Bağ dokusu vücudumuzdaki en yaygın dokudur. Kemik, kas, damar, sinir gibi birçok dokunun birbirleri ile irtibatını ve bütünlüğünü sağlar ve ayrıca bütün hücresel besinler ve metabolik atıklar bağ dokusu içindeki hücreler arası boşluklarda taşınırlar. Baş dokusunu oluşturan hücreler ve lifler Hyaluronik asit sayesinde biyolojik ve nörolojik fonksiyonlarını rahatlıkla yerine getirirler.
Hyaluronik asit, dokuların hidratasyonu (kimyasal reaksiyon sonucunda su ile birleşmesi) ve nemlenmesinde, dokular arasındaki madde alışverişlerinin sorunsuz sağlanmasında, eklem kayganlığının sağlanmasında ve yaşayan cilt hücrelerine temel besinlerin taşınmasında çok önemli vazifeler icra eder.
Sonuç olarak Hyaluronik asidin temel özelliklerini şu şekilde özetleyebiliriz;
Hücrelerarası boşluğun yapısal bütünlüğünü sağlar, hücrelerarasındaki madde alişverişine imkân sağlar metabolik atıkların atılmasına yardımcı olur cildi yumuşak, pürüzsüz ve esnek yapar eklem sağlığında ciddi rol oynar, vurmalara ve şoklara karşı tampon vazifesi görür, eklem sıvısının kayganlığını sağlar ve şoku emer kıkırdak hücreleri gibi doğrudan kan temini olmayan hücreler Hyaluronik asit sayesinde kıkırdak dokunun beslenmesi sağlanabilmekte ve metabolik atıklar hücrelerden uzaklaştırılabilmektedir.
Aynı zamanda deri altındaki hücrelerin büyümesi, gelişmesi ve tamirinde önemli rol oynar.
Hyaluronik Asit ve Özellikleri
Hyaluronik asit, uzun zincirli doğal bir şeker olan polisakkarid olup, Glukozaminglukoz grubuna aittir. İnsan vücudunda önemli bir yapıtaşı olarak görev yapan ve her türlü dokuda bulunan yaşamsal bir moleküldür. Hyaluronik asidin çok yüksek oranda su bağlama kapasitesi vardır. 1 Gram Hyaluronik asit 6 litre suyu bağlayabilir. Ayrıca içinde hyaluronik asit bulunan bir sıvıya başka bir molekül irtibata geçtiğinde kendi yapısını kaybetmeden Hyaluronik asit sayesinde 10.000 kat daha fazla etkinlik alanına sahip olur ve dışarıdan gelecek zararlı etkilere karşı dokuları etkin bir şekilde korumasını sağlar. İnsan vücudunda ortalama olarak 15 Gram Hyaluronik asit bulunur ve bunun 1/3’ü günlük olarak yenilenir. Hyaluronik asit insanlarda epidermis tabaka içindeki fi broblast hücreler tarafından üretilir. Hyaluronik asit yüksek miktarda su tutma özelliğinden dolayı cildin iç katmanlarından dış yüzeyine doğru cildi nemlendirir, cildin dolgun görünmesini sağlar. Eşsiz su tutma özelliğinin neticesi ciltte pürüzsüzlüğün ve yumuşaklığın artması ve ciltteki kırışıklıkların yok olmasıdır. Yüksek oranda su tutma özelliğinden dolayı hyaluronik asidin vücudumuzda çok yönlü etkileri vardır. İnsan vücudunda bulunan Hyaluronik asidin %50’si deride bulunur. Cildimiz Hyaluronik asit sayesinde genç ve diri görünür. Ancak ilerleyen yaşlarda ciltteki oran azalır. Hyaluronik asidin deride oran olarak azalması neticesinde derinin dermiş tabakasındaki elastin ve kollagen liflerin kalitesi bozulmakta ve deride kırışıklıklar ve buruşukluklar oluşmaktadir. Kollajen azlığına bağlı olarak elastin, kollajen ve bağ dokusunda oluşan hasarlar neticesinde özellikle iskelet sistemi, eklemler, tendonlar, deri, gözler ve damarlarda ciddi sorunlar oluşabilmektedir.
Hyaluronik Asit tedavisi Kozmetik alanında ve Arthrose (Kireçlenme) tedavisinde yoğun olarak kullanılmaktadır.
Dr. Arslan İpek
Henüz hiç yorum yapılmamış. Şimdi ilk yorumu siz yapın!
Email adresiniz gizlenecektir. Zorunlu alanlar (*) ile işaretlenmiştir.
Stres, günlük yaşantımızın bir parçası olarak sağlığımızı olumlu ya da olumsuz etkileyebilecek bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Stresten zarar ya da fayda görmek büyük ölçüde bizim elimizdedir. Kısa süreli Stres, yaşamın güçlükleriyle baş etme konusunda motivasyon ve güç kaynağı olarak hayati bir fonksiyon üstlenirken, kronikleşmesi durumunda bağışıklık sistemimizi büyük oranda çökertir ve...
