Geçen seferki yazımda Almanya ve Avrupa’ın Müslümanlar ile olan imtihanlarına kötü not vermiştim. Hal böyle olunca, çarenin ne olduğunu merak edenler oldu tabii. Yani, Müslümanlar ırkçılık, Islamofobi, aşırı milliyetçilik kıskacından nasıl çıkacak? Günah keçisi olmaktan nasıl kurtulacak? Ben bunları düşünürken...söz yerindeyse, imdadıma iki Almanya’lı ve Türk bilim insanı yetişti. Şöyleki, yalnız Almanya veya Avrupa değil, tüm dünya, onları ve onların başarısını konuştu, konuşuyor ve önümüzdeki süreçte daha çok konuşacak gibi gözüküyor. Kimdenmi bahsediyorum? Uğur Şahin ve eşi Özlem Türeci tabiiki.
Merkel ve Erdoğan’ın aynı anda gurur duydukları insanlar
Başbakan Merkel bile kendileri ile görüşerek memnuniyetlerini ifade etme gereği duymuş ve BioNTech'in kurucuları Şahin ve Türeci'yle gerçekleştirdiği video görüşmesinde, "Sizinle çok büyük gurur duyuyoruz. Bunu hükümetimiz adına söyleyebilirim." demiş. Merkel, Uğur Şahin ve Özlem Türeci'nin bulduğu aşının insan hayatı için önemine işaret ederek, Kovid-19 nedeniyle gerçekleşen yüksek ölüm vakalarının bu aşı sayesinde düşmesini umduğunu dile getirmiş. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın G-20 toplantısında Şahin ve Türeci'nin Türk kökenlerinden bahsettiğini vurgulayan Merkel, bundan dolayı da mutlu olduklarını söylemiş. Uğur Şahin ve Özlem Türeci'nin firmalarının dünya çapında "spot ışığı gibi" parladığını ifade eden Merkel, dünyada hiç kimsenin Şahin ve Türeci'nin çalışmalarına inanmadığı günler ve ayların geçtiğine dikkati çekmiş. Almanya Sağlık Bakanı Jens Spahn da "Mainz'de yapılan, Alman malı bir aşının" artık güven sebebi olduğunu belirterek, "Gurur duymak için nedenimiz var." demiş.
Uğur Şahin ise aşıyı 11 ayda bulmalarının sebebi olarak 30 yıldır bağışıklık sistemi güçlendirme ve kanser çalışmalarını göstermiş. Şahin, ilk günden bu yana kendilerine destek veren herkese teşekkür etmiş. Şahin, 60 ülkeden araştırmacılara sahip olduklarını belirterek, aşı konusunda gece gündüz demeden hep beraber çalıştıklarını anlatmış. Şahin , gelecek kış "normal bir yaşamın" yeniden mümkün olacağını ve artık kapatmaya gerek kalmayacağından emin olduğunu vurgulamış. Bu arada, Almanya 27 Aralık'ta BioNTech ve ABD'li ortağı Pfizer'ın aşılarını kullanmaya başladı.
Şahin ve Türeci’nin hikayeleri
Türk göçmenlerin çocukları olan Prof. Dr. Uğur Şahin ve eşi Dr. Özlem Türeci, kurdukları biyoteknoloji firmasıyla yeni tip koronavirüse karşı geliştirilen küresel aşı yarışında ilk sırada yer alıyor. Almanya'da biyoteknoloji firması BioNTech'in yeni tip koronavirüse (Kovid-19) karşı geliştirmekte olduğu potansiyel aşının yüzde 90'dan fazla etkili olduğunun açıklanmasıyla şirketin kurucuları olan Şahin ve eşi Türeci de insanlığa umut olan bir başarıya imza atmış oldular.
1960'lı yıllarda Türkiye'den Almanya'ya gelen misafir işçiler ülkenin refahına katkı sağlarken, gurbetçilerin bilim insanı çocukları da insanlığa umut olan bu başarıyla Almanya'daki Türk göçmenlerin hem Almanya'ya hem de dünyaya ne kadar faydalı olabileceğini göstermiş oldu.
