Biliyorum bu sene, zorlu bir kış ve onu izleyen zorlu bir ilkbaharın ardından yaza biraz buruk bir “Merhaba” dedik. Okulların tatile girdiği şu dönemde memlekete gitmek ve gitmemek arasında hâlâ karar veremeyenler var. Ya da kafasında başka sorular, sorunlar olanlar... Dilerim en kısa zamanda soru ve sorunlarınıza çözüm bulabilir, güzel ve sağlıklı bir tatil geçirebilirsiniz. Ama benim size başka, bambaşka bir önerim var.
Tatilde ister memlekete gidin ister başka yerlere, isterseniz evde kalın ama lütfen okuyun. Yanlış anlamayın, öğrencilere demiyorum; siz anne, babalara, ağabey ve ablalara diyorum:
“Okuyun lütfen!”
Yoksa siz de o hep çok yoğun olan okuyamayangillerden misiniz?
Neden?
Vaktiniz mi yok?! Yazın tatil telaşı, kışın iş telaşı, hayat gailesi… vs. vs.
Oysa istatistikler öyle demiyor. Yapılan araştırmalara göre Türk halkı olarak günde beş saat televizyon izliyor, altı saat cep telefonlarına vakit ayırıyormuşuz. Buna karşın kitap okumaya ayırdığımız zaman ise yılda 6 saat! Diğerlerine günde ayırdığımız vakti, okumak için yılda ayırıyormuşuz! Hatta bir yerde de günde bir dakika okuduğumuz verisine rastlamıştım. Yani sonuç olarak, Türk Milleti olarak okumuyoruz. O “Çok yoğunum.” dediğimiz zaman dilimine sığdırdığımız gereksiz bir sürü faaliyetin arasına, okumayı sığdıramadığımız için. Sonra da okullara gidip öğretmenlere “Benim çocuğum okumuyor, hocam ne yapmalıyım?” diye sızlanan siz değerli aileler, cevap veriyorum: “OKUYUNUZ Lütfen!”
Önce siz okuyun ki çocuğunuz bunun bir ihtiyaç olduğunu, günlük hayatın içinde yapılması gereken bir faaliyet olduğunu öğrensin. Tıpkı yemek yemek, ellerini yıkamak, dişlerini fırçalamak gibi. Çünkü okumanın, hayatın bir parçası olduğunu çocuk ancak ailede öğrenebilir. Dünyanın en pahalı kitaplarını, en verimli kaynaklarını çocuğunuzun önüne koyup “Haydi bakalım, bunları oku!” demekle, kitabınızı alıp koltuğunuza oturup “Haydi şimdi okuma vaktimiz, okuyalım.” demek şüphesiz aynı şey değildir. Çocuk, anne ve babasını rol model alır. Yani siz okursanız, çocuğunuz da okur. Okursa ne olur? Büyük adam olur!
Bu doğru, çünkü bakın büyük liderlere, hepsinin çok okuduğunu göreceksiniz. Mesela Fatih Sultan Mehmet, hayatı boyunca yedi dil öğrenmiş. Saray, onun döneminde akademi gibi işlermiş, tüm âlimlerin uğrak yeriymiş. Yavuz Sultan Selim için “Az yer, az konuşur, az uyur ama çok okur.” derler. Mısır seferine üç katır dolusu kitapla gittiği söylenir. Mimar Sinan, 99 yıllık ömrünün son anına kadar okumuş. Ve tabii Mustafa Kemal Atatürk… Savaş meydanlarına bile kitap getirttiği ve asker uyurken geceler boyu okuduğu anlatılır. Atatürk’ün resmî kayıtlara göre 3997 kitap okuduğu ve tabii bunların dışında da çok okuduğu söyleniyor. Bu kitapların halen; Çankaya Köşkü, Anıtkabir Müzesi, İstanbul Üniversitesi Kitaplığı ve Samsun İl Halk Kütüphanelerinde olduğu biliniyor.
