Aslında, topluma faydalı çalışmalar yapan insan, örgüt, şirket veya kuruluşların basın yoluyla güçlü bir şekilde tanıtılması ve anlatılması gerektiğine inanıyorum; çünkü bunlar insanlara örnek ve öncü oluyor; çünkü bunlar insanların düşünce ve hayatlarına olumlu bir yön verebiliyor.
Bu anlamda son haftaların haber ve gelişmelerini gözden geçirdim ve ne yazikki karşılaştığım hiç de umut ettiğim gibi olmadı. Neden mi? Size iki örnek vereceğim, kararı kendiniz verin. (kaynak: perspektif.eu )
Geçen sene izin için gittikleri Türkiye’den dönen "gurbetçilerin" Almanya’daki vakaları arttırdığını iddia eden Sağlık Bakanı Jens Spahn’ın açıklamaları tartışılıyor. Almanya koronavirüs pandemisi karşısındaki sıkı tedbirleri yazın gevşetmeyi planlarken, bakan’ın açıklamaları tepki topladı. Verdiği bir söyleşide Spahn, “Geçtiğimiz yaz ... yurt dışı seyahatleri, genelde de Türkiye’de ve Balkan’daki akraba ziyaretleri, bizde yeni enfeksiyonların yaklaşık yüzde 50’sine yol açmıştı.” ifadelerinde bulundu. Ancak Spahn’ın ikinci dalgadan Türkiye kökenlileri sorumlu tutması, verilerle çelişen bir iddia. Resmi bilgilere göre Almanya’da ikinci dalganın 2020 yılının Ekim ve Kasım aylarında başladığı biliniyor. Bu durumda izinden dönmüş olan Türklerin Almanya’da ikinci dalgayı başlatması, hatta “(Balkan kökenlilerle birlikte) tüm yeni enfeksiyonların yüzde 50’sine yol açmaları” gerçekçi görünmüyor. Özellikle geçtiğimiz yaz Türkiye’den Almanya’ya dönenlerin tamamından negatif olduklarını gösterir test sonucu alınması ve pozitif olanların Almanya’ya giriş yapamadığı düşünüldüğünde, iddialarının doğru olmadığı çok açık.
Koronavirüs salgınından büyük ölçüde göç kökenlilerin sorumlu tutulması ise Almanya için yeni bir fenomen değil. Mart ayında da “Bild” gazetesi korkutucu rakamlarla dolu bir haber yayımlamıştı. Bu haberde, Almanya’da koronavirüs enfeksiyonu sonrası yoğun bakım ünitesinde tedavi gören, bununla birlikte entübe edilen hastalar arasında çok sayıda göçmen kökenli insanların bulunduğu iddia ediliyordu. Bunun muhtemel nedenleri arasında göç kökenlilerin dil bilmediği için salgın tedbirleri hakkında yeterince bilgi sahibi olmadıkları ya da hijyen tedbirlerine uymadıkları öne sürülüyordu. Bu iddiaların ardından yapılan araştırmalar ise, koronavirüs hastaları arasında göç kökenlilerin çoğunlukta olduğuna ilişkin net bir tespit yapılamayacağını göstermişti. Komşu rahatsız olunca biz de oluruz düşüncesinden yola çıkarak, Avusturya’da endişelere yol açan “İslam Haritası” gelişmesine bakalım. Avusturya’da iktidardaki merkez sağ Halk Partisi (ÖVP) ve Yeşiller Partisi koalisyon hükûmetinin öncülüğünde kurulan “Dini Saikli Siyasal Aşırıcılığa Yönelik Avusturya Dokümantasyon Merkezi”, ülkede Müslümanlara ait 600 cami, eğitim merkezi gibi çeşitli kurumların detaylı bilgilerinin yer aldığı bir tür “dijital harita”yı kamuoyuyla paylaştı. Uyum Bakanı Raab, yaptığı konuşmada, “siyasal İslam’ın” toplum için bir tehdit oluşturduğunu, yapılan çalışmalarla buna karşı daha etkili bir tutum sergileneceğini anlattı. Araştırmacılardan biri olan Münster üniversitesi hocası Khorchide, Avusturya’da 60’ın üzerinde cami derneğini bünyesinde barındıran Avusturya Türk İslam Kültür ve Sosyal Yardımlaşma Birliği (ATİB), Millî Görüş ve Ülkücü Hareket’in görüşlerini yaydığı ileri sürülen çok sayıda cami ve derneğe yönelik yapılan çalışmaya değindi. Khorchide, Millî Görüş’ün siyasal İslam’ın Türkiye versiyonu olduğunu ileri sürerek hareketin fikir babası eski Başbakan Necmettin Erbakan’ın antisemitik söylemlere sahip olduğu iddiasında bulundu.
