Anavatanından uzakta yaşayan gençlere sordum, hangi dilde rüya görüyorsunuz, diye. Almanya’da yaşayıp sürekli Almanca konuşan ve Türkçesi yeterince iyi olmayanlardan aldığım cevap genellikle Almanca rüya gördükleri yönünde idi. Türkçesi iyi olanlardan birçoğu Türkçe gördüklerini bir kısmı da karışık, bazen Almanca bazen Türkçe gördüklerini söylediler.
Elbette bu bilimsel bir çalışma değil ama benim için veri niteliğinde... Zira gördüğüm kadarıyla kendi kültürüne, diline, milletine aşina olanların rüyaları da benliklerinin aynası mahiyetinde. Bilim insanlarının dediklerine göre rüyalarımızda gördüklerimiz, zihnimizin, benliğimizin, gün içinde yaşadıklarımızın, yaşayamadıklarımızın bir yansıması şeklinde rüyalarımızda tezahür eder. O halde rüyalarını bile kendi dilinde göremeyen bu gençlerimiz, dilimize ve kültürümüze yeterince aşinalar mı?
Neden bu konuda yazıyorum dersiniz? Okulların yavaş yavaş yüz yüze eğitimine yeniden başladığı şu günlerde sevgili ailelerimizin dikkatini bir nebze de olsa önemli bir konuya çekebilmek için.
Bir dili bilmek, bir kültürü tanımak zannedildiği kadar kolay değildir, emek ister. Hele de Türk Milleti gibi köklü bir ulusun mensubuysanız, bu dile ve kültüre hâkim olmak daha da zordur. Öyle, ben zaten konuşuyorum demek, kişinin Türkçe bilgisinin yeterliliğini göstermez. Türk Dil Kurumu (TDK) üzerinden bakıldığı zaman şu an güncel sözlükte dilimizde 616.767 kelime bulunuyor. Hele bir de bunların taşıdıkları yan anlamları, mecaz anlamları, atasözlerimizin ve deyimlerimizin zenginliğini düşünürsek bu sayı milyonlu rakamlara ulaşır. Bu veriler ışığında günlük kullandığımız 200-300 kelime ile böylesine zengin bir dil içinde bu dile ne kadar hâkim olunduğunun hesabını size bırakıyorum.
Bir öğrenci, eğitim hayatı boyunca, hangi ülkede yaşıyorsa, zorunlu olarak o ülkenin ana dilini, edebiyatını, tarihini öğreten dersleri okur. Mezun olduğunda her şeye tam hâkim olamasa da hatırı sayılır bir bilgi birikimiyle tamamlar eğitim hayatını. Edebi bir metni, resmi bir evrakı okuyup anlayabilir. Ve yanı sıra daha birçok şeyi… Bu, onun anadilidir ya da o mahiyette öğrendiği bir dildir çünkü. Öğrendiği ikinci yabancı dil, diyelim ki İngilizce. Onu da günlük yaşamında kullanabileceği ölçüde öğrenir. Okur, yazar, anlar. Öğrendiği ikinci dil hiçbir zaman onun ana dilini öğrenmesine engel değildir. Hatta öğreneceği diğer diller de. Yani Türkçe öğrenmek, çocuklarımız için aslında birçok Türk ailemizin düşündüğü gibi Almancayı öğrenmesine engel değildir. Aksine faydası vardır. Zira anadiline hâkim olan insanlar diğer dilleri daha kolay öğrenirler. Bu bilimsel olarak kabul görmüş bir bilgidir.
Peki, Almanya’da yaşayan Türk gençleri, dilimize yeterince hâkimler mi? Türkçe bir romanı okuyup anlayabilecek kadar dilimizi biliyorlar mı? Okudukları metindeki sözcükleri, deyim, atasözü ve diğer söz gruplarını tam kavrayabiliyorlar mı? Türkiye’ye gittiklerinde resmi bir daireye gidip bir dilekçe yazabilecek yeterliliğe sahipler mi? Bu zamana kadar sadece Almanya’da okuttuğum öğrencilerimi göz önünde bulundurarak cevap verecek olursam: Hayır. Ne yazık ki, hayır! Bunu sadece ben fark etmemişimdir sanırım.
Peki dilini tam anlayamayan gençlerimizin, kültürünü, dinini, geçmişini ve geleceğini iyi anlaması mümkün mü? Üstelik kendi diline hâkim olamayan bir insanın başka dilleri tam anlamıyla öğrenmesi de mümkün değilken!
O halde çocuklarımızın, gençlerimizin iyi yetişmesi için lütfen çocuklarımızı Türkçe ve Türk Kültürü Derslerine gönderelim. Dilimizi önce evlerimizde doğru kullanarak onlara örnek olalım sonra da bu dilin önemini gençlerimize anlatarak öğrenmelerine katkı sağlayalım, onları teşvik edelim. Şüphesiz ki çocuklarımıza dilimizi sadece evde konuşarak öğretmek yeterli olmayacaktır. Olsaydı, okullara ihtiyaç olmazdı zaten.
