Hayır, yanlış okumadınız. Bu da nerden mi çıktı? Anna... kim? Başbakan Merkel değil mi? Anlatacağım.
Ama önce şunu belirtmek istiyorum: Eyaletimizde yapılan 14 Mart seçimlerini geride bıraktık. Ve beklenildiği gibi, benim de öngördüğüm gibi, Yeşiller partisinin ve Winfried Kretschmann’ın başarısıyla sonuçlandı. Böylece, Kretschmann bir beş yıl için daha koltuğu kapmış oldu. Gerçi, ilerlediği yaşından dolayı, dönemin sonuna kadar görevde kalmayacağını söyleyenler az değil. Hatta, böyle bir beklentisi olup, deyim yerindeyse pusuda beleyenlerde var. Bunlardan birisi de Yeşiller partisinin eski başkanı Cem Özdemir olmakla beraber, hiç ümitvar olmasın diye düşünüyorum çünkü onu böyle bir önemli makama getirmezler.
Gelelim bu seferki yazımın asıl konusuna, hani derler ya “Maç sonrası, bir sonraki maç öncesidir”, işte ben de diyorumki “Seçim sonrası, bir sonraki seçim öncesidir” ve Eylül ayında yapılacak genel seçimler öncesi yaşananlara göz atmak istiyorum.
2005 yılından beri Almanya’nın başbakanı olan ve böylece Helmut Kohl ile beraber en uzun süre başbakanlık yapan Angela Merkel’in siyasi hayatı en geç bu yıl sonlanacak. Bir daha aday olmayacağını daha önce açıklayan Merkel, siyasi hayatının belki en zor ve en zayıf günlerini yaşamakta. 2020 ortasına kadar korona pandemisi yönetiminde gösterilen başarıdan dolayı birçok övgü alan siyasi, 2020 yaz aylarından sonraki kararlarından dolayı ve ekibinin salgını yönetememesinden dolayı tepki alıyor ve bu tepkiler her geçen gün artıyor. Öyleki, Nisan 2020’de kendisine güvendiğini belirtenlerin oranı %70 iken, bugünlerde %30lara düşmüş durumda. Federal yapıya sahip olan Almanya’da yanlış karar ve uygulamalar - bu sağlık alanı için de geçerli - sadece Merkel’in değil, en azından onun kadar belki daha fazla eyalet başbakanlarının sorumluluğu ve eksiklikleridir. Ne varki algı böyle olmadığı için faturanın büyük kısmı Merkel’e kesiliyor. Bu yetmezmiş gibi, partisinin oy oranındaki ciddi düşüşün önünü kesebilecek bir kurtarıcı da görünmüyor. Merkel, 16 yıl boyunca başbakan kalabilmek için kendi partisinde öne çıkanların hepsinin önünü kesti, Merz, Bosbach gibi, sadece iki kadın hariç – Ursula von der Leyen ve Annegret Kramp-Karrenbauer. İlki AB komisyon başkanı oldu, ikincisi ise halen Savunma bakanı olarak görev yapmakta ve bir buçuk yıllık CDU başkanlığını istemeyerek sayın Armin Laschet’e devretti. Yani, Merkel’in kendisine halef olarak seçtikleri, başarısız oldular. Artık parti başkanlığındaki halefine – Armin Laschet – ise, birçok gözlemci tarafından başbakanlık için fazla şans tanınmıyor. Hatta Bayvera eyaleti başbakanı Markus Söder’in şansı daha yüksek diye tahmin ediliyor. Birlik partisinin başbakan adayı bu ikisinden birisi olacak – yani, ikisi de halkın başbakanlık koltuğunu kendisine teslim edip etmeyeceğinden haklı olarak kuşku ediyor.
SPD’nin hazin durumu zaten ortada. Genel seçimlerde %15 civarı oy potansiyeli bulunan bir parti başbakanlık için ciddi bir seçenek değil.
