Değerli okurlarım, kırmızı güllerin sevgiyi temsil ettiğini hepimiz biliriz. Ancak, her çiçeğin ve her bitkinin kendine öz olan bir anlamı olduğunu, çiçekler aracılığıyla mesajlaşma dilinin doğu saraylarının Selamlık bölümlerinden dünyaya yayıldığını biliyor muydunuz ?
Çiçek dilini ilk kez 18. yüzyıl başlarında Mary Wortley Montagu Avrupa sosyetesiyle tanıştırmış. Lale Devri İstanbul’unda gündelik yaşama hayranlık duyduğunu anlatan Lady Mary, özellikle kadınların kullandığı çiçekler yoluyla yapılan bir mesajlaşmadan bahsetmiş. Oryantalizm akımı nedeniyle Avrupa’nın Doğu’ya ve onun gizemlerine ilgisi de artmıştır. Goethe‘nin 1819 yılında yazdığı Doğu-Batı Divanı eserinde tılsımlara ve çiçeklere dair şifreli şiirler bulunmaktadır. Çiçek dilini açıklamaya çalışan ilk kitaplar, botanik keşiflerine ilginin arttığı, egzotik türlerin Avrupa’ya aktığı bir ortamda Paris’te ortaya çıkmış. Fransız edebiyatında, doğayı yücelten düzyazılar ve çiçeklerden bahseden pastoral şiirler de öne çıkmaya başlamıştır. E. Constant Dubos’nun 1808’de yazdığı Les Fleurs, idylles, morales, suivies de poesies diverses (Çiçekler, İdiller, ahlak ve çeşitli şiirler) kitabı 15 şiirden oluşuyordu. Bu kitapta “gül aşkın kutsal çiçeğidir” tanımlaması bulunmaktadır. 1858 yılında Charlotte de Latour’e ait Çiçeklerin Dili kitabının 1884 yılına kadar sekiz baskısı yapılır; ayrıca Almanca ve İngilizce çevirileri yapılır. O dönemde muazzam bir popülariteye ulaşan bu kitapta, Pelin otunun “yokluk”; akasyanın “platonik aşk”, kırmızı akasyanın “zarafet”, akantusun ise “sanat” anlamına geldiğini görüyoruz. E. Constant Dubos‘a göre çiçeğin duruşunun da bir anlamı var. Belli bir düşünceyi ifade etmesi için çiçeğin başı hep yukarıdadır; tersi bir anlam ifade etmesi istenirse çiçeği baş aşağı tutmak gerekiyordu. Örneğin dikenleri ve yapraklarıyla bir gül goncası “korkuyorum ama umutluyum” anlamına gelirken, gonca baş aşağı olduğunda “ne kork ne umutlan” diye bir mesaj veriyordu. Farklı çiçeklerin yan yana gelmesine ya da tutuş yönüne, duruş yönüne bile farklı anlamlar yüklenebiliyordu. Böylece, Avrupa genelinde çiçeklerin dili, ahlak eğitimi aracına da dönüşmüştür. C Lattes çiçeklerin dili kitabında dinsel öğeler ekler.1867 yılında yayımlanan bir kitap “Çiçeklere dedim ki Tanrı size bana ne söylemenizi istiyorsa onu söyleyin” ifadesiyle başlar. Artık çiçekleri anlamak Tanrı’yı da anlamaktır Avrupa’da.
Bu geleneğin doruk noktası yazar Sirius de Massilie'nin 1891’de yayımladığı Le Nouveau Langage des fleurs (Çiçeklerin yeni dili) adlı kitabıdır. Burada çiçekler iki öğeyle, renk ve kokularıyla da anlamlandırılır. Beyaz saflıktır; o yüzden portakal çiçeği bekareti simgeler. Kırmızı aşktır; mavi hassas ruhların, menekşe rengi dulların, yeşil umudun rengidir; sarı ise hem uzun süreli evliliğin hem de “aldatmanın” rengidir. Yazar çeşitli renk tonlarını birleştirerek bir anlamlar dizisi de oluşturmuş. Örneğin horozibiği kırmızısı “çoktandır devam eden arzu”; lal rengi “aldatıcı arzu” anlamına gelir. 19. yüzyılda yazılan çiçeklerin dili kitaplarının ilginç yönlerinden biri de edebi eserleri etkilemiş olması. Balzac’ın Vadideki Zambak romanında Charlotte Latour’un çalışmasına göndermeler vardır. 19. yüzyılda Fransız şiiri, çiçek imgeleriyle doluydu. Birçok yazar ve empresyonist ressam çiçeklerin sembolizmini kullandı.
