Geçenlerde TRT Türk Aile programına katılarak Avrupa’da Türk Ailelerinin sorunları konuştuk, programda öne çıkan en önemli başlık aile içerisinde iletişimsizlik öne çıktı.
Türk aileleri çocukları ile iletişim kurarken onlarla bir arkadaş veya bir dost gibi konuşamadığı ve böyle olunca farklı anlayışlar ortaya çıkıyor.
Anlayış farklılığı olunca tabi sorunlarla ve sıkıntılarla baş edilemiyor.
Tabi bunun birçok sebepleri var, özellikle sosyal medya çocuklarımızın zamanlarını bir hayli alıyor.
Nerdeyse internet ortamı bir bağımlılık oluşturmuş, çocuklarımız üzerinde.
Herkesin elinde bir akıllı cep telefonu ve bütün gün onunla sosyal medyada zaman tüketiyor.
Aileler bu sorunlarla nasıl baş edeceğini, nasıl davranılması gerektiğini tam olarak bilemiyor, içinde yaşadığımız Alman toplumda bunun sıkıntılarını yaşıyor.
Almanlar bu konuda ailelere bir hizmet sunarak bu bağımlılıkla nasıl mücadele edileceğini anlatıyor fakat bizim Türk ailelerinden bu toplantılara katılımı hemen hemen hiç yok.
Batı toplumundan kendimizi ayrı göremiyoruz çünkü eğitim, kültür ve yaşantı konusunda onlardan etkileniyoruz, Türk aile yapısı güçlü olsa da, davranışlarımız gözle görülür onlara benzemeye başladı.
Ailemiz göz bebeğimiz, son kalemiz ve tolum olarak sigortamız maalesef yozlaşıyor ve buna paralel boşanmalar ve nikahsız yaşamalar artmış durumda.
Nikahsız evlilikte yani evlilik dışı doğan çocuklarda bir artış söz konusu.
Avrupa’da 2000’den 2020’ye kadar %25 olan evlilik dışı çocuk sayısı %42’ye yükselmiş, AB ülkeleri arasında en sıkıntılı ülkelerden birisi Fransa %43’ten %60’a yükselmiş gözüküyor.
Aileye ve kadınlara en çok önem veren İslam ve Türk medeniyeti olduğu gerçeğini gençlerimize bir türlü anlatamıyoruz.
Öyle ki toplumumuzda kadın ve erkek rolleri, anne ve baba ve sorumlulukları birbirine karışmış vaziyettedir.
Yine aile kurma veya evlilik yaşı giderek artmaktadır, günümüzde evlilik yaş ortalaması 29 görünmektedir ve ailelerin çocuk sahibi olma isteği azalmakta kariyer, özgürlük ve kendi ayakları üzerinde durmak çok daha cazip gelebiliyor.
Birinci ve ikinci nesilde çok çocuklu aile sayısı bir hayli yüksek iken bu oran ikinci ve üçüncü nesilde daha az.
Türkiye’de de aynı şekilde ortalama hane halkı büyüklüğü 4,5 kişiden 3,5 kişiye düşmüş durumda, Avrupa’daki Türk ailelerinde durum çok daha vahim.
Annelik değersizleştiriliyor kendini dindar ve muhafazakâr olarak gören aileler bile çocuk sahibi olmaktan imtina ediyor.
Avrupa toplumunda kariyer çok önemli bir yer tutuyor, dünyaya gelen çocuklar çok erken yaşlarda kreşlere ve çocuk yuvalarına veriliyor, tabi zamanla bu çocuklarda farklı bir inanç ve kültür yapısını ortaya çıkacaktır.
Sivil toplum kuruluşlarında bu konuda bir adım atılmadığını görünce tehlikenin boyutunu varın siz hesap edin.
Yaşlılarımıza çözüm getiremediğimiz gibi çocuklarımıza ve genç ailelere de yardımca olacak hiçbir kurumumuz bulunmamaktadır.
Aile kuracak olanlara yardımcı olacak, çocuk sahibi olmayı önemli kılacak maalesef bir çalışma ortada yok.
Ailelerimizi bekleyen en büyük tehlikelerden bir tanesi de eşcinsellik, bundan 20 sene önce eşcinsellik diye bir şey yoktu fakat kamuoyunda artık gündemden düşmüyor eşcinsel evlilik.
