Hayatımızı devam ettirebilmek için suya ne kadar ihtiyacımız varsa tuza da o kadar ihtiyacımız vardır. Su ve tuz olmadan asla yaşayamayız. Tuzun insan organizması üzerindeki olumlu etkisi her zaman suyla ilişkilidir, çünkü tuzun hem biyokimyasal hem de biyofiziksel etkileri, ancak suyla birleştiğinde ortaya çıkar. Bu sebepten dolayı su ve tuz insan yaşamının vazgeçilmezleridir. Toplumda yerleşmiş olan "Tuz sağlığımız için zararlıdır" inancı rafine tuzlar için geçerlidir. Rafine tuzlar aslında doğal tuzun tadını taklit eden kimyasallardır. Üretim esnasında kullanılan kimyasallar nedeni ile sağlıksız hale gelirler ve vücudumuz için toksinlere dönüşürler. Bu nedenle rafine tuzları hayatımızdan çıkarmak sağlığımız için büyük önem arz eder. Bugünkü makalemizin ana konusunu sıvı kaynak tuzları oluşturmaktadır. Kaya tuzu ve sıvı kaynak tuzları vücudumuz için gerekli olan minerallerin neredeyse tamamını bünyesinde barındırmaktadır.
Her türlü bedensel fonksiyonumuz için tuza, daha doğrusu tuzda bulunan minerallerin iyonize olmuş şekline ihtiyacımız var. Yeraltı sularının kaya tuzları ile etkileşimi neticesinde, kaya tuzundaki mineraller iyonize olmuş vaziyette yüksek konsantrasyonda suya geçer. Normalde tükettiğimiz tüm gıda maddeleri, yeni bir şeye dönüşmeden önce metabolize olmak zorundadır. Ama iyonize olmuş tuzun metabolize olmaya ihtiyacı yoktur. Sıvı kaynak tuzunun kaya tuzuna olan üstünlüğü, bünyesinde barındırdığı minerallerin iyonize olmuş halde bulunmasıdır. Sıvı tuz vücudumuza alındıktan sonra dakikalar içinde etkisini gösterirken, kaya tuzunun etkisini gösterebilmesi için öncelikle vücudumuzdaki sularla birleşerek iyonize olması gerekmektedir…
Sıvı Tuzu düzenli olarak tükettiğimizde ne olur?
Sıvı tuz düzenli olarak tüketildiğinde vücudumuzdaki asitbaz dengesini tam olarak sağlar. Her bir organın kendine has bir pH değeri vardır. Metabolizmanın sağlıklı olarak çalışabilmesi için asit-baz dengesinin her bir organda olması gerektiği gibi dengede olması gerekiyor. Günümüzde asit-baz dengesi maalesef aşırı derecede asit lehine bozulmuş vaziyettedir. Aşırı asidik ortam, vücudumuzda kronik iltihaba sebep olur. Kronik iltihap ise aklımıza gelebilecek her türlü kronik hastalıkların oluşumuna zemin hazırlar. Ayrıca virüs ve bakteri gibi patojenler ancak asit-baz dengesinin bozulması neticesinde üreme imkanına kavuşur. Asit-baz dengesi tam olarak sağlandığında ise virüs ve bakteri kaynaklı hastalıkların da önüne geçilmiş olur.
Toksinlerin ve ağır metallerin vücudumuzdan sağlıklı bir şekilde atılmasını sağlar. Toksinler ve ağır metaller kronik hastalıkların oluşumuna zemin hazırlayan en önemli faktörlerden biridir. Aslında hastalıklar vücudumuzun toksinleri elimine etmeye çalışırken ya da zararlı biyolojik etkilerini kontrol altına almaya çalışırken oluşan zincirleme reaksiyonların bir sonucudur. Vücudumuz hayatiyetini devam ettirebilmek için kandaki pH değerini 7,35 ile 7,45 gibi çok dar bir aralıkta tutması gerekmektedir. Bu sebeple vücudumuza giren toksinleri, ağır metalleri ve asit yükünü kandan uzaklaştırır ve öncelikle kaslarda ve eklemlerde depolar. Bir sonraki aşamada toksinler Pişinger aralığı olarak adlandırdığımız hücreler arasındaki boşlukta bulunan sıvılarda birikmeye başlar. Pişinger aralığı, her türlü metabolik faaliyetin gerçekleştiği yerdir. Vücudumuz asit-baz dengesini sağlamak ve toksinlerden arınmak için çok sayıda minerale ihtiyaç duyar. Vücudumuzun ihtiyaç duyduğu bütün mineraller sıvı tuzda fazlasıyla mevcuttur. Yapılan tahlillerde sıvı tuzda 84 farklı mineral tespit edilmiştir. Sağlığımızı korumak için rafine tuzları hayatımızdan çıkarmamız gerekiyor. Doğal sıvı tuzu düzenli olarak kullandığımızda, asit-baz dengesizliği, aşırı toksin yükü ve neticesinde oluşan kronik iltihap gibi aklımıza gelebilecek her türlü hastalığın %90 sebebini oluşturan faktörler ortadan kalktığı için mustarip olduğumuz birçok şikayetin de ortadan kalktığına hep beraber şahit olacağız.
