Bu seferki yazımı Yeşiller’den bayan Baerbock başbakan olur ve Yeşiller koalisyon ortaklarının büyük paydaşı olursa, Türk toplumu için nasıl bir durum gelişir sorusuna cevap vermek üzere yazacaktım – ancak son dakika gelişmelerinden dolayı konumu değiştirdim. Yine de şunu belirtmeden olmaz: Geçen yazımda öngördüğüm gibi, Analena Baerbock Yeşiller partisinin başbakan adayı oldu ve en son anketlerde %30 ile başbakanlık yarışında başı çekiyor.
Beni takip edenler ezberlemişlerdir, siyasi kararların alındığı kurum ve kurullarda bizler veya bizleri temsil edenler bulunmadığı takdirde, bizi ilgilendiren konularda bizim aleyhimize kararların çıkması kaçınılmaz. Nihayet Heilbronn’da beklenen oldu.
Ne oldu? Bizim gazete internet sitesinde yazmıştı: “26 Nisan’da Heilbronn Belediye Meclisinde yapılan oylamada inşaat projesi 17’ye karşı 22 oyla reddedildi. SPD ve Yeşiller’in meclis üyeleri cami inşaatından yana oy kullanırken diğer partilerin temsilcileri cami inşaatına karşı çıktı. ... yapılan açıklamada, projeye onay çıkmamasının başlıca nedeni olarak yüksek ziyaretçi sayısına karşın park yerlerinin yetersiz olması gösterildi. Ayrıca caminin büyüklüğü ve Türkiye’ninn DİTİB üzerindeki etkisinin de bu kararda önemli rol oynadığı belirtildi. ... DİTİB yönetimi, söz konusu karardan duydukları hayal kırıklığını dile getirdi. Kent merkezinde, mevcut caminin yerine inşa edilmesi öngörülen cami projesi yedi yıldır DİTİB ve kent yönetimi tarafından planlanıyordu.”
Eveeet...durum bundan ibaret ve ben de birkaç ekleme yapmak istiyorum:
⦁ Mecliste olumsuz oy veren partilerin ortaklığı çok manidar: Freie Wähler, CDU, FDP, die Linke ve AfD! Yani denmek isteniyor ki, konu biz Türk ve Müslümanlar olunca, konu bizim isteklerimiz olunca, CDU’sundan Linke’den AfD’ye kadar hepsi birleşiyorlar!
⦁ Cami cemaati ve yönetimi yıllarca bu proje için çalıştı, emek verdi, belediye ile görüştü, mecliste üyesi bulunan siyasi partiler ile görüştü....yani elinden geldiği kadar yaptı.
⦁ Cami cemaati ve bircok Müslüman bugüne kadar bu projenin giderleri için maddi yardımda bulundular. Bu giderlerin 500 bin Euro üzeri olduğu söyleniyor. Bunun hesabını kim verecek? Meclis bunun hesabını verecekmi?
⦁ Yapılması istenen caminin bir özelliği ise onu Almanya’da inşaa edilen birçok camiden ayıracaktı: şehir merkezinde bulunacaktı. Belli ki bunun düşüncesi bile birçok meclis üyesinin uykusunu almış görünüyor.
⦁ Heilbronn nasıl bir şehir? Nüfusun %60ından üzeri bir oranı yabancı kökenlere sahip olan, yine Mülümanların sayısı 20.000 den fazla olan, AfD’nin %15 ile %20 arasında oy topladığı, meclisinde bir tek Müslüman veya Türk bile bulunmayan, Almanya’nın en zengin insanının yaşadığı (Lidl’in sahibi) bir şehir
Velhasıl, belediye meclisi aldığı karar ile, Türk ve Müslüman topluluğun Heilbronn şehrine olan güveni sıfırlandı. Ayrıca, diğer yabancı kökenli Heilbronn vatandaşlarınada yanlış mesaj verilmiş oldu çünkü karar toplumun yeni gerçeklerini, toplumun 50 yıl önceki toplum olmadığını kabullenmemek üzerine kurulduğu aşikar.