Yani bakın, dünyaya yön verenler sürekli okuyanlar arasından çıkıyor. E, pek tabii her çok okuyan da dünyaya yön veren lider olmaz. Bilime, sanata, edebiyata, fenne kısacası hayatın bir başka alanına önder olanlar da yine sürekli okuyanlar arasından çıkar ama. Bu da mı olmadı; kendi hayatına, ailesinin, eşinin dostunun hayatına ışık tutar çok okuyan. Çünkü okuyan insan gelişen insandır. Öngörü sahibi, yeniliklere açık insandır. Yanlışı, doğruyu ayırt etmeyi bilen doğruya karar verebilen insandır. Hedefleri olan ve yeni hedefler koyup ona doğru ilerleyebilen insandır. Çağa ayak uyduran, girdiği toplumlarda sözü geçen, sözü dinlenen, kendini kabul ettiren insandır.
O yüzden eğer hâlâ okumuyorsanız bir an önce okumaya başlayın. Okuduklarınızı başkaları ile paylaşıp onları da okumaya özendirin. Görün bakın, bu şekilde sadece kendinize değil, sadece çocuklarınıza değil çevrenizdeki herkese faydanız olacak. Belki de bir okuma seferberliği başlatacak konuştuğunuz konulardan, hayat şeklinize, hayat standardınıza getirdiğiniz yeniliklerle yaşam yolculuğunuzda bir basamak daha atlayacaksınız.
İşte tam da bu sebeplerle okuyun, okutun; yaşamınıza ve hayata bir katkı sunun.
Bol kitaplı, keyifli bir tatil diliyorum…
Esen kalın…
Hümeyra Kaya
Eğitimci-Yazar
www.humeyrakaya.net
Henüz hiç yorum yapılmamış. Şimdi ilk yorumu siz yapın!
Email adresiniz gizlenecektir. Zorunlu alanlar (*) ile işaretlenmiştir.
Günümüzde toplumların en sancılı yaralarından biri, vicdanın ve ahlakın göz göre göre yitiriliyor oluşudur. Bir zamanlar bizi biz yapan bu değerler, artık bir hazine gibi koruduğumuz değil, git gide uzaklaştığımız kavramlar haline geldi. Ahlak ve vicdan, bir zamanlar insan olmanın omurgasıydı. Oysa şimdilerde, çıkar ilişkileri arasında un ufak edilen, anlamını yitirmiş birer "eski zaman kalıntısı"...
Dünyanın en büyük yayıncılık etkinliği olan Frankfurt Kitap Fuarı yaklaşıyor. Kitap dünyasındaki yeniliklerin ve edebi trendlerin kalbinin attığı yer olarak bilinen ve yüzlerce ülkeden yayıncıyı, yazarı ve okurlarını bir araya getiren bu fuar, şüphesiz kitaplara olan ilginin küresel ölçekteki gücünü gösteren dev bir organizasyon. Ayrıca okuma kültürünü yaygınlaştırmak ve bilgi paylaşımını artırmak...
Bir milleti millet yapan ve onu diğer milletlerden ayrı tutan en büyük unsur kültürüdür. Toplumları ayakta tutan, onları bir tutkal gibi birbirine bağlayan milli ve kültürel değerler bu nedenle çok önemlidir. Zira bu değerler, bir milletin kimliğini, geçmişini ve geleceğini belirleyen temel taşlardır. Türk milleti olarak bizim de kendimize özgü milli ve kültürel değerlerimiz vardır. Bu değerler...
Herkese merhaba, Yeni başlangıçlar iyidir. Biten bir şeyin ardından üzülmemek başlayacak olan yeniliklere sevinmek, yeniliğe açık olmak ve ânın tadını çıkartmak gerek. Tatilin başlamasıyla birlikte birçok kişi dinlenmek, seyahat etmek ve keyifli vakit geçirmek için planlar yapıyor. Ancak, tatil dönemlerini sadece yatıp dinlenmek ya da gezip tatil beldelerini dolaşmak, aile ziyareti yapmakla ...
Kartal, ıssız bir yerde yavrusunu eğitiyormuş. Yavru kartal birçok şeyi öğrenmiş ama aklına bir soru takılmış. Annesine: “Zirvede olduğumu nasıl anlarım?” diye sormuş. Annesi: “Bir gün yalnız kalırsan, zirvede olduğunu anlarsın; çünkü zirve daima ıssızdır.” demiş. Hayat boşa harcanmayacak kadar kısa, tadını ç...
