Hem kendimizi ifade ederken hem de karşı tarafı dinlerken iletişimin temel kurallarını bilmek ve iletişim süreçleri içinde kullanmak son derece önemlidir. Aksi takdirde istenmeyen iletişim kazaları ve bunun doğurabileceği tatsız sonuçlara maruz kalmak kaçınılmaz olur.
Maalesef toplum olarak dışa dönük bir davranış tarzımız vardır. El-âlem ne der? düşüncesi konuşma tarzımıza ve davranışlarımıza yön vermektedir. Dışarıda mümkün olduğu kadar nazik olmaya özen gösterir, hal hareket ve davranışlarımıza daha fazla özen gösterirken, aile içi iletişimde özellikle çocuklarla ve eşimizle ise daha çok sen dilini kullanıyoruz. Sen şunu yaptın, sen bunu yaptın, sen şöylesin, sen böylesin gibi ifadelerle başlayan cümleleri kurmak iletişimde yapılabilecek en büyük yanlışlardan biridir. Sen dili bünyesinde suçlama barındırır ve karşı tarafın savunmaya geçmesine neden olur. Sen dili, kişiyi yıpratarak, sindirme ve korkutma yöntemi ile sorunu çözmeyi hedefler. Ben dili ile konuşmak, kişinin duygu ve düşüncelerini ifade ederek iletişim kurmasıdır. Yaşadığınız herhangi bir durumun sizin üzerinizdeki etkisini kendi duygularınızdan bahsederek ifade edersiniz. Bu durumda karşınızdaki kişi kendini korumaya geçmez, karşınızdaki insana davranışlarını değiştirme sorumluluğunu verir, konuşan kişi karşısındakinin durumu ve düşünceleri ile ilgili birtakım yargılarda bulunmaz, tam tersine kendi hislerini ortaya koyar. Kişi duygularını biriktirmediği, etkili olarak dile getirdiği için rahatlar. Ben dilinde insanlar karşı tarafı suçlamazlar, sadece neler hissettiğini ve bu hissettiklerini karşı tarafa söylemeyi amaçlar. Sen dilini kullanan kişi kendi hatasını göremez ve hep başkalarını suçlar. Örneğin işten eve geldiniz, biraz dinlenmeye ihtiyacınız var, ama çocuklar gürültü yapıyor. Bu durumda kurduğumuz cümle genelde şu şekilde oluyor. Çok gürültü yapıyorsunuz. Hemen odanıza geçin ve gürültü yapmayın şeklinde olur. Kurulan bu cümleler sen dilinde kurulduğu için suçlama içerir ve çoğunlukla işe yaramaz. Çocuk sizden korktuğu için sözünüzü dinlese bile içten içe size karşı bir isyan duygusunun oluşmasına neden olur. Bu cümleyi şu şekilde kurmuş olsaydık sorunu daha kolay çözebilirdik. Çocuklar işten yeni geldim, çok yorgunum ve sanırım biraz da başım ağrıyor. Biraz sessizliğe ihtiyacım var yardımcı olabilir misiniz? Bu cümle suçlama içermediği için muhatabında karşı tepki oluşturmaz ve sorunun kolayca çözülmesine yardımcı olur.
Ben dilini kullanırken dikkat edilmesi gereken önemli noktaları aşağıda bulabilirsiniz. İletişim kazalarının yaşanmadığı, sorunlarınızı doğru ifade ederek çözebileceğine katkı sunmasını dilerim.
Karşınızdakini dinlerken kendi şartlarınızdan ziyade, onun içinde bulunduğu şartları göz önünde bulundurarak dinlemeye özen gösterin. Karşınızdakine anlaşıldığını hissettirin. Öğüt vermekten uzak durun.
Konuşmanızı yaparken olayın olduğu zaman diliminde kalmanız önemlidir. Eski olayları açmanız olayların büyümesinden, ilişkinizin bozulmasından öteye götürmeyecektir.
Bir olay olduğunda duygularınızı abartmadan, aşırıya kaçmadan, kontrollü bir biçimde ilişki kurun, duygularınızı karşınızdaki kişiye aktarın.
İlişkilerimizde bir sorun karşısında çözüm odaklı bir yaklaşımla sorunlara yaklaşmalı, haklı çıkma gayesinden uzak kalmalıyız.
Kızgınlık, kırgınlık, öfke gibi duygulanımlar karşısında karşınızdaki bireyle ilişki kurmadan önce lütfen duygusal kontrolünüzü sağlayarak ilişki kurun. Duygular sürekli olarak aynı şiddette varlığını sürdürmezler. Bu nedenle gerekiyorsa kendinize biraz zaman tanıyın.
Sınır kavramı çok önemlidir.
Hem kişisel sınırlarınız için hem karşınızdaki kişinin sınırları için.
Unutulmamalı ki sınırların işgal edilmesi en büyük öfke sebeplerinden biridir. İyi aile ilişkileri için kişisel sınırlara saygı gösterilmelidir.
Kendinizi, istek ve duygularınızı, sevdiğiniz ve sevmediğiniz şeyleri iyi tahlil edin ve buna yönelik kişisel sınırlarınızı koruyun. Siz kendinizi ifade etmediğiniz sürece kimse sizi anlayamaz.
Peşin hükümlü olmayın. Karşınızdakine kendini ifade etme şansı verin ve dinleyin.
Söz konusu çocuklarsa duygularını dönüştürmekte zorlanabilirler ve size asıl ihtiyaç duyduklarının ötesinde farklı bir şey söyleyebilirler.
Aile içi iletişimde yasaklar olmamalı mümkün olduğunca şeffaflık ilkesi benimsenmelidir.