Prof. Dr. Uğur Şahin
1965'te İskenderun'da doğan Uğur Şahin, 4 yaşındayken annesiyle birlikte Almanya'da Ford fabrikasında çalışan babasının yanına (Köln) göç etti. Çocukken doktor olma hayalleri kuran Uğur Şahin, Köln Üniversitesi'nde tıp eğitimi aldıktan sonra Köln Üniversite Kliniği'nde doktor olarak çalıştı. Ardından hocası M. Pfreundschuh ile Homburg'daki Saarland Üniversitesi'ne geçen Şahin, akademik çalışmalarını burada sürdürdü. Daha sonra eşi Özlem ile Mainz Üniversitesi'ne geçen Şahin, onkoloji alanındaki bilimsel çalışmalarına hem yönetici hem de öğretim görevlisi olarak burada devam ediyor. Tıp dünyasında tanınan Şahin, 2019'da gerçekleştirdiği araştırmalardan dolayı Alman Kanser Toplumu tarafından ödüllendirildi. Arkadaşları, Şahin'i başarılarına rağmen "inanılmaz derecede alçak gönüllü ve çok mütevazi" olarak nitelendirirken, iş yerine bisikletle giden Şahin'in toplantılara da elinde bisiklet kaskı ve sırt çantasıyla girdiği belirtiliyor.
Dr. Özlem Türeci
BioNTech'in kurucularından Dr. Özlem Türeci de şirkette 10 yıl Klinik ve Bilimsel Danışma Kurulu üyeliği yaptıktan sonra 2018'de BioNTech'te Yönetim Kurulu Üyesi oldu. Türeci, "tıbbi idareci" olarak klinik gelişim bölümünü de yönetmeye başladı. İstanbul'dan Almanya'ya göç eden doktor bir babanın kızı olan Türeci, eşi Uğur Şahin ile eğitimini tamamladığı Homburg'daki Saaraland Üniversitesi'nde tanıştı. Bir röportajında, çocukken babasının kendisini çoğu zaman çalıştığı hastaneye götürdüğünü anlatan Türeci, çalışmayı çok seviyor. Türeci, belediyede nikahlarının kıyılacağı günde bile çalışmalar için laboratuvara gittiklerini belirtti.
Sonuç olarak
Böylece, Almanya’da Türk işçi göçünün 60. yıldönümünü yaşayacağımız 2021 yılına, güzel bir baslangıç yaptığımızı düşünüyorum. Güzel bir göç hikayesi oldu. Aslında herşey bir hikaye ile başlar, değilmi?
Ve, tekrar şu temennimi paylaşmak isterim: korona virüse karşı tedbiri elden bırakmayalım. Bu dünyadan göçenlere rahmet ve hastalarımıza Allah’tan şifalar dilerim. Allah hepimizi korusun. Duamız böyle.
Not: Bu yazımın büyük bölümünü berlinturk.de sitesinde çıkan yazılardan derledim
Henüz hiç yorum yapılmamış. Şimdi ilk yorumu siz yapın!
Email adresiniz gizlenecektir. Zorunlu alanlar (*) ile işaretlenmiştir.
Aslında her şey güzel ilerliyordu; 10 yıldan uzun bir sürecin sonunda bu yılın Nisan ayında, DİTİB’in Heilbronn şehir merkezindeki yeni cami girişimi ve projesinin önü açıldı. Daha doğrusu açılmıştı. O tarihte ilgili veya ilgisiz birçok insanın merak ettiği, birçok iniş ve çıkışlarla dolu bir yolun sonucu olarak şunlar açıklanmıştı: Yaklaşık 10 yıl önce yapılması planlanan DİTİB Merkez Camii'ni...
Birçoğumuz, genci yaşlisi, delikanlısı çocuğu, kadını erkeği, çalışanı ve çalışmayanı, öğrencisi işçisi....hatta belki herkes Türkiye tatilini konuşuyor. Zira geçen yıl ancak çok az sayıda insanımızın Türkiye’ye gitmesiyle, halkımız iki yillik bir aradan sonra hasret gidermek için adeta gün sayıyor. Dolayısıyla, bend...
Devam eden korona salgını sürecinde hayatımızın birçok alanında yenilikler ve değişikliklerle tanıştık ve bunlara alıştık da. Olumlu olanı da var olduğu gibi olumsuz olanı da var. Daha önceleri olabildiğince az TV kullanan ben örneğin, salgın zamanında deyim yerindeyse dizi bağımlısı oldum. En belirgin etken belki evde daha fazla vakit geçirme zorunluluğu olsa bile, şa...
Aslında, topluma faydalı çalışmalar yapan insan, örgüt, şirket veya kuruluşların basın yoluyla güçlü bir şekilde tanıtılması ve anlatılması gerektiğine inanıyorum; çünkü bunlar insanlara örnek ve öncü oluyor; çünkü bunlar insanların düşünce ve hayatlarına olumlu bir yön verebiliyor. Bu anlamda son ha...
Bu seferki yazımı Yeşiller’den bayan Baerbock başbakan olur ve Yeşiller koalisyon ortaklarının büyük paydaşı olursa, Türk toplumu için nasıl bir durum gelişir sorusuna cevap vermek üzere yazacaktım – ancak son dakika gelişmelerinden dolayı konumu değiştirdim. Yine de şunu belirtmeden olmaz: Geçen yazımda öngördüğüm gibi, Analena Bae...
