Son yıllarda psikosomatik rahatsızlıklarda müthiş bir artışın varlığı inkâr edilemez bir gerçektir. Tüm duygularımız ‘’biliş’’ ‘lerimiz ya da düşüncelerimiz neticesinde oluşur. ‘’Biliş’’ olaylara bakışınız, algılarınız, zihinsel tutumlarınız ve inançlarınız demektir.
Depresyonda olan birisi her şeyin kötü olduğuna ve öyle kalacağına inanır. Bu duygu kesinlikle mantıksızdır, ama o kadar gerçek görünür ki, sorunlarımızın ömür boyu süreceğine inanırız. Yaşadığımız psikolojik travmalarla neticesinde ruhumuz önce sarsılır, daha sonra bu sarsıntı zihinsel ve duygusal bedene indirgenir ve en sonunda bedenimizde çeşitli şikayetler olarak görülür. Daha sonra kendinizi yenilmiş, kusurlu, terkedilmiş ve değersiz hissetmeye başlarsınız. Depresyonunuz aslında gerçeğin doğru olarak algılanmasından değil, zihninizdeki çarpıtmalardan kaynaklanmaktadır. Bunları bilişsel çarpıtma ya da otomatik düşünceler olarak adlandırabiliriz.
Bu bilişsel çarpıtmaları ya da otomatik düşünceleri 10 başlık altında toplayabiliriz.
1. Hep ya da Hiç düşünme: Ya hep ya hiç düşüncesi mükemmeliyetçiliğin temelini oluşturur. Herhangi bir yanlış ya da hatadan korkarsınız çünkü, başarısız olmanız durumunda kendinizi beceriksiz, değersiz ve yetersiz hissedersiniz. Hata yapma korkusu sizi hiçbir şey yapmamaya kadar götürebilir.
2. Aşırı genelleme: Yaşadığınız bir olumsuzluk ya da başarısızlığın her defasında yaşanacağına inanırsınız. Özgüveniniz yok olur ve çok derin bir karamsarlık ve ümitsizlik haline bürünürsünüz.
3. Zihinsel Filtre: Bir olaydaki olumsuz bir ayrıntıyı ön plana çıkarıp olayın tamamının olumsuzmuş gibi algılanmasıdır.
4. Olumluyu Geçersiz Kılma: Olumlu deneyimleri sürekli olumsuza çevirme çabasıdır. Adeta her güzel şeyin üstüne bir kova su dökersiniz. Bu eğiliminiz için ödediğiniz bedel yoğun bir acı ve güzel şeylerin değerini bilememektir
5. Sonuçlara atlamak: Bir konu hakkında araştırma yaparak fikir edinmek yerine direkt sonuca varırsınız. Doğruluğunu araştırma gereği duymazsınız.
Bu hayalı olaylara geri çekilme ya da saldırı şeklinde tepki verebilirsiniz. Bunu zihin okuma olarak adlandırıyoruz. Sürekli felaket senaryoları yazarak falcılık da yapabilirsiniz.
6. Dürbün Hilesi (Büyütme ve Küçültme): Olumsuzu büyüterek abartma, olumluyu küçük ve anlamsız gösterme çabası
7. Duygusal Karar Verme: Duygularınızı hakikatin ölçüsü olarak düşünürsünüz. Bilgi ve kanıta dayalı karar verme alışkanlığından uzaklaşırsınız.
8. ‘’-meli, -malı’’ cümleler: Çözüm üretmek yerine sürekli bahane üretirsiniz ve bir türlü harekete geçemezsiniz.
9. Etiketleme: Hatalarınıza dayanarak kendinizi tamamen olumsuz bir şekilde etiketlersiniz.
10. Kişiselleştirme: Hiçbir nedene dayanmadan olumsuz bir olayın sorumluluğunu üstlenirsiniz. Bu çarpıtma suçluluk düşüncesinin anasıdır.
Neler yapmalıyız?
Neredeyse tüm olumsuz duygusal tepkiler, düşük özgüvenin sonucudur ve zarar edicidir. Kişisel yetersizlik algısı önemsiz bir hatayı ya da bir kusuru bir büyüteç gibi abartılı bir hale dönüştürebilir. Bu nedenle işe özgüven oluşturarak başlayın. Özgüveni arttırmak için şunları yapabilirsiniz;
• İç eleştirmeninize karşı konuşun
a) Kendinizi aklınızdan geçtikçe eleştirel düşünceleri tanımak ve yazmak üzere eğitin
b) Bu düşüncelerin niçin çarpıtılmış olduğunu öğrenin
c) Daha gerçekçi ve bir kendini değerlendirme sistemi geliştirmek için ‘Üç Sütun Tekniğini Kullanın’’. Birinci sütun Otomatik düşünceler/ Özeleştiri, 2. Sütun Bilişsel çarpıtma 3. Sütun Mantıklı Yanıt)
Savunma
• Zihinsel Geri Bildirim.
• Canınızı sıkmayın, üzülmeyin. Üzgün olduğunuzda: Olumsuz otomatik düşünceleri hedef alın ve kâğıda dökün. On bilişsel çarpıtmayı yeniden okuyun ve iyice öğrenin. Kendinizi hor görmenizi sağlayan yalan ve çarpıtılmış düşüncelerin yerine daha nesnel ve mantıklı bir düşünce yerleştirin.
Bunları yaptıkça, daha iyi hissedeceksiniz, özgüveniniz artacak ve değersizlik algınız kaybolacak.
Dr. Arslan İpek
Henüz hiç yorum yapılmamış. Şimdi ilk yorumu siz yapın!