Peki, bizim tüm bunlardan nasıl haberimiz olmuş? Avanzade Mehmed Süleyman’ın Fransızca bir eserden 1911-1912 yıllarında çevirdiği, Yahya Hazini‘nin de günümüz Türkçesine uygulamış olduğu, Büyüyen Ay yayınları tarafından basılmış bir kitap sayesinde. Kitabın ismi Gizli Lisan (Lisan-ı Ehzar).
Burada aktarmaya çalıştığım bilgiler dahilinde, tüm doğu halklarına bir çiçek armağan edecek olsam Çan Çiçeğini seçerdim. Çan Çiçeği, riyakarlığı, gururu ve övünmeyi beyan eder. Ancak aynı zamanda minnet ve şükranı da simgeler. Umarım pek yakında, batı kültürüne olan katkılarımızı daha iyi öğreniriz ve bilinçli hareket edebiliriz. İşte o zaman kırmızı gülleri de hak ederiz.
Sevgiler ve Selamlar
Nejdet Niflioğlu
Henüz hiç yorum yapılmamış. Şimdi ilk yorumu siz yapın!
Email adresiniz gizlenecektir. Zorunlu alanlar (*) ile işaretlenmiştir.
Değerli okurlarım, hiç fark ettiniz mi? Gördüğümüz tüm haritalar hep İngiltere endekslidir. Dünya üzerinde gerçekte bulunmayan, fakat varsayılan sıfır meridyeni olarak tanımladığımız, dünya küresini kuzey-güney yönünde dilimleyen toplam 360 şeritlerin başlangıç meridyeni, İngiltere’nin başkenti Londra’nın bir semti olan Greenwich‘ten geçmektedir. 179 meridyen doğusunda, 179 meridyen ise batısın...
Değerli okurlarım, siyasi ortamda çok sorulan soru: Diploman var mı? Aslında sorulması gereken soru ise: Diploma aldığın dal, yeteneklerine ve ilgi alanına uygun mu? Çünkü ancak, sevdiği işi başarılı yapabilenler kariyer yapabiliyor. Ne yazık ki, çoğu gençlerimiz yeteneklerine ve ilgi alanlarına göre tahsil görmüyor. Gerek mevcut üniversitelere yerleştirme sistemleri gerekse dış etkenlerden ...
Değerli okurlarım, hayatımızı düzenli ve güvenli kılan en önemli değerlerimizin hukuk ve hak eşitliği olduğu tartışılmazdır. Yasa karşısında hepimizin eşit olması gerektiğinin önemi ilk olarak Türk uygarlıklarında yasallaşmıştır. Eski Türk uygarlıklarına ait olduğu belgelenen çivi yazılarıyla, hak eşitliği yasaları kalıcı şekilde taşlara oyulmuş ve günümüze kadar nesilden nesile aktarılmıştır. ...
Değerli okurlarım, Herakleitos, M.Ö 520 – 460 yıllarında antik Efes’te yaşamış önemli bir filozoftur. Yaşadığı sürece, dünya üzerinde değişimlerle ve çelişkilerle, birbirine zıt olanlarla ilgilenmiş. Aynı nehire iki kez girilmez çünkü akan su devamlı farklı olacaktır teziyle, tek değişmeyen şeyin sadece değişimin kendisi olduğunu ifade etmiştir. Ona göre, evrende kalıcılık ve durağanlık yokt...
Son günlerde yeterince Futboldan bahsedildi. Benim konumum sporla hiç alakası olmayan, bir trend araştırma terimi olan Stopping ile ilgili. İlk kez görenlere veya duyanlara tuhaf gelen, durdurmak anlamına gelen, Stopping terimi, aslında önümüzdeki yılların tüketim davranışlarımızı tanımlayan önemli bir deyimdir. Her şeyin daha fazlasını, daha değerlisini, daha gelişmişini tüketmeye alıştırıl...
Neşet Ertaş; “Bir anadan dünyaya gelen yolcu, dünya senin vatanın mı yurdun mu?” demiş. Bu sözleri, 27 yıl Almanya’da yaşadığında söylediği rivayet edilmektedir. Almanya’da yaşayan hepimiz devamlı şu sorunun cevabını merak ederiz: Acaba göç, giden için mi daha zor kalan için mi? Gözü arkada kalarak valizini toplayıp belirsizliğe doğru yola çıkanların mı acısı daha büyük, yoksa aylarca, yıllarca gö...