Sıvı Tuz nasıl tüketilmelidir?
Yemeklerden yarım saat önce bir bardak içme suyuna bir çay kaşığı ölçeğinde sıvı tuz katıp içebilirsiniz. Tansiyon problemi olanların ilk 8 hafta 1 çay kaşığı ölçeğindeki sıvı tuzu 1 litre suya katıp tüketebilirler. 8 hafta sonra normal tüketime geçebilirler.
Dr. Arslan İpek
Henüz hiç yorum yapılmamış. Şimdi ilk yorumu siz yapın!
Email adresiniz gizlenecektir. Zorunlu alanlar (*) ile işaretlenmiştir.
Hayatımızı devam ettirebilmek için suya ne kadar ihtiyacımız varsa tuza da o kadar ihtiyacımız vardır. Su ve tuz olmadan asla yaşayamayız. Tuzun insan organizması üzerindeki olumlu etkisi her zaman suyla ilişkilidir, çünkü tuzun hem biyokimyasal hem de biyofiziksel etkileri, ancak suyla birleştiğinde ortaya çıkar. Bu sebepten dolayı su ve tuz insan yaşamının vazgeçilmezleridir. Toplumda yerleşmiş ...
Günlük beslenme; fiziksel, zihinsel ve ruhsal sağlığın temelini oluşturur. Ancak modern yaşam koşulları, kötü beslenme alışkanlıkları ve besin değeri düşük gıdalar nedeniyle birçok insanda günlük vitaminler, mineraller, eser elementler, aminoasitler ve iyi yağ asitlerine duyulan ihtiyaç yeterli düzeyde sağlanamamaktadır. Günümüzde tüm hastalıkların yaklaşık yarısı yetersiz beslenmeden ve besin öğe...
Bağışıklık sisteminin sağlığımız açısından iki önemli fonksiyonu vardır. Bertaraftan, Vücudumuzu Virüsler, Bakteriler, Parazitler ve Toxinler gibi diş etkenlerin zararlarından korurken diğer yandan, mutasyona uğramış veya kanser hücreleri gibi içsel nedenlerden dolayı oluşan tehditleri bertaraf etmek için gerekli mekanizmaları harekete geçirir ve oluşan hasarı tamir ederek dengeyi yeniden sağlar. ...
Alerjik bir reaksiyonda bağışıklık sistemi aşırı aktiftir; aslında zararsız olan maddeleri düşman gibi algılar ve kendini buna göre savunur. Mikroimmünoterapi’nin amacı bağışıklık sistemine “iyi”yi “kötü”den ayırt etmeyi öğretmek ve dengeyi tekrar sağlamaktır. Mikroimmünoterapötikler’in içerdiği bağışıklık habercileri, alerji durumunda vücutta doğru bağışıklık tepkisinin oluşmasını sağlar: Mikr...
Stres, günlük yaşantımızın bir parçası olarak sağlığımızı olumlu ya da olumsuz etkileyebilecek bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Stresten zarar ya da fayda görmek büyük ölçüde bizim elimizdedir. Kısa süreli Stres, yaşamın güçlükleriyle baş etme konusunda motivasyon ve güç kaynağı olarak hayati bir fonksiyon üstlenirken, kronikleşmesi durumunda bağışıklık sistemimizi büyük oranda çökertir ve...
Son yıllarda psikosomatik rahatsızlıklarda müthiş bir artışın varlığı inkâr edilemez bir gerçektir. Tüm duygularımız ‘’biliş’’ ‘lerimiz ya da düşüncelerimiz neticesinde oluşur. ‘’Biliş’’ olaylara bakışınız, algılarınız, zihinsel tutumlarınız ve inançlarınız demektir. Depresyonda olan birisi her şeyin kötü olduğuna ve öyle kalacağına inanır. Bu duygu kesinlikle mantıksızdır, ama o kadar gerçek g...
