Bilindiği gibi, Federal Almanya devletinde yasama ve temsiliyet üç basamaklı bir sistem üzerine kurulu: (1) Federal düzey, (2) Eyalet düzeyi ve (3) Yerel düzey. Federal düzeydeki siyaset ve aktörler daha fazla göz ününde bulunsada ve basın yayın tarafından daha çok konu edilse bile, bizleri asıl ilgilendiren eyalet ve yerel düzeydeki siyaset ve onun sonuçları. Çünkü altyapı, okul, kültür, din, dernekler, imar, işyeri, vergilendirme gibi konuların nerdeyse tamamı eyalet ve yerel kurumlar tarafından belirleniyor. Başka bir deyişle, hayatımızı ilgilendiren konuların %85 bu düzeyde karara bağlanıyor.
Böyle olduğu halde eyalet / yerel siyasetin şimdiye dek bizler tarafından yeterince dikkate alınmadığını ve gereken ilgiyi görmediğini düşünüyorum. Tersi olsaydı, eyaletimizde bulunan 124 milletveklininden sadece %2’simi göçmen kökenli olurdu? Unutmayalım, BW nufüsünun %30 göçmen kökenli. %2 nerde, %30 nerde? Yani temsiliyet yok denecek kadar düşük. Lakin günün birinde, Türkiye seçimleri ve siyaseti ile ilgilendiğimizin yarısı kadar yaşadığımız ülke, eyalet ve belde seçim ve siyaseti ile ilgilenirsek, yukarıda belirttiğim milletvekillerinin inanın %10’dan fazlası bizlerden ve bizi temsil edenlerden olur.
Önümüzdeki eyalet seçimlerine bakacak olursak, yani 14 Mart’ta yapılacak seçimleri kastediyorum, şöyle bir durumu görebiliyoruz:
⦁ 18 yaş ve üstü Alman vatandaşları seçmen olarak oy kullanabiliyor
⦁ Her seçmenin BIR oyu var
⦁ Seçimlere toplam, 21 parti katılıyor
⦁ 70 seçim bölgesi mevcut, toplam milletvekili aday sayısı ise 1400 cıvarında
⦁ Benim arastırmalarımda, 50 civarında göçmen kökenli siyasetçilerinin aday gösterildiğini gördüm, yani toplam aday sayısının ancak %3.5i;
⦁ Tüm anketler hiçbir partinin tek başına iktidar olamayacağını, bir koalisyon hükümeti kurulması gerekeceğini gösteriyor
Durum böyle olurken, yapmamız gereken belli: kendi seçim bölgenizdeki aday parti ve siyasetçilerin vaat ve programlarını inceleyip, bizi temsil edebilecek en uygun parti ve adaya oyumuz vermek olacak.
Belki pandemi şartlarından dolayı belkide daha önce olduğu gibi, bu sefer de 14 Mart’ta yapılacak Baden Württemberg eyalet seçimlerini en azından Türkiye’de yapılan seçimler kadar önemsemedik ve gereken şahsi ve toplumsal çalışmaları yapmadık diye düşünüyorum. Bunun da - kimse kusura bakmasın - istemediğimiz sonuçlarına katlanacağımızı bilsin. Daha somut söyleyebilirim: o halde bizim irademiz bir beş yıl daha hiçe sayılır ve temsil edilmez .
Diğer taraftan, uykudan uyanmak için henüz geç kalınmış değildir. Önemli olan şimdi bu uykudan uyanıp 14 Mart’taki seçimlere katılarak, bizim sorunlarımız ile ilgilenen ve bizi temsil edebilecek siyasetçileri oylarımız ile desteklemek. Bu konuda titiz olalım, yoksa ismi Türk olan ama siyaseten bizim tercihlerimizi hiçe sayan hatta düşmanca tavir sergileyenler seçilir. Sonuçları ne olursa olsun, BW’deki insanların tümüne ve toplumuza hayırlı olmasını diliyorum.
Son olarak Alman’ların ünlü “Maç sonrası, bir sonraki maç öncesidir” sözüne atfen diyorumki “Seçim sonrası, bir sonraki seçim öncesidir” ve bu yıl Eylül ayında yapılacak genel seçimlerine şimdiden ilgi ve alakanızı çekmek istiyorum.
Yaşar Mert
Henüz hiç yorum yapılmamış. Şimdi ilk yorumu siz yapın!
Email adresiniz gizlenecektir. Zorunlu alanlar (*) ile işaretlenmiştir.
Aslında her şey güzel ilerliyordu; 10 yıldan uzun bir sürecin sonunda bu yılın Nisan ayında, DİTİB’in Heilbronn şehir merkezindeki yeni cami girişimi ve projesinin önü açıldı. Daha doğrusu açılmıştı. O tarihte ilgili veya ilgisiz birçok insanın merak ettiği, birçok iniş ve çıkışlarla dolu bir yolun sonucu olarak şunlar açıklanmıştı: Yaklaşık 10 yıl önce yapılması planlanan DİTİB Merkez Camii'ni...
Birçoğumuz, genci yaşlisi, delikanlısı çocuğu, kadını erkeği, çalışanı ve çalışmayanı, öğrencisi işçisi....hatta belki herkes Türkiye tatilini konuşuyor. Zira geçen yıl ancak çok az sayıda insanımızın Türkiye’ye gitmesiyle, halkımız iki yillik bir aradan sonra hasret gidermek için adeta gün sayıyor. Dolayısıyla, bend...