Şimdi ne yapılmalı?
Bir, karar meclisten geçmiş olsada, tepkinizi belediyeye, siyasi partilere yazılı olarak iletin, hem kişisel bazda, hemde sivil toplum kuruluşları olarak. Hiçbir karar vazgeçilmez değil. Cami yönetimi ise mutlaka hukuki yollarıda zorlamaktadır.
İkincisi ise, lütfen bu kararı ve bu kararı destekleyenleri siyaseten unutmayın, en azından önümüzdeki Eylül’de yapılacak genel seçimlere kadar!
Üçüncüsü ise Heilbronn’lu Türk toplumuna olacak: geçmişte kendi aranızda vuku bulan gereksiz ve faydasız siyasi bölünmeler ve çekişmeleri bir tarafa bırakıp geleceğe birlikte ve bilinçli adımlar atın. Eğer bunları yapmazsanız, diğer şehirlerde Heilbronn olacak. Benden söylemesi.
Henüz hiç yorum yapılmamış. Şimdi ilk yorumu siz yapın!
Email adresiniz gizlenecektir. Zorunlu alanlar (*) ile işaretlenmiştir.
Aslında her şey güzel ilerliyordu; 10 yıldan uzun bir sürecin sonunda bu yılın Nisan ayında, DİTİB’in Heilbronn şehir merkezindeki yeni cami girişimi ve projesinin önü açıldı. Daha doğrusu açılmıştı. O tarihte ilgili veya ilgisiz birçok insanın merak ettiği, birçok iniş ve çıkışlarla dolu bir yolun sonucu olarak şunlar açıklanmıştı: Yaklaşık 10 yıl önce yapılması planlanan DİTİB Merkez Camii'ni...
Birçoğumuz, genci yaşlisi, delikanlısı çocuğu, kadını erkeği, çalışanı ve çalışmayanı, öğrencisi işçisi....hatta belki herkes Türkiye tatilini konuşuyor. Zira geçen yıl ancak çok az sayıda insanımızın Türkiye’ye gitmesiyle, halkımız iki yillik bir aradan sonra hasret gidermek için adeta gün sayıyor. Dolayısıyla, bend...
Devam eden korona salgını sürecinde hayatımızın birçok alanında yenilikler ve değişikliklerle tanıştık ve bunlara alıştık da. Olumlu olanı da var olduğu gibi olumsuz olanı da var. Daha önceleri olabildiğince az TV kullanan ben örneğin, salgın zamanında deyim yerindeyse dizi bağımlısı oldum. En belirgin etken belki evde daha fazla vakit geçirme zorunluluğu olsa bile, şa...
Aslında, topluma faydalı çalışmalar yapan insan, örgüt, şirket veya kuruluşların basın yoluyla güçlü bir şekilde tanıtılması ve anlatılması gerektiğine inanıyorum; çünkü bunlar insanlara örnek ve öncü oluyor; çünkü bunlar insanların düşünce ve hayatlarına olumlu bir yön verebiliyor. Bu anlamda son ha...
Bu seferki yazımı Yeşiller’den bayan Baerbock başbakan olur ve Yeşiller koalisyon ortaklarının büyük paydaşı olursa, Türk toplumu için nasıl bir durum gelişir sorusuna cevap vermek üzere yazacaktım – ancak son dakika gelişmelerinden dolayı konumu değiştirdim. Yine de şunu belirtmeden olmaz: Geçen yazımda öngördüğüm gibi, Analena Bae...
Hayır, yanlış okumadınız. Bu da nerden mi çıktı? Anna... kim? Başbakan Merkel değil mi? Anlatacağım. Ama önce şunu belirtmek istiyorum: Eyaletimizde yapılan 14 Mart seçimlerini geride bıraktık. Ve beklenildiği gibi, benim de öngördüğüm gibi, Yeşiller partisinin ve Winfried Kretschmann’ın başarısıyla sonuçlandı. Böylece, Kretschmann ...
