Dijital dönüşüm çağında artık neredeyse her alanda karşımıza çıkan yapay zekâ (YZ), iş dünyasında da köklü bir değişimin habercisi. Otomasyondan veri analizine, müşteri hizmetlerinden üretim süreçlerine kadar pek çok alanda yapay zekânın etkisi hissedilmeye başlandı. Ancak bu dönüşüm sadece teknolojik değil; iş yapış şekillerimizi, çalışan rollerini ve hatta iş dünyasının etik sınırlarını da yeniden tanımlıyor.
Bu nedenle, bu aylık köşe yazımı, yapay zekâ konulu seçtim ve yapay zekâ ile mizahi bir şekilde uyarladım. Sonuç fena değil, bence. Sizce?
Robotlar Geliyor, Kahve Makinesine Dokunmasınlar Yeter!
Eskiden işe gittiğimizde en büyük derdimiz ofisteki klimayı kim açtı, toplantıya kim geç kaldı gibi şeylerdi. Şimdi sabah kahveni alıp bilgisayarı açıyorsun, bir bakmışsın yerini bir yapay zekâ almış. Adı da çok havalı: “OptiMax V3” falan. CV’sinde “saniyede 3 milyon veri analizi yapar, şikâyet etmez, fazla mesaiye kalır” yazıyor. E haksız rekabet bu!
Yapay zekâ iş hayatına öyle bir girdi ki, toplantı notlarını bile kendi yazıyor. Hem de kimsenin konuşmadığı şeyleri bile toparlayıp “yapıcı öneri” diye sunuyor. Patron çok memnun. Çünkü insan gibi mola istemiyor, sendikaya üye olmuyor, Cuma günü mesai bitince “hafta sonu tatilini iple çekiyorum” demiyor. Ama bir sorun var: Mizah anlayışı yok. Ofisteki “Çarşamba sendromu” esprilerine hâlâ tepki veremiyor.
“Kolay işleri robotlar yapsın” dedik, bizimkiler kaptırdı
İlk başta güzeldi her şey. Dedik ki, “Kolay, rutin işleri robotlar yapsın, biz daha yaratıcı işlere odaklanalım.” Ama sonra baktık ki robot bizim sunumu da yapıyor, e-postayı da o yazıyor, hatta pazarlıkta bile bizden iyi! Bir baktık, tek görevimiz haftada bir Zoom toplantısına katılıp arada başımızı sallamak. Onu da zaten yapay zekâ filtreyle hallediyor.
“İnsan faktörü” hâlâ önemli, ama kime anlatacağız?
Evet, yapay zekâ hızlı, pratik ve hatasız. Ama mesela ofis mutfağında “Kim son kahveyi aldı da yenisini demlemedi?” tartışmasında bir YZ ne yapabilir ki? Ofis sosyalliği, koridordaki beş dakikalık dedikodu molası, cuma günü pizzalı toplantılar… Bunlar hâlâ insanlara has ve YZ’nin algoritmalarla anlayamayacağı şeyler. (En azından şimdilik.)
Gelecekte bizi ne bekliyor?
Geleceğin iş dünyasında ofiste insanlar ve robotlar birlikte çalışacak. Belki yan masamızda bir yapay zekâ asistan oturacak. Onunla kahve içemeyeceğiz ama dosyaları o hazırlayacak. Biz de “Yapay zekâ iyi güzel ama ben yine de dosya klasörüne ‘son_son_son_final_bu_sefer_son_v2’ yazmayı seviyorum” diyerek nostaljimizi koruyacağız.
Etik ve Güvenlik Soruları
YZ’nin yükselişi beraberinde etik soruları da getiriyor: Bir yapay zekâ işten çıkarma kararına ne derece etki edebilir? YZ sistemleri veri gizliliğini nasıl koruyacak? Algoritmik önyargılarla mücadele nasıl sağlanacak? Bu sorular, geleceğin iş dünyasında şirketlerin sadece kâr odaklı değil, aynı zamanda sorumlu teknoloji kullanımı konusunda da hassas olması gerektiğini gösteriyor.