Sevgili Ebeveynler,
Temelini evlerinizde sağlam atarak yetiştirdiğiniz çocuklarınızı Türkçe Derslerine gönderiniz ki çocuklarınız hem dillerini iyi öğrensinler hem kültürlerine vakıf olsunlar hem de atalarını daha iyi tanısınlar. Unutmayınız ki küçük yaşlarda evde öğrettiklerinize, okullarda Türkçe ve Türk Kültürü Dersine devam eden Türk öğretmenleri büyük katkı sağlayacaktır.
Bu sebeple daha önce de dediğim gibi mutlaka çocuğunuzun eğitim aldığı okula Türkçe Dersi istediğinizi beyan edin. Bu da yetmez, eğer okulunuzda bu hizmet yoksa Türk aileleri olarak bir araya gelerek bağlı bulunduğunuz Başkonsolosluklarımızın Eğitim Ataşeliklerine yazılı olarak başvurun, Türkçe Dersi talebinde bulunun. Eğitim Ataşeliklerimizin internet sayfalarında yer alan online başvuru formlarını doldurarak da Türkçe Derslerine başvurularınızı gerçekleştirebilirsiniz.
Şüphesiz Eğitim Ataşeliklerimiz, çocuklarımızın bulunduğu okullarda, bu dersleri zaten açmış olmakla birlikte varsa, gözden kaçanları da sizlerin talepleri doğrultusunda dikkate alacaklardır. Emin olun bu sayede diline, kültürüne, değerlerine, örf ve adetlerine sahip ama aynı zamanda Avrupa’ya ve yaşadığı çağa ayak uydurmuş başarılı, aydın gelecek nesiller yetiştirmiş olacağız. Bu sayede adımızı, bayrağımızı yüceltecek ve Avrupa’da dalgalandıracak olan gençlerimizle yarın gurur duyacağız.
Ve sanıyorum yine bu sayede artık çocuklarımız, gençlerimiz kendi kimlik ve benliklerini oluşturarak Türkçe rüyalar görmeye başlayabileceklerdir.
Sağlıcakla kalın…
Hümeyra KAYA
Eğitimci-Yazar
www.humeyrakaya.net
Henüz hiç yorum yapılmamış. Şimdi ilk yorumu siz yapın!
Email adresiniz gizlenecektir. Zorunlu alanlar (*) ile işaretlenmiştir.
Günümüzde toplumların en sancılı yaralarından biri, vicdanın ve ahlakın göz göre göre yitiriliyor oluşudur. Bir zamanlar bizi biz yapan bu değerler, artık bir hazine gibi koruduğumuz değil, git gide uzaklaştığımız kavramlar haline geldi. Ahlak ve vicdan, bir zamanlar insan olmanın omurgasıydı. Oysa şimdilerde, çıkar ilişkileri arasında un ufak edilen, anlamını yitirmiş birer "eski zaman kalıntısı"...
Dünyanın en büyük yayıncılık etkinliği olan Frankfurt Kitap Fuarı yaklaşıyor. Kitap dünyasındaki yeniliklerin ve edebi trendlerin kalbinin attığı yer olarak bilinen ve yüzlerce ülkeden yayıncıyı, yazarı ve okurlarını bir araya getiren bu fuar, şüphesiz kitaplara olan ilginin küresel ölçekteki gücünü gösteren dev bir organizasyon. Ayrıca okuma kültürünü yaygınlaştırmak ve bilgi paylaşımını artırmak...
Bir milleti millet yapan ve onu diğer milletlerden ayrı tutan en büyük unsur kültürüdür. Toplumları ayakta tutan, onları bir tutkal gibi birbirine bağlayan milli ve kültürel değerler bu nedenle çok önemlidir. Zira bu değerler, bir milletin kimliğini, geçmişini ve geleceğini belirleyen temel taşlardır. Türk milleti olarak bizim de kendimize özgü milli ve kültürel değerlerimiz vardır. Bu değerler...
Herkese merhaba, Yeni başlangıçlar iyidir. Biten bir şeyin ardından üzülmemek başlayacak olan yeniliklere sevinmek, yeniliğe açık olmak ve ânın tadını çıkartmak gerek. Tatilin başlamasıyla birlikte birçok kişi dinlenmek, seyahat etmek ve keyifli vakit geçirmek için planlar yapıyor. Ancak, tatil dönemlerini sadece yatıp dinlenmek ya da gezip tatil beldelerini dolaşmak, aile ziyareti yapmakla ...