STK kafalarını kuma gömerek bu sorunu görmezlikten geliyorlar, “Bize uzak şeyler bunlar, bizde asla karşılığı olmaz” diyerek uzak durmaya çalışıyorlar fakat sorun kapıya dayanmış durumda.
Gelecek için endişelenmemek mümkün değil, aileler yalnız bırakılıyor, danışmanlık hizmetleri veya genç çift ailelere yardımcı olacak kurum ve müesseseler ne yazıkki kurulmadığı için boşanma ve sahipsiz çocuklar sayısı giderek artmaktadır.
Ramazan Özdemir
Henüz hiç yorum yapılmamış. Şimdi ilk yorumu siz yapın!
Email adresiniz gizlenecektir. Zorunlu alanlar (*) ile işaretlenmiştir.
Almanya’nın Hamburg şehrinden, Türkiye’ye tatile giden Böcek Ailesi İstanbul’da zehirlenerek öldü ve yok oldu. Böcek Ailesinin ölümü, Avrupa’da yaşayan Türk’leri derinden etkiledi. Kim bu zehirlenme olayının sorumlusu? Hotel mi, sokak satıcılarımı, lokantamı, görevini yapmayan doktorlar mı, denetim yapmayan kamu görevlileri mi, kim, kim? Pek çok soru yanıt bekliyor. Ben cevabının b...
Bizi biz yapan etkenlerin başında içinden çıktığımız milletin, dini, dili, kültürü, örfü, gelenek ve görenekleridir ve annemizin, babamızın ve ailelerimizin bize verdiği eğitimdir. Hiçbir millet ve hiçbir topluluk varlıklarını, kimliklerini yukarıda saydığım değerlerden uzak yaşayamaz, şayet eğer o değerlerden uzak yaşarsa, o kimse veya topluluk artık kendi kimliği ile anılmaz, farklı bir kültü...
Federal Almanya’nın bugününü anlatmak için dününü iyi bilmek gerekiyor. Bilhassa bugünkü Almanya’yı anlatmak gerçekten çok zor, bir ülke bu kadar sürede nasıl değişir. Dünün Almanya’sında, Politika, Eğitim, Sağlık, Bürokrasi hizmetleri eşit şekilde dağıtılıyordu, insanlar bu hizmetlerden çok memnundu. Bürokrasi, Kurallar ve Kaideleriyle dünyada örnek bir ülkeydi, Almanya ekonomik mucize...
Hiç kimse cinsiyet, köken, dil, inanç, ten rengi, cinsel yönelim veya fiziksel bir engeli nedeniyle ayrımcılığa maruz bırakılmamalıdır. Almanya Temel Yasasının 3. Maddesi, 3.fıkrası. Özel okul açma hakkı güvence altındadır. Kamu okullarının yerine geçmek üzere özel okullar, devletin izniyle kurulurlar ve eyalet yasalarına tabiidirler. Eğitim hedefleri, donatım ve öğretim kadrosunun bilimsel ...
Almanya’daki Türk toplumunun geleceği ile ilgili geçen hafta yazdığımın yazının devamı olarak, bu hafta Türk toplumu hangi kimlikle varlığını sürdürebilir olacaktır. Türk toplumunun örgütlenmesi dini kurumlar, kültürel dernekler, spor kulüpleri, ticari şirketler ve siyasi/sosyal örgütlenmeler olarak öne çıkar. Bunların içerisinde en aktif ve halkla iç içe olan ise dini kurumlardır, yani Tü...
Altmış küsür senedir batı Avrupa’da yaşayan Türk toplumunun geleceği ile ilgili gerek Türk devletinde gerekse Türk STK’larda herhangi bir öngörü veya stratejik bir çalışma bulunmamaktadır. Türk toplumunun gelecek 50 yıl veya 100 yıl sonra nerede olacağı veya hangi kimlikle varlığını sürdüreceği belirsiz. Varlığını ve kimliğini başka medeniyetin temsilcilerine emanet etmek, yani kendi kader...
Gazze Şeridi'ndeki savaş belki de sona erdi. Ancak bundan sonra ne olacağı, bu savaşta kimin kazanan, kimin kaybeden olduğu sorusunun cevabı belirsiz görünüyor. Çünkü İsrail hiçbir zaman barış yolunda samimi olmadı. Farklı cevaplar arasında şunlar yer alıyor: Benjamin Netanyahu, Donald Trump'ın onu savaşı bitirmeye zorlaması nedeniyle savaşı kaybettiğini söylüyorlar, kanaatimce bu doğru d...