Hayatınız boyunca, bir yere ait olmadığınızı hissettiniz mi hiç? Her gün yürüdüğünüz yola, caddeye, sokağa, önünde oturup çayınızı kahvenizi yudumladığınız kafeye, çalışmaya gittiğiniz iş yerine, her gün yüz yüze baktığınız insanlara yabancı! Sanki oralardan hiç geçmemiş, o insanlarla hiç tanışm...
Gözetim olgusu, insanlığın var olduğu ilk günden beri zaman içinde çeşitli değişikliklere uğrayarak toplum dinamikleriyle birlikte farklı biçimlere dönüşmüş ve hayatımızın en önemli meselelerinden biri olmuştur. Bir hapishane düşünün, ortada bir gözetleme kulesi, içinde bir gözetleyici ve kulenin etrafında ar...
Koronavirüs, bir yılı aşkın bir süredir hayatımızın ortasına gelip oturan davetsiz bir misafir gibi bizi dört duvar arasına sıkıştırırken, aynı zamanda tüm yaşam rutinimizi de değiştirdi. Biz yetişkinler bile sürece uyum sağlamakta zorluk çekiyorken çocukların birden bire değişen bu şartlara uyum sağlaması da zor oldu, olmaya da devam ediyor. Ş&u...
Katil aramızda! Bir romancı olarak “Karanlık sisli bir gecenin alacasına saklanmış bir katil, elinde cinayet aletiyle kedi gibi sessiz ve derinden ilerliyordu…” diye başlayan şaibeli bir cümleyle giriş yapıp sizi bir maceranın içine çekiyor olabilirdim şimdi ama bu defa amacım bu değil. Bu defa bir hikâye ya da romanın içine gizlenmiş katili ya...
Milli Şairimiz Mehmet Akif’in tam bir asır önce “Korkma!” diye seslenerek başladığı manzumeyi, bugün hâlâ aynı iştiyakla aynı onur ve gururla okumanın hazzıyla Millî Marşımızın 100. Yaşını kutlayarak başlamak istiyorum satırlarıma. O muhteşem dizelerin sahibi Mehmet Akif Ersoy’un deyişiyle “Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı ya...
Sıkı, sımsıkı tutun yüreğinizi, o giderse, sizden geriye boş bir beden kalacak çünkü! Bilmem yanlış mı düşünüyorum ama sadece ruhunu değil, yüreğini, vicdanını ve tüm benliğini yitirmiş akıl tutulmalarının yaşandığı bir zaman diliminden geçiyoruz. Bizi biz yapan, insanı insan kılan vasıflardan arınmış tarla bekçisi korkuluklara dön...
Hümeyra Kaya/ Eğitimci-Yazar Sanal dünyanın toplumsal hayatımızın bir parçası olduğu gerçeğiyle yüzleşeli çok oldu. İnternet ve sosyal medya, insanlar arasında zaman ve mekân sınırlılıklarını kaldırdı. Ama içinde bulunduğumuz bu küresel salgın dönemi çok daha farklı misyon yükledi sosyal medyaya. Yüz yüze gö...
Gözümüz hep dışarıyı gördüğünden midir bilinmez, dünyanın en kolay işidir kendi dışımızdakileri suçlamak. İnsanoğlunun en kör noktalarından biridir belki de bu. Öyle ya, kendimize aynadan başka bir yerde bakmayı beceremiyorsak sahte bir yansımanın parlak ışığı gerçekleri görmemize engel olabilir. Belki de gerçek sebebi budur ha...
İnsan olmak hususunda hepimiz müsaviyiz. Zira kadın ile erkek arasında ne bir eksiklik ne de bir fazlalık mevcuttur yaratılışta. Bizleri birbirimizden farklı kılan sadece fizyolojik ve psikolojik yapımızdır aslında. Kadın ve erkek, havadaki oksijen ve azot gibidir. Düşünürsek hava ne sadece azottan ne de oksijenden ibarettir. İkisinin bileşkesidir hava. İçinde mevcut ol...
Anavatanından uzakta yaşayan gençlere sordum, hangi dilde rüya görüyorsunuz, diye. Almanya’da yaşayıp sürekli Almanca konuşan ve Türkçesi yeterince iyi olmayanlardan aldığım cevap genellikle Almanca rüya gördükleri yönünde idi. Türkçesi iyi olanlardan birçoğu Türkçe gördüklerini bir kısmı...