Sonuç: Panik yok, kahve var
Yapay zekâ iş dünyasında devrim yaratıyor, evet. Ama bu bir son değil, yeni bir başlangıç. Panik yapmaya gerek yok, sadece kendimizi güncellememiz gerek. Geleceğin iş dünyasında başarılı olmak isteyen bireyler ve kurumlar, teknolojiyi yakından takip etmeli, dijital becerilerini geliştirmeli ve etik değerlere sıkı sıkıya bağlı kalmalıdır. Çünkü artık sadece ne iş yaptığınız değil, nasıl yaptığınız da büyük önem taşıyor.
Ve lütfen... Her şey değişsin, iş tanımları evrim geçirsin, ama ofis kahve makinesine dokunmasınlar. Bazı şeyler kutsaldır.
Yaşar Mert
Henüz hiç yorum yapılmamış. Şimdi ilk yorumu siz yapın!
Email adresiniz gizlenecektir. Zorunlu alanlar (*) ile işaretlenmiştir.
Dijital dönüşüm çağında artık neredeyse her alanda karşımıza çıkan yapay zekâ (YZ), iş dünyasında da köklü bir değişimin habercisi. Otomasyondan veri analizine, müşteri hizmetlerinden üretim süreçlerine kadar pek çok alanda yapay zekânın etkisi hissedilmeye başlandı. Ancak bu dönüşüm sadece teknolojik değil; iş yapış şekillerimizi, çalışan rollerini ve hatta iş dünyasının etik sınırlarını da yenid...
Aslında her şey güzel ilerliyordu; 10 yıldan uzun bir sürecin sonunda bu yılın Nisan ayında, DİTİB’in Heilbronn şehir merkezindeki yeni cami girişimi ve projesinin önü açıldı. Daha doğrusu açılmıştı. O tarihte ilgili veya ilgisiz birçok insanın merak ettiği, birçok iniş ve çıkışlarla dolu bir yolun sonucu olarak şunlar açıklanmıştı: Yaklaşık 10 yıl önce yapılması planlanan DİTİB Merkez Camii'ni...
Birçoğumuz, genci yaşlisi, delikanlısı çocuğu, kadını erkeği, çalışanı ve çalışmayanı, öğrencisi işçisi....hatta belki herkes Türkiye tatilini konuşuyor. Zira geçen yıl ancak çok az sayıda insanımızın Türkiye’ye gitmesiyle, halkımız iki yillik bir aradan sonra hasret gidermek için adeta gün sayıyor. Dolayısıyla, bend...
Devam eden korona salgını sürecinde hayatımızın birçok alanında yenilikler ve değişikliklerle tanıştık ve bunlara alıştık da. Olumlu olanı da var olduğu gibi olumsuz olanı da var. Daha önceleri olabildiğince az TV kullanan ben örneğin, salgın zamanında deyim yerindeyse dizi bağımlısı oldum. En belirgin etken belki evde daha fazla vakit geçirme zorunluluğu olsa bile, şa...
Aslında, topluma faydalı çalışmalar yapan insan, örgüt, şirket veya kuruluşların basın yoluyla güçlü bir şekilde tanıtılması ve anlatılması gerektiğine inanıyorum; çünkü bunlar insanlara örnek ve öncü oluyor; çünkü bunlar insanların düşünce ve hayatlarına olumlu bir yön verebiliyor. Bu anlamda son ha...
Bu seferki yazımı Yeşiller’den bayan Baerbock başbakan olur ve Yeşiller koalisyon ortaklarının büyük paydaşı olursa, Türk toplumu için nasıl bir durum gelişir sorusuna cevap vermek üzere yazacaktım – ancak son dakika gelişmelerinden dolayı konumu değiştirdim. Yine de şunu belirtmeden olmaz: Geçen yazımda öngördüğüm gibi, Analena Bae...