Yukarıda yazdıklarımdan dolayı yine de umutsuz olmamamız gerekiyor diye inanıyorum. Çünkü güzel şeylerde oluyor. Bugün bunların belki ancak tohumlarını görebilsek bile, ileride büyük ağaçlar olacaklarından eminim. Benim tavsiyem, siz az ve küçük de olsa, güzelliklerden vazgeçmeyin onlara yoğunlaşın, ama olumsuzluklarıda iyi bilinki, gerektiğinde önlemlerinizi alasınız.
Yaşar Mert
Henüz hiç yorum yapılmamış. Şimdi ilk yorumu siz yapın!
Email adresiniz gizlenecektir. Zorunlu alanlar (*) ile işaretlenmiştir.
Aslında her şey güzel ilerliyordu; 10 yıldan uzun bir sürecin sonunda bu yılın Nisan ayında, DİTİB’in Heilbronn şehir merkezindeki yeni cami girişimi ve projesinin önü açıldı. Daha doğrusu açılmıştı. O tarihte ilgili veya ilgisiz birçok insanın merak ettiği, birçok iniş ve çıkışlarla dolu bir yolun sonucu olarak şunlar açıklanmıştı: Yaklaşık 10 yıl önce yapılması planlanan DİTİB Merkez Camii'ni...
Birçoğumuz, genci yaşlisi, delikanlısı çocuğu, kadını erkeği, çalışanı ve çalışmayanı, öğrencisi işçisi....hatta belki herkes Türkiye tatilini konuşuyor. Zira geçen yıl ancak çok az sayıda insanımızın Türkiye’ye gitmesiyle, halkımız iki yillik bir aradan sonra hasret gidermek için adeta gün sayıyor. Dolayısıyla, bend...
Devam eden korona salgını sürecinde hayatımızın birçok alanında yenilikler ve değişikliklerle tanıştık ve bunlara alıştık da. Olumlu olanı da var olduğu gibi olumsuz olanı da var. Daha önceleri olabildiğince az TV kullanan ben örneğin, salgın zamanında deyim yerindeyse dizi bağımlısı oldum. En belirgin etken belki evde daha fazla vakit geçirme zorunluluğu olsa bile, şa...
Aslında, topluma faydalı çalışmalar yapan insan, örgüt, şirket veya kuruluşların basın yoluyla güçlü bir şekilde tanıtılması ve anlatılması gerektiğine inanıyorum; çünkü bunlar insanlara örnek ve öncü oluyor; çünkü bunlar insanların düşünce ve hayatlarına olumlu bir yön verebiliyor. Bu anlamda son ha...
Bu seferki yazımı Yeşiller’den bayan Baerbock başbakan olur ve Yeşiller koalisyon ortaklarının büyük paydaşı olursa, Türk toplumu için nasıl bir durum gelişir sorusuna cevap vermek üzere yazacaktım – ancak son dakika gelişmelerinden dolayı konumu değiştirdim. Yine de şunu belirtmeden olmaz: Geçen yazımda öngördüğüm gibi, Analena Bae...
Hayır, yanlış okumadınız. Bu da nerden mi çıktı? Anna... kim? Başbakan Merkel değil mi? Anlatacağım. Ama önce şunu belirtmek istiyorum: Eyaletimizde yapılan 14 Mart seçimlerini geride bıraktık. Ve beklenildiği gibi, benim de öngördüğüm gibi, Yeşiller partisinin ve Winfried Kretschmann’ın başarısıyla sonuçlandı. Böylece, Kretschmann ...
