Gözetim olgusu, insanlığın var olduğu ilk günden beri zaman içinde çeşitli değişikliklere uğrayarak toplum dinamikleriyle birlikte farklı biçimlere dönüşmüş ve hayatımızın en önemli meselelerinden biri olmuştur.
Bir hapishane düşünün, ortada bir gözetleme kulesi, içinde bir gözetleyici ve kulenin etrafında arkası görünebilen hücreler olsun. Bu hücreler, kuleden bir ışıkla aydınlatılıyor ve bütün hücreler görünebiliyor olsun. Yani ışığın hücreye vurması ile içerideki siluetler görünebilsin ama hücrelerdeki insanlar hiçbir surette kuledeki kişiyi göremesinler. Bu, gözetleyici, kulede olmasa bile mahkûmların bunu fark edememesi demek. Burada önemli olan hücrelerdeki kişilerin otomatik olarak sürekli gözetlendiklerini düşünerek hal ve hareketlerini ona göre belirliyor hatta kısıtlıyor olmaları, gözetlenmedikleri anda bile kuledeki kişiyi dikkate alarak davranışlarına otokontrol uygulamaları demek.
Bu düzen, 18.yy’da İngiliz filozof Jeremy Bentham’ın geliştirdiği ve adına Panoptikon dediği hiçbir zaman inşa edilmeyen bir hapishane modeli gibi görünse de sistemi, günümüz toplumuna sosyolojik bir yaklaşımla uyarlayan kişi aslında Fransız filozof, sosyolog Michel Foucault’dur.
Bugünkü yaşantımızda, insanların birbirinden haberdar olmasının gözetim olarak tanımlanması ne kadar doğru olur bilemem ama gördüğüm kadarıyla insanlar, sürekli olarak, başkalarının ne yaptığını bilmek, kendilerini diğer kişilerle kıyaslamak veya olası yaşayabilecekleri olumsuzluklardan korumak için başkalarını izleme ihtiyacı içindedirler.
Foucault, bu hapishanedeki mahkûmları, günümüz toplumunun çeşitli kesimlerindeki farklı sosyal statü, yaş ve meslek gruplarındaki insanlar olarak düşünerek onların çeşitli yöntemlerle (internet, telefon, çipler vb.) sürekli olarak gözetlendiği, izlendiği noktasına dikkat çekiyor. Zamane insanı, belki de kullandığı akıllı telefonlar, tabletler, bilgisayarlarla; internetten indirdiği programlar, uygulamalar vb. aracılığıyla bilerek isteyerek kendisinin izlenmesine müsaade ediyor. Belki de müsaade ettiğinin farkında bile değil.
Ben de “Panoptikon”, bütünü (pan) gözlemlemek (opticon) adını verdiğim yeni romanımda, günümüzün belki de en hassas konularından birini, polisiye bir kurgu içinde okuyucularıma yansıttım. İnsanların mütemadiyen izlenmeleri halinde neleri yaşayıp nasıl hissettiklerini, sürükleyici bir maceranın içinde onlara yaşatmak istedim.
“Biri sürekli attığınız her adımdan haberdar olursa, sizi gözetlerse nasıl hissedersiniz?” sorusuna daha başka birçok soru ile birlikte cevap ararken belki de izlenmek, takip edilmek duygusunun insan üzerinde oluşturduğu paranoyaya dikkat çekebilmek!
Teknoloji ve insan aklının karşı karşıya geldiği bu romana eşlik eden duygular, okuma esnasında adrenaline dönüşürken hem sosyolojik hem psikolojik birçok olgu, sürükleyici bir macera içinde hissedilsin istedim. Böylece insanlar, çağın teknolojiyle birlikte evrildiği yeni bir döneme ve dünyada olup bitenlere dış gözle bakabilsinler.
Siber bir çağın gölgesinde yaşayan insanlar olarak 90’lı yıllarda eğlence olsun diye “Biri Bizi Gözetliyor” programlarıyla eğlenip güldüğümüz zaman dilimlerini çoktan geride bıraktık. Artık belki de gerçekten birileri bizi gözetliyor, izliyor, kim bilir?
Sağlıcakla kalın…
Hümeyra KAYA
Eğitimci-Yazar
www.humeyrakaya.net
Henüz hiç yorum yapılmamış. Şimdi ilk yorumu siz yapın!
Email adresiniz gizlenecektir. Zorunlu alanlar (*) ile işaretlenmiştir.
Günümüzde toplumların en sancılı yaralarından biri, vicdanın ve ahlakın göz göre göre yitiriliyor oluşudur. Bir zamanlar bizi biz yapan bu değerler, artık bir hazine gibi koruduğumuz değil, git gide uzaklaştığımız kavramlar haline geldi. Ahlak ve vicdan, bir zamanlar insan olmanın omurgasıydı. Oysa şimdilerde, çıkar ilişkileri arasında un ufak edilen, anlamını yitirmiş birer "eski zaman kalıntısı"...
Dünyanın en büyük yayıncılık etkinliği olan Frankfurt Kitap Fuarı yaklaşıyor. Kitap dünyasındaki yeniliklerin ve edebi trendlerin kalbinin attığı yer olarak bilinen ve yüzlerce ülkeden yayıncıyı, yazarı ve okurlarını bir araya getiren bu fuar, şüphesiz kitaplara olan ilginin küresel ölçekteki gücünü gösteren dev bir organizasyon. Ayrıca okuma kültürünü yaygınlaştırmak ve bilgi paylaşımını artırmak...