Geçmişin iki büyük partisinde durum böyle iken, aradan sıyrılan üçüncü bir parti oldu. Bu da, son aylarda ve bilhassa haftalarda yıldızı giderek parlayan Yeşiller partisi. Hem BW’deki seçim galibiyetini iyi değenlerdiriyorlar. Hem de Almanya genelinde Birlik partilerinden kopanların birçoğunun oyuna talip olarak, birinci parti olma ivmesini yakalamaya çalışıyorlar. Son araştırmalar, CDU/CSU ve Yeşiller partisini baş başa gösteriyor; ikisi de oylardan %25 civarında pay alacaklar. Yeşiller için büyük bir sıçrama olan bu oran, Birlik partileri için hüsran ve hezimet olacaktır. Şahsi öngörüm ise, Yeşiller partisinin birinci parti olarak seçimlerden çıkacağı ve öylelikle teamüller gereği, başbakan adayını kendilerinin belirleyeceği yönündedir.
Bundan dolayı, şimdiki eş baskanlar Annalena Charlotte Alma Baerbock ve Robert Habeck bir sonraki Almanya başbakanı olma şansına en yakın siyasiler. İkisi Nisan ayı içerisinde kendi adaylarını resmen açıklayacaklarını belirttiler. Benim tahminim ise belli: bayan Baerbock. 1980 doğumlu, iki çocuk annesi olan Baerbock, akıllı, sevecen ve umut veren bir siyasetçi. Şimdiden hayırlı olsun diyorum. Baerbock başbakan olur ve Yeşiller koalisyon ortaklarının büyük paydaşı olursa, Türk toplumu için nasıl bir durum gelişir? Bu sorunun cevabını sonraki yazımlarımda arayacağım.
Yaşar Mert
Henüz hiç yorum yapılmamış. Şimdi ilk yorumu siz yapın!
Email adresiniz gizlenecektir. Zorunlu alanlar (*) ile işaretlenmiştir.
Aslında her şey güzel ilerliyordu; 10 yıldan uzun bir sürecin sonunda bu yılın Nisan ayında, DİTİB’in Heilbronn şehir merkezindeki yeni cami girişimi ve projesinin önü açıldı. Daha doğrusu açılmıştı. O tarihte ilgili veya ilgisiz birçok insanın merak ettiği, birçok iniş ve çıkışlarla dolu bir yolun sonucu olarak şunlar açıklanmıştı: Yaklaşık 10 yıl önce yapılması planlanan DİTİB Merkez Camii'ni...
Birçoğumuz, genci yaşlisi, delikanlısı çocuğu, kadını erkeği, çalışanı ve çalışmayanı, öğrencisi işçisi....hatta belki herkes Türkiye tatilini konuşuyor. Zira geçen yıl ancak çok az sayıda insanımızın Türkiye’ye gitmesiyle, halkımız iki yillik bir aradan sonra hasret gidermek için adeta gün sayıyor. Dolayısıyla, bend...
Devam eden korona salgını sürecinde hayatımızın birçok alanında yenilikler ve değişikliklerle tanıştık ve bunlara alıştık da. Olumlu olanı da var olduğu gibi olumsuz olanı da var. Daha önceleri olabildiğince az TV kullanan ben örneğin, salgın zamanında deyim yerindeyse dizi bağımlısı oldum. En belirgin etken belki evde daha fazla vakit geçirme zorunluluğu olsa bile, şa...
Aslında, topluma faydalı çalışmalar yapan insan, örgüt, şirket veya kuruluşların basın yoluyla güçlü bir şekilde tanıtılması ve anlatılması gerektiğine inanıyorum; çünkü bunlar insanlara örnek ve öncü oluyor; çünkü bunlar insanların düşünce ve hayatlarına olumlu bir yön verebiliyor. Bu anlamda son ha...
Bu seferki yazımı Yeşiller’den bayan Baerbock başbakan olur ve Yeşiller koalisyon ortaklarının büyük paydaşı olursa, Türk toplumu için nasıl bir durum gelişir sorusuna cevap vermek üzere yazacaktım – ancak son dakika gelişmelerinden dolayı konumu değiştirdim. Yine de şunu belirtmeden olmaz: Geçen yazımda öngördüğüm gibi, Analena Bae...
Hayır, yanlış okumadınız. Bu da nerden mi çıktı? Anna... kim? Başbakan Merkel değil mi? Anlatacağım. Ama önce şunu belirtmek istiyorum: Eyaletimizde yapılan 14 Mart seçimlerini geride bıraktık. Ve beklenildiği gibi, benim de öngördüğüm gibi, Yeşiller partisinin ve Winfried Kretschmann’ın başarısıyla sonuçlandı. Böylece, Kretschmann ...
