitimci-Yazar
www.hümeyrakaya.net
Henüz hiç yorum yapılmamış. Şimdi ilk yorumu siz yapın!
Email adresiniz gizlenecektir. Zorunlu alanlar (*) ile işaretlenmiştir.
Günümüzde toplumların en sancılı yaralarından biri, vicdanın ve ahlakın göz göre göre yitiriliyor oluşudur. Bir zamanlar bizi biz yapan bu değerler, artık bir hazine gibi koruduğumuz değil, git gide uzaklaştığımız kavramlar haline geldi. Ahlak ve vicdan, bir zamanlar insan olmanın omurgasıydı. Oysa şimdilerde, çıkar ilişkileri arasında un ufak edilen, anlamını yitirmiş birer "eski zaman kalıntısı"...
Dünyanın en büyük yayıncılık etkinliği olan Frankfurt Kitap Fuarı yaklaşıyor. Kitap dünyasındaki yeniliklerin ve edebi trendlerin kalbinin attığı yer olarak bilinen ve yüzlerce ülkeden yayıncıyı, yazarı ve okurlarını bir araya getiren bu fuar, şüphesiz kitaplara olan ilginin küresel ölçekteki gücünü gösteren dev bir organizasyon. Ayrıca okuma kültürünü yaygınlaştırmak ve bilgi paylaşımını artırmak...
Bir milleti millet yapan ve onu diğer milletlerden ayrı tutan en büyük unsur kültürüdür. Toplumları ayakta tutan, onları bir tutkal gibi birbirine bağlayan milli ve kültürel değerler bu nedenle çok önemlidir. Zira bu değerler, bir milletin kimliğini, geçmişini ve geleceğini belirleyen temel taşlardır. Türk milleti olarak bizim de kendimize özgü milli ve kültürel değerlerimiz vardır. Bu değerler...
Herkese merhaba, Yeni başlangıçlar iyidir. Biten bir şeyin ardından üzülmemek başlayacak olan yeniliklere sevinmek, yeniliğe açık olmak ve ânın tadını çıkartmak gerek. Tatilin başlamasıyla birlikte birçok kişi dinlenmek, seyahat etmek ve keyifli vakit geçirmek için planlar yapıyor. Ancak, tatil dönemlerini sadece yatıp dinlenmek ya da gezip tatil beldelerini dolaşmak, aile ziyareti yapmakla ...
Kartal, ıssız bir yerde yavrusunu eğitiyormuş. Yavru kartal birçok şeyi öğrenmiş ama aklına bir soru takılmış. Annesine: “Zirvede olduğumu nasıl anlarım?” diye sormuş. Annesi: “Bir gün yalnız kalırsan, zirvede olduğunu anlarsın; çünkü zirve daima ıssızdır.” demiş. Hayat boşa harcanmayacak kadar kısa, tadını ç...
Hayatınız boyunca, bir yere ait olmadığınızı hissettiniz mi hiç? Her gün yürüdüğünüz yola, caddeye, sokağa, önünde oturup çayınızı kahvenizi yudumladığınız kafeye, çalışmaya gittiğiniz iş yerine, her gün yüz yüze baktığınız insanlara yabancı! Sanki oralardan hiç geçmemiş, o insanlarla hiç tanışm...
Gözetim olgusu, insanlığın var olduğu ilk günden beri zaman içinde çeşitli değişikliklere uğrayarak toplum dinamikleriyle birlikte farklı biçimlere dönüşmüş ve hayatımızın en önemli meselelerinden biri olmuştur. Bir hapishane düşünün, ortada bir gözetleme kulesi, içinde bir gözetleyici ve kulenin etrafında ar...
Koronavirüs, bir yılı aşkın bir süredir hayatımızın ortasına gelip oturan davetsiz bir misafir gibi bizi dört duvar arasına sıkıştırırken, aynı zamanda tüm yaşam rutinimizi de değiştirdi. Biz yetişkinler bile sürece uyum sağlamakta zorluk çekiyorken çocukların birden bire değişen bu şartlara uyum sağlaması da zor oldu, olmaya da devam ediyor. Ş&u...
Katil aramızda! Bir romancı olarak “Karanlık sisli bir gecenin alacasına saklanmış bir katil, elinde cinayet aletiyle kedi gibi sessiz ve derinden ilerliyordu…” diye başlayan şaibeli bir cümleyle giriş yapıp sizi bir maceranın içine çekiyor olabilirdim şimdi ama bu defa amacım bu değil. Bu defa bir hikâye ya da romanın içine gizlenmiş katili ya...
Milli Şairimiz Mehmet Akif’in tam bir asır önce “Korkma!” diye seslenerek başladığı manzumeyi, bugün hâlâ aynı iştiyakla aynı onur ve gururla okumanın hazzıyla Millî Marşımızın 100. Yaşını kutlayarak başlamak istiyorum satırlarıma. O muhteşem dizelerin sahibi Mehmet Akif Ersoy’un deyişiyle “Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı ya...
Sıkı, sımsıkı tutun yüreğinizi, o giderse, sizden geriye boş bir beden kalacak çünkü! Bilmem yanlış mı düşünüyorum ama sadece ruhunu değil, yüreğini, vicdanını ve tüm benliğini yitirmiş akıl tutulmalarının yaşandığı bir zaman diliminden geçiyoruz. Bizi biz yapan, insanı insan kılan vasıflardan arınmış tarla bekçisi korkuluklara dön...
Hümeyra Kaya/ Eğitimci-Yazar Sanal dünyanın toplumsal hayatımızın bir parçası olduğu gerçeğiyle yüzleşeli çok oldu. İnternet ve sosyal medya, insanlar arasında zaman ve mekân sınırlılıklarını kaldırdı. Ama içinde bulunduğumuz bu küresel salgın dönemi çok daha farklı misyon yükledi sosyal medyaya. Yüz yüze gö...
Gözümüz hep dışarıyı gördüğünden midir bilinmez, dünyanın en kolay işidir kendi dışımızdakileri suçlamak. İnsanoğlunun en kör noktalarından biridir belki de bu. Öyle ya, kendimize aynadan başka bir yerde bakmayı beceremiyorsak sahte bir yansımanın parlak ışığı gerçekleri görmemize engel olabilir. Belki de gerçek sebebi budur ha...
İnsan olmak hususunda hepimiz müsaviyiz. Zira kadın ile erkek arasında ne bir eksiklik ne de bir fazlalık mevcuttur yaratılışta. Bizleri birbirimizden farklı kılan sadece fizyolojik ve psikolojik yapımızdır aslında. Kadın ve erkek, havadaki oksijen ve azot gibidir. Düşünürsek hava ne sadece azottan ne de oksijenden ibarettir. İkisinin bileşkesidir hava. İçinde mevcut ol...
Anavatanından uzakta yaşayan gençlere sordum, hangi dilde rüya görüyorsunuz, diye. Almanya’da yaşayıp sürekli Almanca konuşan ve Türkçesi yeterince iyi olmayanlardan aldığım cevap genellikle Almanca rüya gördükleri yönünde idi. Türkçesi iyi olanlardan birçoğu Türkçe gördüklerini bir kısmı...