Almanya’da Türklerin ve Müslümanların kurduğu yüzlerce dernek, vakıf ve cemaat var. Bu teşkilatların çoğunluğu, kendi çevrelerine hitap ediyorlar ve faaliyetlerini kendi mahallelerinde yapıyorlar. Birlikte hareket edebilmek ve aynı hedefe yürüyebilmek için gerekli olan birliktelikten çok uzaklar, yani güç birliği içerisinde değiller. Tabii böyle olunca hem ekonomik, hemide siyasi olarak g...
Müslüman bir insanın herhangi bir zümreye veya guruba bağlanması, katılması hususunda hürdür yani kendi iradesidir. Kimse bu tercihe karışamaz ve karışmamalıdır. Ancak bağlandığı gurubun veya cemaatin sınırlarını çizdiği dairenin kendisi için kutsal olduğunu inanıp, diğer gurupları iman dairesi dışında görürse bu çok tehlikelidir. Özellikle son zamanlarda gençler arasında, diğer, Müslüman...
Hafta sonu yapılan, Kuzey Ren Westfalya Eyalet yerel seçimleri beklenildiği gibi sonuçlandı. Yerel seçimlerde muhafazakâr CDU en güçlü parti olmaya devam ediyor. Fakat aşırı sağcı olan AfD partisi, 2020'deki seçim sonuçlarının daha fazla oy alarak oylarını üç katına çıkardı. Yani ırkçı popülist AfD partisi artık Batı'da da çok güçlendi. Yeşiller partisi ise önemli ölçüde zayıfladı. ...
Almanya’nın en kalabalık eyaleti olan Kuzey Ren-Westfalya'da 14.09.2025 tarihinde, yani bu pazar günü yerel seçimler yapılacak, Kuzey Ren-Westfalya eyaletindeki belediye, şehir ve ilçelerinde halk temsilcileri yeniden seçilecek. 14 Eylül'de 23 büyük şehir ve 31 kırsal bölge de dahil olmak üzere 396 belediyede seçimle birlikte, en önemli siyasi makamlara atamalar hakkında kararlar alınacak. Yakl...
Angele Merkel liderliğindeki federal hükümet 10 sene önce mülteciler ve sığınmacılar ile ilgili söylediği (“Wir schaffen das”) yani biz başarırız sözü söyleyeli 10 sene olmuş. Bu sözü söyleyeli on sene olmuş fakat bugün Almanya neyi konuşuyor, mülteciler için daha fazla "düzen ve kontrolü" savunuyor. Dahası daha fazla insanları sınır dışı edelim diyorlar ve yeni düzenlemeler getiriyorlar. ...
Federal Almanya’da ırkçılık her geçen gün mevzi kazanmaya devam ediyor, öyleki devletin her kademesinde, kamuda, poliste, federal orduda yani devletin güvenlik birimlerinin her kademesinde. Öyle ki, ırkçı parti AfD’nin oy oranı kamuoyu araştırmalarında yüzde %30’a dayanmış durumda. Son yıllarda federal orduda (Bundeswehr) aşırı sağcı olayların sayısı artmış durumda: 2024 yılında aşırı sağ...
Türk vatandaşları 1960’lı yıllarında ekonomik sebeplerden dolayı Avrupa’ya işçi göçü vererek, ekonomik sıkıntılardan kurtulmak istemiştir. Sene 2025 ve Türkiye’de ekonomik sıkıntılar devam ediyor, tabi bunun çok sebepleri ve gerekçeleri vardır fakat bu her ülke için geçerlidir. Türk ekonomisi son yirmi yılda katettiği yolu, seksen yılda yapamamıştır acaba neden? Ülkemiz Avrupa’nın başardı...
Rusya uluslararası hukuku ihlal ettiğinde, Ukrayna için daha fazla silah diyorlar. İsrail ihlal ettiğinde, yine İsraile silah tedarik etmeye devam ediyorlar çünkü "kirli işleri onlar için Avrupa yapıyor". ABD bütün bu kuralları ihlal ettiğinde ise, buna güç diyorlar. Avrupa ve ABD’nin yalanlarına artık kimse inanmıyor. Çifte standartlar dayanılmaz hale gelmiş durumda. Kıta Avrupa’sının ve...