Dr. Arslan İpek
Henüz hiç yorum yapılmamış. Şimdi ilk yorumu siz yapın!
Email adresiniz gizlenecektir. Zorunlu alanlar (*) ile işaretlenmiştir.
Stres, günlük yaşantımızın bir parçası olarak sağlığımızı olumlu ya da olumsuz etkileyebilecek bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Stresten zarar ya da fayda görmek büyük ölçüde bizim elimizdedir. Kısa süreli Stres, yaşamın güçlükleriyle baş etme konusunda motivasyon ve güç kaynağı olarak hayati bir fonksiyon üstlenirken, kronikleşmesi durumunda bağışıklık sistemimizi büyük oranda çökertir ve...
Son yıllarda psikosomatik rahatsızlıklarda müthiş bir artışın varlığı inkâr edilemez bir gerçektir. Tüm duygularımız ‘’biliş’’ ‘lerimiz ya da düşüncelerimiz neticesinde oluşur. ‘’Biliş’’ olaylara bakışınız, algılarınız, zihinsel tutumlarınız ve inançlarınız demektir. Depresyonda olan birisi her şeyin kötü olduğuna ve öyle kalacağına inanır. Bu duygu kesinlikle mantıksızdır, ama o kadar gerçek g...
Uyku, insanoğlunun en temel ihtiyaçlarından birisidir. Kronik uykusuzluğun, Alzheimer hastalığını tetiklediği, yaşlanmayı hızlandırdığı, öğrenmeyi ve belleği bozduğu, anksiyete ve çeşitli ruhsal bozukluklara sebep olduğu çeşitli bilimsel çalışmalarda ortaya konmuştur. Bir hafta boyunca 4 saatin altında uyuyan kişilerde savunma sisteminin %70 oranında zayıfladığı tespit edilmiştir. Uyku apnesi u...
Dünya sağlık örgütü verilerine göre dünyada her yıl 4 milyon insan sigaranın sebep olduğu hastalıklardan dolayı hayatını kaybetmektedir. Sigaranın sebep olduğu ölümler trafik, terör ve iş kazalarından kaynaklanan ölümlerin toplamından 5 kat daha fazladır. Sigara 4000 civarında zehirli madde içermektedir, sigara dumanı ile birlikte bu zehirleri de içimize çekeriz ve zamanla vücudumuzda birikerek...
Hem kendimizi ifade ederken hem de karşı tarafı dinlerken iletişimin temel kurallarını bilmek ve iletişim süreçleri içinde kullanmak son derece önemlidir. Aksi takdirde istenmeyen iletişim kazaları ve bunun doğurabileceği tatsız sonuçlara maruz kalmak kaçınılmaz olur. Maalesef toplum olarak dışa dönük bir davranış tarzımız vardır. El-âlem ne der? düşüncesi konuşma tarzımıza ve davranışlarımıza ...
Migren, tekrarlayan baş ağrısı atakları ile karakterize nörolojik bir hastalıktır. Tipik belirtiler arasında başın bir tarafında nabzı atan ağrılar, bulantı, ışık ve sese duyarlılık yer alır. Migrenin stres, uyku eksikliği, belirli yiyecekler veya hormon dalgalanmaları gibi çeşitli tetikleyicileri vardır. Migrenin şiddetine bağlı olarak tedavi çeşitlilik gösterebilir ve genellikle ilaçlar, gevşeme...
Bağ dokusu vücudumuzdaki en yaygın dokudur. Kemik, kas, damar, sinir gibi birçok dokunun birbirleri ile irtibatını ve bütünlüğünü sağlar ve ayrıca bütün hücresel besinler ve metabolik atıklar bağ dokusu içindeki hücreler arası boşluklarda taşınırlar. Baş dokusunu oluşturan hücreler ve lifler Hyaluronik asit sayesinde biyolojik ve nörolojik fonksiyonlarını rahatlıkla yerine getirirler. Hyaluroni...
Sedef hastalığı, ciltte kabarık Plaklar ve pullanmalarla seyreden kronik bir cilt hastalığıdır. Sedef hastalığı Genetik yatkınlığın yanında immunsistem yetersizliği, bazı ilaçların yan etkileri, aşırı alkol kullanımı, bağırsak floarasının bozulması gibi birçok faktörün tetikleyici olarak rol aldığı multifaktoriyel bir hastalıktır. En karakteristik belirtileri kırmızı lekeler, pullanmalar ve deri l...
Oruç tüm dinlerde ve pek çok kültürde uygulanagelen en önemli inanç ritüellerinden biridir. Kur’an-ı Kerim’de; “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı…” (Bakara, 2/183) şeklinde buyrulmaktadır. İbadet yönü ile maddi manevi şifa kaynağı olduğu bizce kesin olmakla beraber gelin orucun vücuttaki etkilerine birlikt...
Yapılan araştırmalar Vitamin D eksikliğinin toplumda %80 seviyelerinde olduğunu göstermektedir. Vitamin D ihtiyacını yiyecekler yolu ile karşılamak çok zordur, çünkü sadece birkaç yiyecekte örneğin yağlı balıklarda ve Avokadoda yüksek miktarda Vitamin D maddesi bulunmaktadır. Vitamin D güneş vitamini olarak bilinir. Toplum olarak günü...
Tedavi yaklaşımı olarak semptomlarla mücedele etmek yerine bu semptomların ve hastalıkların ortaya çıkmasına neden olan ana nedenlere odaklanmak gerekir. Bütüncül yaklaşıma göre hastalığın hangi uzmanlık dalı altında yattığı önemli değildir. Önemli olan bu hastalıklara sebebiyet veren ana neden veya nedenlerdir. Vücudumuzun ana tamir mekanizmalarına t...