Hayır, yanlış okumadınız. Bu da nerden mi çıktı? Anna... kim? Başbakan Merkel değil mi? Anlatacağım. Ama önce şunu belirtmek istiyorum: Eyaletimizde yapılan 14 Mart seçimlerini geride bıraktık. Ve beklenildiği gibi, benim de öngördüğüm gibi, Yeşiller partisinin ve Winfried Kretschmann’ın başarısıyla sonuçlandı. Böylece, Kretschmann ...
Bilindiği gibi, Federal Almanya devletinde yasama ve temsiliyet üç basamaklı bir sistem üzerine kurulu: (1) Federal düzey, (2) Eyalet düzeyi ve (3) Yerel düzey. Federal düzeydeki siyaset ve aktörler daha fazla göz ününde bulunsada ve basın yayın tarafından daha çok konu edilse bile, bizleri asıl ilgilendiren eyalet ve yerel düzey...
Azınlıklar tarih boyunca çoğunluk toplumu tarafından empoze edilen şartlar dolayısıyla farklı zorluklar ve tahribatlar yaşamışlardır. Başarılı olan azınlık toplumları ise bu zorluklara rağmen kendilerine ait dil, kültür ve toplumsal varlıklarını sürdürebilmişlerdir. Örneğin Balkan Türklerinin anadil bilinç ve becerileri, 800 yıllık bir süreden sonra...
Geçen seferki yazımda Almanya ve Avrupa’ın Müslümanlar ile olan imtihanlarına kötü not vermiştim. Hal böyle olunca, çarenin ne olduğunu merak edenler oldu tabii. Yani, Müslümanlar ırkçılık, Islamofobi, aşırı milliyetçilik kıskacından nasıl çıkacak? Günah keçisi olmaktan nasıl kurtulacak? Ben bunları düş&uu...
Geçen seferki yazıma “Tepkisiz Türk toplumu ve Koronalı kış” başlığını atmıştım. Bu seferkinin de aynı çerçevede olduğunu görüyorsunuz. Ne yazık ki daha güzel konuları kaleme almak istesem de, gerçekleri ve gelişmeleri gözardı etmeyerek, öngördüğüm imkan veya zorluklara dikkat çekmeyi görev olara...
Geçen seferki yazımda, “yaklaşan seçimler ve gayri-siyasi Türk toplumu” başlığı altında, bizleri teslim değil de temsil eden insanların olmamasından yakınmıştım. Zira bu eksiklik bize çok pahalıya mal oluyor. Eski deyimi kullanacak olursam, daha mürekkebimin boyası kurumadan, ne kadar haklı olduğumu gösteren olaylar gelişti ve ne yazik ki geliş...
Almanların meşhur bir sözü vardır: “Nach dem Spiel ist vor dem Spiel” diye, yani maç sonrası bir sonraki maçın başlangıcı sayılır. Bunu siyaseten tercüme edecek olursak şöyle bir söz geliştirebiliriz “Her seçim sonrası, yeni bir seçimin başlangıcıdır”. Tabii ki seçimler arası olan süre, maç arası olan&n...
Bu yıl ilk günden beri çok değişik bir yıl olmaya devam ediyor. Yaşanan doğal olaylar, dünya sahnesinde gerçekleşen çekişmeler, sağlık alanındaki gelişmeler, büyükten küçüğe hepimizi etkiledi ve etkilemeye devam ediyor. Bu etkenlerden biri de yıllık yaz tatilimiz üzerineydi, öyleki Almanya’lı Türkler olarak bu yıl evde ...
Birçok olayın ve gelişmenin çok hızlı ve aynı anda yaşandığı günlerden geçiyoruz. Daha önceleri, birkaç yılda yaşanan veya en azından bizde öyle bir intiba bırakan olaylar, şimdilerde ise birkaç hafta hatta birkaç saat içinde yaşanabiliyor. Örnek vermek gerekirse, karşımıza şöyle bir liste çıkıyor: dünyayı olduğu...