Bilindiği gibi, Federal Almanya devletinde yasama ve temsiliyet üç basamaklı bir sistem üzerine kurulu: (1) Federal düzey, (2) Eyalet düzeyi ve (3) Yerel düzey. Federal düzeydeki siyaset ve aktörler daha fazla göz ününde bulunsada ve basın yayın tarafından daha çok konu edilse bile, bizleri asıl ilgilendiren eyalet ve yerel düzey...
Azınlıklar tarih boyunca çoğunluk toplumu tarafından empoze edilen şartlar dolayısıyla farklı zorluklar ve tahribatlar yaşamışlardır. Başarılı olan azınlık toplumları ise bu zorluklara rağmen kendilerine ait dil, kültür ve toplumsal varlıklarını sürdürebilmişlerdir. Örneğin Balkan Türklerinin anadil bilinç ve becerileri, 800 yıllık bir süreden sonra...
Geçen seferki yazımda Almanya ve Avrupa’ın Müslümanlar ile olan imtihanlarına kötü not vermiştim. Hal böyle olunca, çarenin ne olduğunu merak edenler oldu tabii. Yani, Müslümanlar ırkçılık, Islamofobi, aşırı milliyetçilik kıskacından nasıl çıkacak? Günah keçisi olmaktan nasıl kurtulacak? Ben bunları düş&uu...
Geçen seferki yazıma “Tepkisiz Türk toplumu ve Koronalı kış” başlığını atmıştım. Bu seferkinin de aynı çerçevede olduğunu görüyorsunuz. Ne yazık ki daha güzel konuları kaleme almak istesem de, gerçekleri ve gelişmeleri gözardı etmeyerek, öngördüğüm imkan veya zorluklara dikkat çekmeyi görev olara...
Geçen seferki yazımda, “yaklaşan seçimler ve gayri-siyasi Türk toplumu” başlığı altında, bizleri teslim değil de temsil eden insanların olmamasından yakınmıştım. Zira bu eksiklik bize çok pahalıya mal oluyor. Eski deyimi kullanacak olursam, daha mürekkebimin boyası kurumadan, ne kadar haklı olduğumu gösteren olaylar gelişti ve ne yazik ki geliş...
Almanların meşhur bir sözü vardır: “Nach dem Spiel ist vor dem Spiel” diye, yani maç sonrası bir sonraki maçın başlangıcı sayılır. Bunu siyaseten tercüme edecek olursak şöyle bir söz geliştirebiliriz “Her seçim sonrası, yeni bir seçimin başlangıcıdır”. Tabii ki seçimler arası olan süre, maç arası olan&n...
Bu yıl ilk günden beri çok değişik bir yıl olmaya devam ediyor. Yaşanan doğal olaylar, dünya sahnesinde gerçekleşen çekişmeler, sağlık alanındaki gelişmeler, büyükten küçüğe hepimizi etkiledi ve etkilemeye devam ediyor. Bu etkenlerden biri de yıllık yaz tatilimiz üzerineydi, öyleki Almanya’lı Türkler olarak bu yıl evde ...
Birçok olayın ve gelişmenin çok hızlı ve aynı anda yaşandığı günlerden geçiyoruz. Daha önceleri, birkaç yılda yaşanan veya en azından bizde öyle bir intiba bırakan olaylar, şimdilerde ise birkaç hafta hatta birkaç saat içinde yaşanabiliyor. Örnek vermek gerekirse, karşımıza şöyle bir liste çıkıyor: dünyayı olduğu...
Yukarıdaki sorumun cevabını hemen vereyim: evet ve hayır. Nasıl mı olur? Yazımı okuduğunuzda anlayacağınızı umuyorum. Önce bir hatırlayalım: Koronavirüs (SARS COV-2 isimli virüs) bulaşıcı hastalığın gündemde olduğu ilk günden itibaren, dünya çapında bir salgın olduğunu belirtmek için, resmi ve gayriresmi kurum ve kuruluşlar, her gün, gece g...