Bir milleti millet yapan ve onu diğer milletlerden ayrı tutan en büyük unsur kültürüdür. Toplumları ayakta tutan, onları bir tutkal gibi birbirine bağlayan milli ve kültürel değerler bu nedenle çok önemlidir. Zira bu değerler, bir milletin kimliğini, geçmişini ve geleceğini belirleyen temel taşlardır. Türk milleti olarak bizim de kendimize özgü milli ve kültürel değerlerimiz vardır. Bu değerler...
Herkese merhaba, Yeni başlangıçlar iyidir. Biten bir şeyin ardından üzülmemek başlayacak olan yeniliklere sevinmek, yeniliğe açık olmak ve ânın tadını çıkartmak gerek. Tatilin başlamasıyla birlikte birçok kişi dinlenmek, seyahat etmek ve keyifli vakit geçirmek için planlar yapıyor. Ancak, tatil dönemlerini sadece yatıp dinlenmek ya da gezip tatil beldelerini dolaşmak, aile ziyareti yapmakla ...
Kartal, ıssız bir yerde yavrusunu eğitiyormuş. Yavru kartal birçok şeyi öğrenmiş ama aklına bir soru takılmış. Annesine: “Zirvede olduğumu nasıl anlarım?” diye sormuş. Annesi: “Bir gün yalnız kalırsan, zirvede olduğunu anlarsın; çünkü zirve daima ıssızdır.” demiş. Hayat boşa harcanmayacak kadar kısa, tadını ç...
Hayatınız boyunca, bir yere ait olmadığınızı hissettiniz mi hiç? Her gün yürüdüğünüz yola, caddeye, sokağa, önünde oturup çayınızı kahvenizi yudumladığınız kafeye, çalışmaya gittiğiniz iş yerine, her gün yüz yüze baktığınız insanlara yabancı! Sanki oralardan hiç geçmemiş, o insanlarla hiç tanışm...
Gözetim olgusu, insanlığın var olduğu ilk günden beri zaman içinde çeşitli değişikliklere uğrayarak toplum dinamikleriyle birlikte farklı biçimlere dönüşmüş ve hayatımızın en önemli meselelerinden biri olmuştur. Bir hapishane düşünün, ortada bir gözetleme kulesi, içinde bir gözetleyici ve kulenin etrafında ar...
Koronavirüs, bir yılı aşkın bir süredir hayatımızın ortasına gelip oturan davetsiz bir misafir gibi bizi dört duvar arasına sıkıştırırken, aynı zamanda tüm yaşam rutinimizi de değiştirdi. Biz yetişkinler bile sürece uyum sağlamakta zorluk çekiyorken çocukların birden bire değişen bu şartlara uyum sağlaması da zor oldu, olmaya da devam ediyor. Ş&u...
Katil aramızda! Bir romancı olarak “Karanlık sisli bir gecenin alacasına saklanmış bir katil, elinde cinayet aletiyle kedi gibi sessiz ve derinden ilerliyordu…” diye başlayan şaibeli bir cümleyle giriş yapıp sizi bir maceranın içine çekiyor olabilirdim şimdi ama bu defa amacım bu değil. Bu defa bir hikâye ya da romanın içine gizlenmiş katili ya...
Milli Şairimiz Mehmet Akif’in tam bir asır önce “Korkma!” diye seslenerek başladığı manzumeyi, bugün hâlâ aynı iştiyakla aynı onur ve gururla okumanın hazzıyla Millî Marşımızın 100. Yaşını kutlayarak başlamak istiyorum satırlarıma. O muhteşem dizelerin sahibi Mehmet Akif Ersoy’un deyişiyle “Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı ya...
Sıkı, sımsıkı tutun yüreğinizi, o giderse, sizden geriye boş bir beden kalacak çünkü! Bilmem yanlış mı düşünüyorum ama sadece ruhunu değil, yüreğini, vicdanını ve tüm benliğini yitirmiş akıl tutulmalarının yaşandığı bir zaman diliminden geçiyoruz. Bizi biz yapan, insanı insan kılan vasıflardan arınmış tarla bekçisi korkuluklara dön...
Hümeyra Kaya/ Eğitimci-Yazar Sanal dünyanın toplumsal hayatımızın bir parçası olduğu gerçeğiyle yüzleşeli çok oldu. İnternet ve sosyal medya, insanlar arasında zaman ve mekân sınırlılıklarını kaldırdı. Ama içinde bulunduğumuz bu küresel salgın dönemi çok daha farklı misyon yükledi sosyal medyaya. Yüz yüze gö...
Gözümüz hep dışarıyı gördüğünden midir bilinmez, dünyanın en kolay işidir kendi dışımızdakileri suçlamak. İnsanoğlunun en kör noktalarından biridir belki de bu. Öyle ya, kendimize aynadan başka bir yerde bakmayı beceremiyorsak sahte bir yansımanın parlak ışığı gerçekleri görmemize engel olabilir. Belki de gerçek sebebi budur ha...
İnsan olmak hususunda hepimiz müsaviyiz. Zira kadın ile erkek arasında ne bir eksiklik ne de bir fazlalık mevcuttur yaratılışta. Bizleri birbirimizden farklı kılan sadece fizyolojik ve psikolojik yapımızdır aslında. Kadın ve erkek, havadaki oksijen ve azot gibidir. Düşünürsek hava ne sadece azottan ne de oksijenden ibarettir. İkisinin bileşkesidir hava. İçinde mevcut ol...
Anavatanından uzakta yaşayan gençlere sordum, hangi dilde rüya görüyorsunuz, diye. Almanya’da yaşayıp sürekli Almanca konuşan ve Türkçesi yeterince iyi olmayanlardan aldığım cevap genellikle Almanca rüya gördükleri yönünde idi. Türkçesi iyi olanlardan birçoğu Türkçe gördüklerini bir kısmı...