Öfke, zaman zaman tüm insanların maruz kaldığı veya başkalarına duyduğumuz son derece normal bir tepkidir. Kişilere, durumlara veya olaylara karşı öfke duymak, son derece normal bir davranış biçimi olarak kabul edilir.
Hepimizin yaşadığı öfke duygusu, kendisini farklı şekillerde gösterir.
Düşüncelerimizi ve duygularımızı içimizde tutacağımıza; karşı taraf ile paylaşmanın daha doğru bir yol olduğunu düşünürüz. Bu, tabi ki çok doğru bir yöntemdir ama doğru şekilde paylaşıldığı müddetçe... Bazen bu yanlış paylaşım, çevremizdeki insanlarla olan ilişkilerimizde bizlere ciddi boyutlarda zarar veriyor olabilir. En çok da öfkelendiğimiz zaman kendimize zarar veririz.
Kalbimiz daha hızlı atar, midemiz çalkalanır, boyun ve omuz bölgemiz gerilir ve yüzümüz kıpkırmızı olur.
İnsanların ara sıra öfkelenmesi ve bu öfkenin yalnızca birkaç saniye sürmesi ve yine hızlı bir şekilde yok olması gayet normaldir. Eğer kişi, öfkeyi her gün hissettiğinde bu öfke, günlerce ve haftalarca sürüyorsa, işte bu durum büyük bir sorun haline gelebilir. Böylece kişi, yaşama sevincini kaybeder, ruhunu ve bedenini zehirler. Bu durumda çok sevdiğimiz insanlar dahi bizden uzaklaşabilir.
Çoğunlukla öfkemiz bize, kendimizden veya başkalarından zorlu beklentilerimizin olduğunu ve bunların karşılanması konusunda ısrarlı olduğumuzu gösterir. Bazen insanlar bizim hassas noktalarımıza dokunmuş olabilirler.
Eğer bizim bu hassas noktalarımız olmasa idi, kendimizi kişisel olarak saldırıya uğramış ve incinmiş hissetmezdik. Yani, bizi öfkelendiren başkaları değildir. Yine kendimiziz.
Ne zaman kızgınlığımızın sorumluluğunu kendimiz üstlenirsek, o zaman öfkemizi kontrol etmeyi ve daha az öfkelenmeyi öğrenebiliriz. Eğer öfkemizin sorumluluğunu kendi elimize alırsak ve kendimizi kurban rolünden kurtarırsak, işte o zaman insanlarla ve durumlarla başa çıkmayı öğreniriz.
Kişinin bir olaya kızmaması, herkesin davranışına göz yumduğu anlamına gelmez. Eğer kişi, sizin sınırlarınızı ihlal ediyorsa ve siz, karşıdaki kişiye sakin ve kararlı bir ses tonuyla, o kişinin davranışlarını onaylamadığınızı söylerseniz, öfkenizi iyi bir şekilde kontrol etmiş olursunuz. Aksi takdirde eğer sinirlenip “Ona göstereceğim” diyorsanız, hatalı bir yolda olabilirsiniz. Bu davranışta en çok siz zararlı çıkarsınız. Çünkü, bedeninize kötü bir duygu yaşatmış olursunuz. Öncelikle karşı tarafa vermek istediğiniz cezayı kendinize vermiş olursunuz.
Bu da sakin kalmanızı ve mantıklı kararlar vermenizi engelleyen bir durumdur.
Eğer öfkeniz, sizi günlük yaşantınızda olumsuz şekilde etkiliyorsa, bir uzmana başvurabilirsiniz.
Öfke kontrol bozukluğu yaşayan kişilerde, terapi yapıldığında, sorunun altından genellikle geçmişte yaşanan olumsuz ve travmatik olaylar çıkabiliyor. Terapi esnasında bu olaylarla bilinçli bir şekilde mücadele edildiğinde, kişinin şikayetinin zaman içinde azaldığını ve bir süre sonra kaybolduğunu görebiliyoruz. Tedavinin asıl amacı, öfkeye sebep olan unsurlara ve kişinin geçmişte başından geçen olaylara detaylı ve sağlıklı bir şekilde bakmasını sağlamaktır. Böylelikle kişinin tekrar öfke kontrolünü eline alması sağlanabilir.
Öfkemiz, bazan bize çok pahalıya patlayabilir. Aman haa!
“Öfkeyle kalkan zararla oturur.”
Ülkü Farsak
Alternatif Tıp Uzmanı (Heilpraktikerin) Psikoterapi / Hipnoz
Evlilik Terapisi / Nefes Terapisi
ulku.farsak@hotmail.de
Tel: 0173 1670706
Henüz hiç yorum yapılmamış. Şimdi ilk yorumu siz yapın!
Email adresiniz gizlenecektir. Zorunlu alanlar (*) ile işaretlenmiştir.
Sosyal Fobi veya diğer adıyla sosyal kaygı olarak da bilinen bu rahatsızlık, sosyal ortamlarda çıkan ve çeşitli belirtileri olan bir kaygı bozukluğudur. Belirtilerinden bazıları şunlardır: İnsanlar tarafından küçük düşme korkusu, yabancılara veya tanıdık olmayan kimselere karşı tekrarlayan bir korku ile kendini göstermesidir. Fiziksel belirtileri ise, genellikle kişilerde terleme, karın ağrısı,...
Öfke, zaman zaman tüm insanların maruz kaldığı veya başkalarına duyduğumuz son derece normal bir tepkidir. Kişilere, durumlara veya olaylara karşı öfke duymak, son derece normal bir davranış biçimi olarak kabul edilir. Hepimizin yaşadığı öfke duygusu, kendisini farklı şekillerde gösterir. Düşüncelerimizi ve duygularımızı içimizde tutacağımıza; karşı taraf ile paylaşmanın daha doğru bir yol o...
Çoğu kişi topluluk önünde konuşmaktan kaçınır. Bu, sandığımızdan da çok yaygın görülen bir rahatsızlıktır. Burada kişinin bilgi ve becerilerini gerektigi gibi karşı tarafa aktaramaması gibi bir sorun yaşanır. Çocukluk dönemlerinde ailesi tarafından beklentileri yüksek olanlar veya sıkça aşağılanan kişilerde, hata yapma endişesi d...
Sakinleştirici ve şifalı bitkiler, doĝanın paha biçilmez hazineleridir. Her şeyin çok hızlı bir şekilde deĝiştiĝi şu evrende, insanların daha çok dinlenmeye ihtiyacı vardır. Stres, günlük yaşamın ayrılmaz bir parçasıdır. Zihinsel veya fiziksel olarak sürekli performans durumunda isek, sempatik sinir sisteminin devamlı aktif olması demek, daha fazla ...
Umut etmek… Türk Dil Kurumu sözlüğüne baktığımızda, ummak ve beklemek... gibi sözcükler çıkıyor karşımıza. Umut, hayatımıza anlam katar. Yarınlara umutla bakmamızı sağlar. Umut etmek, ruh ve beden saĝlıĝımızı güçlendirir. Umut ettiĝimiz durumlarda “olumlu sonuçlar” almak isteriz. Kendimizden ve hayatımızdan birç...