Uyku, insanoğlunun en temel ihtiyaçlarından birisidir. Kronik uykusuzluğun, Alzheimer hastalığını tetiklediği, yaşlanmayı hızlandırdığı, öğrenmeyi ve belleği bozduğu, anksiyete ve çeşitli ruhsal bozukluklara sebep olduğu çeşitli bilimsel çalışmalarda ortaya konmuştur. Bir hafta boyunca 4 saatin altında uyuyan kişilerde savunma sisteminin %70 oranında zayıfladığı tespit edilmiştir. Uyku apnesi u...
Dünya sağlık örgütü verilerine göre dünyada her yıl 4 milyon insan sigaranın sebep olduğu hastalıklardan dolayı hayatını kaybetmektedir. Sigaranın sebep olduğu ölümler trafik, terör ve iş kazalarından kaynaklanan ölümlerin toplamından 5 kat daha fazladır. Sigara 4000 civarında zehirli madde içermektedir, sigara dumanı ile birlikte bu zehirleri de içimize çekeriz ve zamanla vücudumuzda birikerek...
Hem kendimizi ifade ederken hem de karşı tarafı dinlerken iletişimin temel kurallarını bilmek ve iletişim süreçleri içinde kullanmak son derece önemlidir. Aksi takdirde istenmeyen iletişim kazaları ve bunun doğurabileceği tatsız sonuçlara maruz kalmak kaçınılmaz olur. Maalesef toplum olarak dışa dönük bir davranış tarzımız vardır. El-âlem ne der? düşüncesi konuşma tarzımıza ve davranışlarımıza ...
Migren, tekrarlayan baş ağrısı atakları ile karakterize nörolojik bir hastalıktır. Tipik belirtiler arasında başın bir tarafında nabzı atan ağrılar, bulantı, ışık ve sese duyarlılık yer alır. Migrenin stres, uyku eksikliği, belirli yiyecekler veya hormon dalgalanmaları gibi çeşitli tetikleyicileri vardır. Migrenin şiddetine bağlı olarak tedavi çeşitlilik gösterebilir ve genellikle ilaçlar, gevşeme...
Bağ dokusu vücudumuzdaki en yaygın dokudur. Kemik, kas, damar, sinir gibi birçok dokunun birbirleri ile irtibatını ve bütünlüğünü sağlar ve ayrıca bütün hücresel besinler ve metabolik atıklar bağ dokusu içindeki hücreler arası boşluklarda taşınırlar. Baş dokusunu oluşturan hücreler ve lifler Hyaluronik asit sayesinde biyolojik ve nörolojik fonksiyonlarını rahatlıkla yerine getirirler. Hyaluroni...
Sedef hastalığı, ciltte kabarık Plaklar ve pullanmalarla seyreden kronik bir cilt hastalığıdır. Sedef hastalığı Genetik yatkınlığın yanında immunsistem yetersizliği, bazı ilaçların yan etkileri, aşırı alkol kullanımı, bağırsak floarasının bozulması gibi birçok faktörün tetikleyici olarak rol aldığı multifaktoriyel bir hastalıktır. En karakteristik belirtileri kırmızı lekeler, pullanmalar ve deri l...
Oruç tüm dinlerde ve pek çok kültürde uygulanagelen en önemli inanç ritüellerinden biridir. Kur’an-ı Kerim’de; “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı…” (Bakara, 2/183) şeklinde buyrulmaktadır. İbadet yönü ile maddi manevi şifa kaynağı olduğu bizce kesin olmakla beraber gelin orucun vücuttaki etkilerine birlikt...
Yapılan araştırmalar Vitamin D eksikliğinin toplumda %80 seviyelerinde olduğunu göstermektedir. Vitamin D ihtiyacını yiyecekler yolu ile karşılamak çok zordur, çünkü sadece birkaç yiyecekte örneğin yağlı balıklarda ve Avokadoda yüksek miktarda Vitamin D maddesi bulunmaktadır. Vitamin D güneş vitamini olarak bilinir. Toplum olarak günü...
Tedavi yaklaşımı olarak semptomlarla mücedele etmek yerine bu semptomların ve hastalıkların ortaya çıkmasına neden olan ana nedenlere odaklanmak gerekir. Bütüncül yaklaşıma göre hastalığın hangi uzmanlık dalı altında yattığı önemli değildir. Önemli olan bu hastalıklara sebebiyet veren ana neden veya nedenlerdir. Vücudumuzun ana tamir mekanizmalarına t...