Devam eden korona salgını sürecinde hayatımızın birçok alanında yenilikler ve değişikliklerle tanıştık ve bunlara alıştık da. Olumlu olanı da var olduğu gibi olumsuz olanı da var. Daha önceleri olabildiğince az TV kullanan ben örneğin, salgın zamanında deyim yerindeyse dizi bağımlısı oldum. En belirgin etken belki evde daha fazla vakit geçirme zorunluluğu olsa bile, şa...
Aslında, topluma faydalı çalışmalar yapan insan, örgüt, şirket veya kuruluşların basın yoluyla güçlü bir şekilde tanıtılması ve anlatılması gerektiğine inanıyorum; çünkü bunlar insanlara örnek ve öncü oluyor; çünkü bunlar insanların düşünce ve hayatlarına olumlu bir yön verebiliyor. Bu anlamda son ha...
Bu seferki yazımı Yeşiller’den bayan Baerbock başbakan olur ve Yeşiller koalisyon ortaklarının büyük paydaşı olursa, Türk toplumu için nasıl bir durum gelişir sorusuna cevap vermek üzere yazacaktım – ancak son dakika gelişmelerinden dolayı konumu değiştirdim. Yine de şunu belirtmeden olmaz: Geçen yazımda öngördüğüm gibi, Analena Bae...
Hayır, yanlış okumadınız. Bu da nerden mi çıktı? Anna... kim? Başbakan Merkel değil mi? Anlatacağım. Ama önce şunu belirtmek istiyorum: Eyaletimizde yapılan 14 Mart seçimlerini geride bıraktık. Ve beklenildiği gibi, benim de öngördüğüm gibi, Yeşiller partisinin ve Winfried Kretschmann’ın başarısıyla sonuçlandı. Böylece, Kretschmann ...
Bilindiği gibi, Federal Almanya devletinde yasama ve temsiliyet üç basamaklı bir sistem üzerine kurulu: (1) Federal düzey, (2) Eyalet düzeyi ve (3) Yerel düzey. Federal düzeydeki siyaset ve aktörler daha fazla göz ününde bulunsada ve basın yayın tarafından daha çok konu edilse bile, bizleri asıl ilgilendiren eyalet ve yerel düzey...
Azınlıklar tarih boyunca çoğunluk toplumu tarafından empoze edilen şartlar dolayısıyla farklı zorluklar ve tahribatlar yaşamışlardır. Başarılı olan azınlık toplumları ise bu zorluklara rağmen kendilerine ait dil, kültür ve toplumsal varlıklarını sürdürebilmişlerdir. Örneğin Balkan Türklerinin anadil bilinç ve becerileri, 800 yıllık bir süreden sonra...
Geçen seferki yazımda Almanya ve Avrupa’ın Müslümanlar ile olan imtihanlarına kötü not vermiştim. Hal böyle olunca, çarenin ne olduğunu merak edenler oldu tabii. Yani, Müslümanlar ırkçılık, Islamofobi, aşırı milliyetçilik kıskacından nasıl çıkacak? Günah keçisi olmaktan nasıl kurtulacak? Ben bunları düş&uu...
Geçen seferki yazıma “Tepkisiz Türk toplumu ve Koronalı kış” başlığını atmıştım. Bu seferkinin de aynı çerçevede olduğunu görüyorsunuz. Ne yazık ki daha güzel konuları kaleme almak istesem de, gerçekleri ve gelişmeleri gözardı etmeyerek, öngördüğüm imkan veya zorluklara dikkat çekmeyi görev olara...
Geçen seferki yazımda, “yaklaşan seçimler ve gayri-siyasi Türk toplumu” başlığı altında, bizleri teslim değil de temsil eden insanların olmamasından yakınmıştım. Zira bu eksiklik bize çok pahalıya mal oluyor. Eski deyimi kullanacak olursam, daha mürekkebimin boyası kurumadan, ne kadar haklı olduğumu gösteren olaylar gelişti ve ne yazik ki geliş...
Almanların meşhur bir sözü vardır: “Nach dem Spiel ist vor dem Spiel” diye, yani maç sonrası bir sonraki maçın başlangıcı sayılır. Bunu siyaseten tercüme edecek olursak şöyle bir söz geliştirebiliriz “Her seçim sonrası, yeni bir seçimin başlangıcıdır”. Tabii ki seçimler arası olan süre, maç arası olan&n...
Bu yıl ilk günden beri çok değişik bir yıl olmaya devam ediyor. Yaşanan doğal olaylar, dünya sahnesinde gerçekleşen çekişmeler, sağlık alanındaki gelişmeler, büyükten küçüğe hepimizi etkiledi ve etkilemeye devam ediyor. Bu etkenlerden biri de yıllık yaz tatilimiz üzerineydi, öyleki Almanya’lı Türkler olarak bu yıl evde ...
Birçok olayın ve gelişmenin çok hızlı ve aynı anda yaşandığı günlerden geçiyoruz. Daha önceleri, birkaç yılda yaşanan veya en azından bizde öyle bir intiba bırakan olaylar, şimdilerde ise birkaç hafta hatta birkaç saat içinde yaşanabiliyor. Örnek vermek gerekirse, karşımıza şöyle bir liste çıkıyor: dünyayı olduğu...
Yukarıdaki sorumun cevabını hemen vereyim: evet ve hayır. Nasıl mı olur? Yazımı okuduğunuzda anlayacağınızı umuyorum. Önce bir hatırlayalım: Koronavirüs (SARS COV-2 isimli virüs) bulaşıcı hastalığın gündemde olduğu ilk günden itibaren, dünya çapında bir salgın olduğunu belirtmek için, resmi ve gayriresmi kurum ve kuruluşlar, her gün, gece g...