Email adresiniz gizlenecektir. Zorunlu alanlar (*) ile işaretlenmiştir.
Stres, günlük yaşantımızın bir parçası olarak sağlığımızı olumlu ya da olumsuz etkileyebilecek bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Stresten zarar ya da fayda görmek büyük ölçüde bizim elimizdedir. Kısa süreli Stres, yaşamın güçlükleriyle baş etme konusunda motivasyon ve güç kaynağı olarak hayati bir fonksiyon üstlenirken, kronikleşmesi durumunda bağışıklık sistemimizi büyük oranda çökertir ve...
Son yıllarda psikosomatik rahatsızlıklarda müthiş bir artışın varlığı inkâr edilemez bir gerçektir. Tüm duygularımız ‘’biliş’’ ‘lerimiz ya da düşüncelerimiz neticesinde oluşur. ‘’Biliş’’ olaylara bakışınız, algılarınız, zihinsel tutumlarınız ve inançlarınız demektir. Depresyonda olan birisi her şeyin kötü olduğuna ve öyle kalacağına inanır. Bu duygu kesinlikle mantıksızdır, ama o kadar gerçek g...
Uyku, insanoğlunun en temel ihtiyaçlarından birisidir. Kronik uykusuzluğun, Alzheimer hastalığını tetiklediği, yaşlanmayı hızlandırdığı, öğrenmeyi ve belleği bozduğu, anksiyete ve çeşitli ruhsal bozukluklara sebep olduğu çeşitli bilimsel çalışmalarda ortaya konmuştur. Bir hafta boyunca 4 saatin altında uyuyan kişilerde savunma sisteminin %70 oranında zayıfladığı tespit edilmiştir. Uyku apnesi u...
Dünya sağlık örgütü verilerine göre dünyada her yıl 4 milyon insan sigaranın sebep olduğu hastalıklardan dolayı hayatını kaybetmektedir. Sigaranın sebep olduğu ölümler trafik, terör ve iş kazalarından kaynaklanan ölümlerin toplamından 5 kat daha fazladır. Sigara 4000 civarında zehirli madde içermektedir, sigara dumanı ile birlikte bu zehirleri de içimize çekeriz ve zamanla vücudumuzda birikerek...
Hem kendimizi ifade ederken hem de karşı tarafı dinlerken iletişimin temel kurallarını bilmek ve iletişim süreçleri içinde kullanmak son derece önemlidir. Aksi takdirde istenmeyen iletişim kazaları ve bunun doğurabileceği tatsız sonuçlara maruz kalmak kaçınılmaz olur. Maalesef toplum olarak dışa dönük bir davranış tarzımız vardır. El-âlem ne der? düşüncesi konuşma tarzımıza ve davranışlarımıza ...
Migren, tekrarlayan baş ağrısı atakları ile karakterize nörolojik bir hastalıktır. Tipik belirtiler arasında başın bir tarafında nabzı atan ağrılar, bulantı, ışık ve sese duyarlılık yer alır. Migrenin stres, uyku eksikliği, belirli yiyecekler veya hormon dalgalanmaları gibi çeşitli tetikleyicileri vardır. Migrenin şiddetine bağlı olarak tedavi çeşitlilik gösterebilir ve genellikle ilaçlar, gevşeme...
Bağ dokusu vücudumuzdaki en yaygın dokudur. Kemik, kas, damar, sinir gibi birçok dokunun birbirleri ile irtibatını ve bütünlüğünü sağlar ve ayrıca bütün hücresel besinler ve metabolik atıklar bağ dokusu içindeki hücreler arası boşluklarda taşınırlar. Baş dokusunu oluşturan hücreler ve lifler Hyaluronik asit sayesinde biyolojik ve nörolojik fonksiyonlarını rahatlıkla yerine getirirler. Hyaluroni...
Sedef hastalığı, ciltte kabarık Plaklar ve pullanmalarla seyreden kronik bir cilt hastalığıdır. Sedef hastalığı Genetik yatkınlığın yanında immunsistem yetersizliği, bazı ilaçların yan etkileri, aşırı alkol kullanımı, bağırsak floarasının bozulması gibi birçok faktörün tetikleyici olarak rol aldığı multifaktoriyel bir hastalıktır. En karakteristik belirtileri kırmızı lekeler, pullanmalar ve deri l...
Oruç tüm dinlerde ve pek çok kültürde uygulanagelen en önemli inanç ritüellerinden biridir. Kur’an-ı Kerim’de; “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı…” (Bakara, 2/183) şeklinde buyrulmaktadır. İbadet yönü ile maddi manevi şifa kaynağı olduğu bizce kesin olmakla beraber gelin orucun vücuttaki etkilerine birlikt...
Yapılan araştırmalar Vitamin D eksikliğinin toplumda %80 seviyelerinde olduğunu göstermektedir. Vitamin D ihtiyacını yiyecekler yolu ile karşılamak çok zordur, çünkü sadece birkaç yiyecekte örneğin yağlı balıklarda ve Avokadoda yüksek miktarda Vitamin D maddesi bulunmaktadır. Vitamin D güneş vitamini olarak bilinir. Toplum olarak günü...
Tedavi yaklaşımı olarak semptomlarla mücedele etmek yerine bu semptomların ve hastalıkların ortaya çıkmasına neden olan ana nedenlere odaklanmak gerekir. Bütüncül yaklaşıma göre hastalığın hangi uzmanlık dalı altında yattığı önemli değildir. Önemli olan bu hastalıklara sebebiyet veren ana neden veya nedenlerdir. Vücudumuzun ana tamir mekanizmalarına t...