Bilindiği gibi, Federal Almanya devletinde yasama ve temsiliyet üç basamaklı bir sistem üzerine kurulu: (1) Federal düzey, (2) Eyalet düzeyi ve (3) Yerel düzey. Federal düzeydeki siyaset ve aktörler daha fazla göz ününde bulunsada ve basın yayın tarafından daha çok konu edilse bile, bizleri asıl ilgilendiren eyalet ve yerel düzey...
Azınlıklar tarih boyunca çoğunluk toplumu tarafından empoze edilen şartlar dolayısıyla farklı zorluklar ve tahribatlar yaşamışlardır. Başarılı olan azınlık toplumları ise bu zorluklara rağmen kendilerine ait dil, kültür ve toplumsal varlıklarını sürdürebilmişlerdir. Örneğin Balkan Türklerinin anadil bilinç ve becerileri, 800 yıllık bir süreden sonra...
Geçen seferki yazımda Almanya ve Avrupa’ın Müslümanlar ile olan imtihanlarına kötü not vermiştim. Hal böyle olunca, çarenin ne olduğunu merak edenler oldu tabii. Yani, Müslümanlar ırkçılık, Islamofobi, aşırı milliyetçilik kıskacından nasıl çıkacak? Günah keçisi olmaktan nasıl kurtulacak? Ben bunları düş&uu...
Geçen seferki yazıma “Tepkisiz Türk toplumu ve Koronalı kış” başlığını atmıştım. Bu seferkinin de aynı çerçevede olduğunu görüyorsunuz. Ne yazık ki daha güzel konuları kaleme almak istesem de, gerçekleri ve gelişmeleri gözardı etmeyerek, öngördüğüm imkan veya zorluklara dikkat çekmeyi görev olara...
Geçen seferki yazımda, “yaklaşan seçimler ve gayri-siyasi Türk toplumu” başlığı altında, bizleri teslim değil de temsil eden insanların olmamasından yakınmıştım. Zira bu eksiklik bize çok pahalıya mal oluyor. Eski deyimi kullanacak olursam, daha mürekkebimin boyası kurumadan, ne kadar haklı olduğumu gösteren olaylar gelişti ve ne yazik ki geliş...
Almanların meşhur bir sözü vardır: “Nach dem Spiel ist vor dem Spiel” diye, yani maç sonrası bir sonraki maçın başlangıcı sayılır. Bunu siyaseten tercüme edecek olursak şöyle bir söz geliştirebiliriz “Her seçim sonrası, yeni bir seçimin başlangıcıdır”. Tabii ki seçimler arası olan süre, maç arası olan&n...
Bu yıl ilk günden beri çok değişik bir yıl olmaya devam ediyor. Yaşanan doğal olaylar, dünya sahnesinde gerçekleşen çekişmeler, sağlık alanındaki gelişmeler, büyükten küçüğe hepimizi etkiledi ve etkilemeye devam ediyor. Bu etkenlerden biri de yıllık yaz tatilimiz üzerineydi, öyleki Almanya’lı Türkler olarak bu yıl evde ...
Birçok olayın ve gelişmenin çok hızlı ve aynı anda yaşandığı günlerden geçiyoruz. Daha önceleri, birkaç yılda yaşanan veya en azından bizde öyle bir intiba bırakan olaylar, şimdilerde ise birkaç hafta hatta birkaç saat içinde yaşanabiliyor. Örnek vermek gerekirse, karşımıza şöyle bir liste çıkıyor: dünyayı olduğu...
Yukarıdaki sorumun cevabını hemen vereyim: evet ve hayır. Nasıl mı olur? Yazımı okuduğunuzda anlayacağınızı umuyorum. Önce bir hatırlayalım: Koronavirüs (SARS COV-2 isimli virüs) bulaşıcı hastalığın gündemde olduğu ilk günden itibaren, dünya çapında bir salgın olduğunu belirtmek için, resmi ve gayriresmi kurum ve kuruluşlar, her gün, gece g...