Kartal, ıssız bir yerde yavrusunu eğitiyormuş. Yavru kartal birçok şeyi öğrenmiş ama aklına bir soru takılmış. Annesine: “Zirvede olduğumu nasıl anlarım?” diye sormuş. Annesi: “Bir gün yalnız kalırsan, zirvede olduğunu anlarsın; çünkü zirve daima ıssızdır.” demiş. Hayat boşa harcanmayacak kadar kısa, tadını ç...
Hayatınız boyunca, bir yere ait olmadığınızı hissettiniz mi hiç? Her gün yürüdüğünüz yola, caddeye, sokağa, önünde oturup çayınızı kahvenizi yudumladığınız kafeye, çalışmaya gittiğiniz iş yerine, her gün yüz yüze baktığınız insanlara yabancı! Sanki oralardan hiç geçmemiş, o insanlarla hiç tanışm...
Gözetim olgusu, insanlığın var olduğu ilk günden beri zaman içinde çeşitli değişikliklere uğrayarak toplum dinamikleriyle birlikte farklı biçimlere dönüşmüş ve hayatımızın en önemli meselelerinden biri olmuştur. Bir hapishane düşünün, ortada bir gözetleme kulesi, içinde bir gözetleyici ve kulenin etrafında ar...
Koronavirüs, bir yılı aşkın bir süredir hayatımızın ortasına gelip oturan davetsiz bir misafir gibi bizi dört duvar arasına sıkıştırırken, aynı zamanda tüm yaşam rutinimizi de değiştirdi. Biz yetişkinler bile sürece uyum sağlamakta zorluk çekiyorken çocukların birden bire değişen bu şartlara uyum sağlaması da zor oldu, olmaya da devam ediyor. Ş&u...
Katil aramızda! Bir romancı olarak “Karanlık sisli bir gecenin alacasına saklanmış bir katil, elinde cinayet aletiyle kedi gibi sessiz ve derinden ilerliyordu…” diye başlayan şaibeli bir cümleyle giriş yapıp sizi bir maceranın içine çekiyor olabilirdim şimdi ama bu defa amacım bu değil. Bu defa bir hikâye ya da romanın içine gizlenmiş katili ya...
Milli Şairimiz Mehmet Akif’in tam bir asır önce “Korkma!” diye seslenerek başladığı manzumeyi, bugün hâlâ aynı iştiyakla aynı onur ve gururla okumanın hazzıyla Millî Marşımızın 100. Yaşını kutlayarak başlamak istiyorum satırlarıma. O muhteşem dizelerin sahibi Mehmet Akif Ersoy’un deyişiyle “Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı ya...
Sıkı, sımsıkı tutun yüreğinizi, o giderse, sizden geriye boş bir beden kalacak çünkü! Bilmem yanlış mı düşünüyorum ama sadece ruhunu değil, yüreğini, vicdanını ve tüm benliğini yitirmiş akıl tutulmalarının yaşandığı bir zaman diliminden geçiyoruz. Bizi biz yapan, insanı insan kılan vasıflardan arınmış tarla bekçisi korkuluklara dön...
Hümeyra Kaya/ Eğitimci-Yazar Sanal dünyanın toplumsal hayatımızın bir parçası olduğu gerçeğiyle yüzleşeli çok oldu. İnternet ve sosyal medya, insanlar arasında zaman ve mekân sınırlılıklarını kaldırdı. Ama içinde bulunduğumuz bu küresel salgın dönemi çok daha farklı misyon yükledi sosyal medyaya. Yüz yüze gö...
Gözümüz hep dışarıyı gördüğünden midir bilinmez, dünyanın en kolay işidir kendi dışımızdakileri suçlamak. İnsanoğlunun en kör noktalarından biridir belki de bu. Öyle ya, kendimize aynadan başka bir yerde bakmayı beceremiyorsak sahte bir yansımanın parlak ışığı gerçekleri görmemize engel olabilir. Belki de gerçek sebebi budur ha...
İnsan olmak hususunda hepimiz müsaviyiz. Zira kadın ile erkek arasında ne bir eksiklik ne de bir fazlalık mevcuttur yaratılışta. Bizleri birbirimizden farklı kılan sadece fizyolojik ve psikolojik yapımızdır aslında. Kadın ve erkek, havadaki oksijen ve azot gibidir. Düşünürsek hava ne sadece azottan ne de oksijenden ibarettir. İkisinin bileşkesidir hava. İçinde mevcut ol...
Anavatanından uzakta yaşayan gençlere sordum, hangi dilde rüya görüyorsunuz, diye. Almanya’da yaşayıp sürekli Almanca konuşan ve Türkçesi yeterince iyi olmayanlardan aldığım cevap genellikle Almanca rüya gördükleri yönünde idi. Türkçesi iyi olanlardan birçoğu Türkçe gördüklerini bir kısmı...