Değerli Okurlarım, son günlerde en çok duyduğum söz buydu: Sen biliyordun... Hatırlarsanız, Nisan sayımızda ‘Şişleniyor muyuz?’ başlığı altında Döner ile bağlantılı imaj yaratma çabalarından söz etmiştim. Almanya Cumhurbaşkanı Frank Walter Steinmeier son Türkiye ziyaretinde bula bula 60 kiloluk bir Döner’i iki ülke arasındaki dostluk simgesi olarak beraberinde götürdü. Şimdi bazı vatandaşlar...
Değerli Okurlarım, Kadir Nurman isimli bir gurbetçi kardeşimizin 1972 yılında Berlin Bahnhof Zoo yakınlarında ilk piyasaya sürdüğü iddia edilen sandviç şeklinde Dönerin, Almanya genelinde günlük satış rakamlarının ikibuçuk milyon adet olduğu tahmin ediliyor. Yani Döner to go yılda yaklaşık bir milyar adet satılıyor. Almanya ekonomisine yaklaşık on milyar Euro hasılat sağlayan önemli bir sektör hal...
Değerli Okurlarım, birkaç yıl önce düşündürücü bir hikâye okumuştum. Okuduğum günden beri hiç aklımdan çıkmayan bu hikâyeyi bugün sizinle paylaşmak istedim. Bir İngiliz öğretmenin anısı olan bu hikâyede, öğretmen sınıfta şartlı cümleleri anlatmak için öğrencilere „eğer çok zengin olsaydım, anneme …. Alırdım” cümlesini tamamlamalarını söylüyor. Cümledeki boşluğu, hayal gücünüzü kullanarak doldur...
Değerli Okuyucularım, havalar ısındı, okullar tatile girdi veya kısa zaman sonra girecekler. Pandemi rakamları düşmekte, aşı oranı yükselmekte. Şartlar tam tatil şartları. Neredeyse herşey eskisi gibi olma yolunda. Son günlerin verilerine göre, sadece kara yolu üzerinden şimdiden dörtyüzbin vatandaşımız Türkiye’ye giriş yapmış. Bu rakam önüm&...
Değerli Okuyucularım, Harward Üniversitesi ekonomistlerinden olan Profesör Richard B. Freeman, “halkın dijital yoksullaşması kaçınılmazdır. Çevrenizdeki robotları ve bilgisayar programlarını iyice inceleyiniz, onların taşıdıkları markaların hisse senetlerini satın almalısınız” önerisinde bulunuyor. Bu işler bize göre değil Sayın Freeman! Biz gelenek...
Değerli okurlarım, global, yani küresel ticari ilişkilerin kendi kültürümüze olan yansımalarına dikkatinizi çekmek istiyorum. Genelde farkında olmadığımız küçük değişiklikler bile toplum genelinde büyük etkiler yaratabiliyor. Zamanla dilimiz, tarzımız, ihtiyaçlarımız değişime uğruyor. Gelin, bu konuyu birlikte yakından aydınlatalım....
Değerli okurlarım, keşke haklı çıkmasaydım dediğiniz oluyor mu? Benim çok sık oluyor. ABD seçime giderken adaylar hakkında soru soranlara kendimce kısa değerlendirmeler yapıyordum. Falanca kazanırsa şöyle olur, filanca kazanırsa böyle olur gibi. Joe Biden hakkında, büyük bir Türk düşmanı, Yunanlılara yakınlığıyla bilinen biri olduğunu söyler...
Değerli okurlarım, yaşadığımız bu ülkeye yani Almanya‘ya „Şairler ve Düşünürler Ülkesi“ lakabı takmışlar. Uzun edebiyat ve bilim tarihine sahip bir ülke olduğu tartışılmaz. Ancak doğada herşeyin bir kaynağı vardır. Bu da bilimsel bir gerçektir ! İsterseniz şimdi bu kaynağı birlikte araştıralım. Orta Avrupa’da edebiyat kültür...
Değerli okurlarım, kırmızı güllerin sevgiyi temsil ettiğini hepimiz biliriz. Ancak, her çiçeğin ve her bitkinin kendine öz olan bir anlamı olduğunu, çiçekler aracılığıyla mesajlaşma dilinin doğu saraylarının Selamlık bölümlerinden dünyaya yayıldığını biliyor muydunuz ? Çiçek dilini ilk kez 18. yüzyıl başlarında Ma...