Son yıllarda psikosomatik rahatsızlıklarda müthiş bir artışın varlığı inkâr edilemez bir gerçektir. Tüm duygularımız ‘’biliş’’ ‘lerimiz ya da düşüncelerimiz neticesinde oluşur. ‘’Biliş’’ olaylara bakışınız, algılarınız, zihinsel tutumlarınız ve inançlarınız demektir. Depresyonda olan birisi her şeyin kötü olduğuna ve öyle kalacağına inanır. Bu duygu kesinlikle mantıksızdır, ama o kadar gerçek g...
Uyku, insanoğlunun en temel ihtiyaçlarından birisidir. Kronik uykusuzluğun, Alzheimer hastalığını tetiklediği, yaşlanmayı hızlandırdığı, öğrenmeyi ve belleği bozduğu, anksiyete ve çeşitli ruhsal bozukluklara sebep olduğu çeşitli bilimsel çalışmalarda ortaya konmuştur. Bir hafta boyunca 4 saatin altında uyuyan kişilerde savunma sisteminin %70 oranında zayıfladığı tespit edilmiştir. Uyku apnesi u...
Dünya sağlık örgütü verilerine göre dünyada her yıl 4 milyon insan sigaranın sebep olduğu hastalıklardan dolayı hayatını kaybetmektedir. Sigaranın sebep olduğu ölümler trafik, terör ve iş kazalarından kaynaklanan ölümlerin toplamından 5 kat daha fazladır. Sigara 4000 civarında zehirli madde içermektedir, sigara dumanı ile birlikte bu zehirleri de içimize çekeriz ve zamanla vücudumuzda birikerek...
Hem kendimizi ifade ederken hem de karşı tarafı dinlerken iletişimin temel kurallarını bilmek ve iletişim süreçleri içinde kullanmak son derece önemlidir. Aksi takdirde istenmeyen iletişim kazaları ve bunun doğurabileceği tatsız sonuçlara maruz kalmak kaçınılmaz olur. Maalesef toplum olarak dışa dönük bir davranış tarzımız vardır. El-âlem ne der? düşüncesi konuşma tarzımıza ve davranışlarımıza ...
Migren, tekrarlayan baş ağrısı atakları ile karakterize nörolojik bir hastalıktır. Tipik belirtiler arasında başın bir tarafında nabzı atan ağrılar, bulantı, ışık ve sese duyarlılık yer alır. Migrenin stres, uyku eksikliği, belirli yiyecekler veya hormon dalgalanmaları gibi çeşitli tetikleyicileri vardır. Migrenin şiddetine bağlı olarak tedavi çeşitlilik gösterebilir ve genellikle ilaçlar, gevşeme...
Bağ dokusu vücudumuzdaki en yaygın dokudur. Kemik, kas, damar, sinir gibi birçok dokunun birbirleri ile irtibatını ve bütünlüğünü sağlar ve ayrıca bütün hücresel besinler ve metabolik atıklar bağ dokusu içindeki hücreler arası boşluklarda taşınırlar. Baş dokusunu oluşturan hücreler ve lifler Hyaluronik asit sayesinde biyolojik ve nörolojik fonksiyonlarını rahatlıkla yerine getirirler. Hyaluroni...
Sedef hastalığı, ciltte kabarık Plaklar ve pullanmalarla seyreden kronik bir cilt hastalığıdır. Sedef hastalığı Genetik yatkınlığın yanında immunsistem yetersizliği, bazı ilaçların yan etkileri, aşırı alkol kullanımı, bağırsak floarasının bozulması gibi birçok faktörün tetikleyici olarak rol aldığı multifaktoriyel bir hastalıktır. En karakteristik belirtileri kırmızı lekeler, pullanmalar ve deri l...
Oruç tüm dinlerde ve pek çok kültürde uygulanagelen en önemli inanç ritüellerinden biridir. Kur’an-ı Kerim’de; “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı…” (Bakara, 2/183) şeklinde buyrulmaktadır. İbadet yönü ile maddi manevi şifa kaynağı olduğu bizce kesin olmakla beraber gelin orucun vücuttaki etkilerine birlikt...
Yapılan araştırmalar Vitamin D eksikliğinin toplumda %80 seviyelerinde olduğunu göstermektedir. Vitamin D ihtiyacını yiyecekler yolu ile karşılamak çok zordur, çünkü sadece birkaç yiyecekte örneğin yağlı balıklarda ve Avokadoda yüksek miktarda Vitamin D maddesi bulunmaktadır. Vitamin D güneş vitamini olarak bilinir. Toplum olarak günü...
Tedavi yaklaşımı olarak semptomlarla mücedele etmek yerine bu semptomların ve hastalıkların ortaya çıkmasına neden olan ana nedenlere odaklanmak gerekir. Bütüncül yaklaşıma göre hastalığın hangi uzmanlık dalı altında yattığı önemli değildir. Önemli olan bu hastalıklara sebebiyet veren ana neden veya nedenlerdir. Vücudumuzun ana tamir mekanizmalarına t...