Günlük beslenme; fiziksel, zihinsel ve ruhsal sağlığın temelini oluşturur. Ancak modern yaşam koşulları, kötü beslenme alışkanlıkları ve besin değeri düşük gıdalar nedeniyle birçok insanda günlük vitaminler, mineraller, eser elementler, aminoasitler ve iyi yağ asitlerine duyulan ihtiyaç yeterli düzeyde sağlanamamaktadır. Günümüzde tüm hastalıkların yaklaşık yarısı yetersiz beslenmeden ve besin öğelerinin yetersiz alınmasından kaynaklanmaktadır. Vücudumuzdaki metabolik faaliyetlerin eksiksiz yürüyebilmesi ve sağlıklı kalabilmek için vücudumuz yaklaşık olarak 90 farklı mikro besin maddesine ihtiyaç duymaktadır.
Dolayısı ile ihtiyaçlarınıza göre hazırlanmış bir beslenme düzeni, kendinizi iyi hissetmeniz ve sağlıklı kalmanız için en önemli ön koşuldur. Ayrıca ağız yolu ile alınan Karbonhidrat, yağ ve protein gibi makro besinlerin vücutta metabolize edilebilmesi için mikro besin öğelerine ihtiyaç vardır.
Sayısız tıbbi çalışma, mikro besinlerin dengeli ve eksiksiz bir şekilde sağlanmasının sağlığımızın uzun vadeli korunması ve fiziksel ve zihinsel performansımızın ve dayanıklılığımızın hedeflenen şekilde geliştirilmesi açısından ne kadar önemli olduğunu göstermiştir. Örneğin hücrelerimizde enerji üretiminden sorumlu organelimiz olan Mitokondriler, 30’lu yaşların ortalarından itibaren yeterli mikro besin öğeleri (vitaminler, mineraller, eser elementeler ve aminoasitler) sağlanamadığı takdirde enerji üretebilme kapasitesi düşer. Kemik sağlığı için Kalsiyum, magnezyum ve vitamin D, güçlü bir bağışıklık sistemi için vitamin C ve çinko, ayrıca vitamin B’nin sinir sistemi ve enerji dengesinde ne kadar önemli olduğu bilimsel olarak ispatlanmıştır. Sürekli sağlıklı kalabilmek için, mikro besin maddelerinin doğru zamanda ve doğru miktarda alınması son derece önemlidir. Günümüzde insanların kahir ekseriyeti ‘yarı sağlıklı’ durumda yaşamaktadır.
Yani belirgin bir hastalığı yok, ancak tespit edilemeyen metabolik bozukluklar, aşırı yorgunluk, konsantrasyon eksikliği, uyku bozukluğu gibi spesifik olmayan şikayetleri var. Buna sebep olarak sağlıksız beslenme, hareketsizlik, sürekli stres altında yaşamak, sigara ve alkol gibi kötü alışkanlıkları sayabiliriz. Yapılan araştırmalar, gelişmiş ülkelerdeki mineral / vitamin eksikliğinin %60-80 aralığında olduğunu göstermektedir. Besinlerin endüstriyel olarak işlenmesi, raf ömrünü uzatmak için çeşitli kimyasal katkı maddelerinin kullanılması, genetiği değiştirilmiş gıdaların gün geçtikçe daha fazla tüketilmesi, besinlere kolayca ulaşmamıza ve çok yememize rağmen maalesef vücudumuz için gerekli olan mikro besin maddelerini yeterince alamıyoruz.
Sonuç olarak, sağlığımızı koruyabilmek ve kronik hastalıklara yakalanma rizikosunu azaltabilmek için önemli mineral ve vitaminlerin takviye olarak alınması artık bir mecburiyet haline gelmiştir. Hangi Vitamin, mineral ve eser elementleri almanız gerektiği konusunda uzmanlardan tavsiye almanızı öneririm.
Dr. Arslan İpek
Henüz hiç yorum yapılmamış. Şimdi ilk yorumu siz yapın!