Hayır, yanlış okumadınız. Bu da nerden mi çıktı? Anna... kim? Başbakan Merkel değil mi? Anlatacağım. Ama önce şunu belirtmek istiyorum: Eyaletimizde yapılan 14 Mart seçimlerini geride bıraktık. Ve beklenildiği gibi, benim de öngördüğüm gibi, Yeşiller partisinin ve Winfried Kretschmann’ın başarısıyla sonuçlandı. Böylece, Kretschmann ...
Bilindiği gibi, Federal Almanya devletinde yasama ve temsiliyet üç basamaklı bir sistem üzerine kurulu: (1) Federal düzey, (2) Eyalet düzeyi ve (3) Yerel düzey. Federal düzeydeki siyaset ve aktörler daha fazla göz ününde bulunsada ve basın yayın tarafından daha çok konu edilse bile, bizleri asıl ilgilendiren eyalet ve yerel düzey...
Azınlıklar tarih boyunca çoğunluk toplumu tarafından empoze edilen şartlar dolayısıyla farklı zorluklar ve tahribatlar yaşamışlardır. Başarılı olan azınlık toplumları ise bu zorluklara rağmen kendilerine ait dil, kültür ve toplumsal varlıklarını sürdürebilmişlerdir. Örneğin Balkan Türklerinin anadil bilinç ve becerileri, 800 yıllık bir süreden sonra...
Geçen seferki yazımda Almanya ve Avrupa’ın Müslümanlar ile olan imtihanlarına kötü not vermiştim. Hal böyle olunca, çarenin ne olduğunu merak edenler oldu tabii. Yani, Müslümanlar ırkçılık, Islamofobi, aşırı milliyetçilik kıskacından nasıl çıkacak? Günah keçisi olmaktan nasıl kurtulacak? Ben bunları düş&uu...
Geçen seferki yazıma “Tepkisiz Türk toplumu ve Koronalı kış” başlığını atmıştım. Bu seferkinin de aynı çerçevede olduğunu görüyorsunuz. Ne yazık ki daha güzel konuları kaleme almak istesem de, gerçekleri ve gelişmeleri gözardı etmeyerek, öngördüğüm imkan veya zorluklara dikkat çekmeyi görev olara...
Geçen seferki yazımda, “yaklaşan seçimler ve gayri-siyasi Türk toplumu” başlığı altında, bizleri teslim değil de temsil eden insanların olmamasından yakınmıştım. Zira bu eksiklik bize çok pahalıya mal oluyor. Eski deyimi kullanacak olursam, daha mürekkebimin boyası kurumadan, ne kadar haklı olduğumu gösteren olaylar gelişti ve ne yazik ki geliş...
Almanların meşhur bir sözü vardır: “Nach dem Spiel ist vor dem Spiel” diye, yani maç sonrası bir sonraki maçın başlangıcı sayılır. Bunu siyaseten tercüme edecek olursak şöyle bir söz geliştirebiliriz “Her seçim sonrası, yeni bir seçimin başlangıcıdır”. Tabii ki seçimler arası olan süre, maç arası olan&n...
Bu yıl ilk günden beri çok değişik bir yıl olmaya devam ediyor. Yaşanan doğal olaylar, dünya sahnesinde gerçekleşen çekişmeler, sağlık alanındaki gelişmeler, büyükten küçüğe hepimizi etkiledi ve etkilemeye devam ediyor. Bu etkenlerden biri de yıllık yaz tatilimiz üzerineydi, öyleki Almanya’lı Türkler olarak bu yıl evde ...
Birçok olayın ve gelişmenin çok hızlı ve aynı anda yaşandığı günlerden geçiyoruz. Daha önceleri, birkaç yılda yaşanan veya en azından bizde öyle bir intiba bırakan olaylar, şimdilerde ise birkaç hafta hatta birkaç saat içinde yaşanabiliyor. Örnek vermek gerekirse, karşımıza şöyle bir liste çıkıyor: dünyayı olduğu...
Yukarıdaki sorumun cevabını hemen vereyim: evet ve hayır. Nasıl mı olur? Yazımı okuduğunuzda anlayacağınızı umuyorum. Önce bir hatırlayalım: Koronavirüs (SARS COV-2 isimli virüs) bulaşıcı hastalığın gündemde olduğu ilk günden itibaren, dünya çapında bir salgın olduğunu belirtmek için, resmi ve gayriresmi kurum ve kuruluşlar, her gün, gece g...