Bilindiği gibi, Federal Almanya devletinde yasama ve temsiliyet üç basamaklı bir sistem üzerine kurulu: (1) Federal düzey, (2) Eyalet düzeyi ve (3) Yerel düzey. Federal düzeydeki siyaset ve aktörler daha fazla göz ününde bulunsada ve basın yayın tarafından daha çok konu edilse bile, bizleri asıl ilgilendiren eyalet ve yerel düzey...
Azınlıklar tarih boyunca çoğunluk toplumu tarafından empoze edilen şartlar dolayısıyla farklı zorluklar ve tahribatlar yaşamışlardır. Başarılı olan azınlık toplumları ise bu zorluklara rağmen kendilerine ait dil, kültür ve toplumsal varlıklarını sürdürebilmişlerdir. Örneğin Balkan Türklerinin anadil bilinç ve becerileri, 800 yıllık bir süreden sonra...
Geçen seferki yazımda Almanya ve Avrupa’ın Müslümanlar ile olan imtihanlarına kötü not vermiştim. Hal böyle olunca, çarenin ne olduğunu merak edenler oldu tabii. Yani, Müslümanlar ırkçılık, Islamofobi, aşırı milliyetçilik kıskacından nasıl çıkacak? Günah keçisi olmaktan nasıl kurtulacak? Ben bunları düş&uu...
Geçen seferki yazıma “Tepkisiz Türk toplumu ve Koronalı kış” başlığını atmıştım. Bu seferkinin de aynı çerçevede olduğunu görüyorsunuz. Ne yazık ki daha güzel konuları kaleme almak istesem de, gerçekleri ve gelişmeleri gözardı etmeyerek, öngördüğüm imkan veya zorluklara dikkat çekmeyi görev olara...
Geçen seferki yazımda, “yaklaşan seçimler ve gayri-siyasi Türk toplumu” başlığı altında, bizleri teslim değil de temsil eden insanların olmamasından yakınmıştım. Zira bu eksiklik bize çok pahalıya mal oluyor. Eski deyimi kullanacak olursam, daha mürekkebimin boyası kurumadan, ne kadar haklı olduğumu gösteren olaylar gelişti ve ne yazik ki geliş...
Almanların meşhur bir sözü vardır: “Nach dem Spiel ist vor dem Spiel” diye, yani maç sonrası bir sonraki maçın başlangıcı sayılır. Bunu siyaseten tercüme edecek olursak şöyle bir söz geliştirebiliriz “Her seçim sonrası, yeni bir seçimin başlangıcıdır”. Tabii ki seçimler arası olan süre, maç arası olan&n...
Bu yıl ilk günden beri çok değişik bir yıl olmaya devam ediyor. Yaşanan doğal olaylar, dünya sahnesinde gerçekleşen çekişmeler, sağlık alanındaki gelişmeler, büyükten küçüğe hepimizi etkiledi ve etkilemeye devam ediyor. Bu etkenlerden biri de yıllık yaz tatilimiz üzerineydi, öyleki Almanya’lı Türkler olarak bu yıl evde ...
Birçok olayın ve gelişmenin çok hızlı ve aynı anda yaşandığı günlerden geçiyoruz. Daha önceleri, birkaç yılda yaşanan veya en azından bizde öyle bir intiba bırakan olaylar, şimdilerde ise birkaç hafta hatta birkaç saat içinde yaşanabiliyor. Örnek vermek gerekirse, karşımıza şöyle bir liste çıkıyor: dünyayı olduğu...
Yukarıdaki sorumun cevabını hemen vereyim: evet ve hayır. Nasıl mı olur? Yazımı okuduğunuzda anlayacağınızı umuyorum. Önce bir hatırlayalım: Koronavirüs (SARS COV-2 isimli virüs) bulaşıcı hastalığın gündemde olduğu ilk günden itibaren, dünya çapında bir salgın olduğunu belirtmek için, resmi ve gayriresmi kurum ve kuruluşlar, her gün, gece g...