Email adresiniz gizlenecektir. Zorunlu alanlar (*) ile işaretlenmiştir.
Hayatımızı devam ettirebilmek için suya ne kadar ihtiyacımız varsa tuza da o kadar ihtiyacımız vardır. Su ve tuz olmadan asla yaşayamayız. Tuzun insan organizması üzerindeki olumlu etkisi her zaman suyla ilişkilidir, çünkü tuzun hem biyokimyasal hem de biyofiziksel etkileri, ancak suyla birleştiğinde ortaya çıkar. Bu sebepten dolayı su ve tuz insan yaşamının vazgeçilmezleridir. Toplumda yerleşmiş ...
Günlük beslenme; fiziksel, zihinsel ve ruhsal sağlığın temelini oluşturur. Ancak modern yaşam koşulları, kötü beslenme alışkanlıkları ve besin değeri düşük gıdalar nedeniyle birçok insanda günlük vitaminler, mineraller, eser elementler, aminoasitler ve iyi yağ asitlerine duyulan ihtiyaç yeterli düzeyde sağlanamamaktadır. Günümüzde tüm hastalıkların yaklaşık yarısı yetersiz beslenmeden ve besin öğe...
Bağışıklık sisteminin sağlığımız açısından iki önemli fonksiyonu vardır. Bertaraftan, Vücudumuzu Virüsler, Bakteriler, Parazitler ve Toxinler gibi diş etkenlerin zararlarından korurken diğer yandan, mutasyona uğramış veya kanser hücreleri gibi içsel nedenlerden dolayı oluşan tehditleri bertaraf etmek için gerekli mekanizmaları harekete geçirir ve oluşan hasarı tamir ederek dengeyi yeniden sağlar. ...
Alerjik bir reaksiyonda bağışıklık sistemi aşırı aktiftir; aslında zararsız olan maddeleri düşman gibi algılar ve kendini buna göre savunur. Mikroimmünoterapi’nin amacı bağışıklık sistemine “iyi”yi “kötü”den ayırt etmeyi öğretmek ve dengeyi tekrar sağlamaktır. Mikroimmünoterapötikler’in içerdiği bağışıklık habercileri, alerji durumunda vücutta doğru bağışıklık tepkisinin oluşmasını sağlar: Mikr...
Stres, günlük yaşantımızın bir parçası olarak sağlığımızı olumlu ya da olumsuz etkileyebilecek bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Stresten zarar ya da fayda görmek büyük ölçüde bizim elimizdedir. Kısa süreli Stres, yaşamın güçlükleriyle baş etme konusunda motivasyon ve güç kaynağı olarak hayati bir fonksiyon üstlenirken, kronikleşmesi durumunda bağışıklık sistemimizi büyük oranda çökertir ve...
Son yıllarda psikosomatik rahatsızlıklarda müthiş bir artışın varlığı inkâr edilemez bir gerçektir. Tüm duygularımız ‘’biliş’’ ‘lerimiz ya da düşüncelerimiz neticesinde oluşur. ‘’Biliş’’ olaylara bakışınız, algılarınız, zihinsel tutumlarınız ve inançlarınız demektir. Depresyonda olan birisi her şeyin kötü olduğuna ve öyle kalacağına inanır. Bu duygu kesinlikle mantıksızdır, ama o kadar gerçek g...
Uyku, insanoğlunun en temel ihtiyaçlarından birisidir. Kronik uykusuzluğun, Alzheimer hastalığını tetiklediği, yaşlanmayı hızlandırdığı, öğrenmeyi ve belleği bozduğu, anksiyete ve çeşitli ruhsal bozukluklara sebep olduğu çeşitli bilimsel çalışmalarda ortaya konmuştur. Bir hafta boyunca 4 saatin altında uyuyan kişilerde savunma sisteminin %70 oranında zayıfladığı tespit edilmiştir. Uyku apnesi u...
Dünya sağlık örgütü verilerine göre dünyada her yıl 4 milyon insan sigaranın sebep olduğu hastalıklardan dolayı hayatını kaybetmektedir. Sigaranın sebep olduğu ölümler trafik, terör ve iş kazalarından kaynaklanan ölümlerin toplamından 5 kat daha fazladır. Sigara 4000 civarında zehirli madde içermektedir, sigara dumanı ile birlikte bu zehirleri de içimize çekeriz ve zamanla vücudumuzda birikerek...
Hem kendimizi ifade ederken hem de karşı tarafı dinlerken iletişimin temel kurallarını bilmek ve iletişim süreçleri içinde kullanmak son derece önemlidir. Aksi takdirde istenmeyen iletişim kazaları ve bunun doğurabileceği tatsız sonuçlara maruz kalmak kaçınılmaz olur. Maalesef toplum olarak dışa dönük bir davranış tarzımız vardır. El-âlem ne der? düşüncesi konuşma tarzımıza ve davranışlarımıza ...
Migren, tekrarlayan baş ağrısı atakları ile karakterize nörolojik bir hastalıktır. Tipik belirtiler arasında başın bir tarafında nabzı atan ağrılar, bulantı, ışık ve sese duyarlılık yer alır. Migrenin stres, uyku eksikliği, belirli yiyecekler veya hormon dalgalanmaları gibi çeşitli tetikleyicileri vardır. Migrenin şiddetine bağlı olarak tedavi çeşitlilik gösterebilir ve genellikle ilaçlar, gevşeme...
Bağ dokusu vücudumuzdaki en yaygın dokudur. Kemik, kas, damar, sinir gibi birçok dokunun birbirleri ile irtibatını ve bütünlüğünü sağlar ve ayrıca bütün hücresel besinler ve metabolik atıklar bağ dokusu içindeki hücreler arası boşluklarda taşınırlar. Baş dokusunu oluşturan hücreler ve lifler Hyaluronik asit sayesinde biyolojik ve nörolojik fonksiyonlarını rahatlıkla yerine getirirler. Hyaluroni...
Sedef hastalığı, ciltte kabarık Plaklar ve pullanmalarla seyreden kronik bir cilt hastalığıdır. Sedef hastalığı Genetik yatkınlığın yanında immunsistem yetersizliği, bazı ilaçların yan etkileri, aşırı alkol kullanımı, bağırsak floarasının bozulması gibi birçok faktörün tetikleyici olarak rol aldığı multifaktoriyel bir hastalıktır. En karakteristik belirtileri kırmızı lekeler, pullanmalar ve deri l...
Oruç tüm dinlerde ve pek çok kültürde uygulanagelen en önemli inanç ritüellerinden biridir. Kur’an-ı Kerim’de; “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı…” (Bakara, 2/183) şeklinde buyrulmaktadır. İbadet yönü ile maddi manevi şifa kaynağı olduğu bizce kesin olmakla beraber gelin orucun vücuttaki etkilerine birlikt...
Yapılan araştırmalar Vitamin D eksikliğinin toplumda %80 seviyelerinde olduğunu göstermektedir. Vitamin D ihtiyacını yiyecekler yolu ile karşılamak çok zordur, çünkü sadece birkaç yiyecekte örneğin yağlı balıklarda ve Avokadoda yüksek miktarda Vitamin D maddesi bulunmaktadır. Vitamin D güneş vitamini olarak bilinir. Toplum olarak günü...
Tedavi yaklaşımı olarak semptomlarla mücedele etmek yerine bu semptomların ve hastalıkların ortaya çıkmasına neden olan ana nedenlere odaklanmak gerekir. Bütüncül yaklaşıma göre hastalığın hangi uzmanlık dalı altında yattığı önemli değildir. Önemli olan bu hastalıklara sebebiyet veren ana neden veya nedenlerdir. Vücudumuzun ana tamir mekanizmalarına t...