Zordur Filistin'de çocuk olmak!
Pek çoğu gözlerini Dünya'ya, bomba seslerinin için de açar. Daha doğar doğmaz kulaklarına okunan ezanla beraber “şehadet” kelimesi söylenir. Yaşıyorsa eğer babası! Bilir ki bu topraklarda doğan çocuklar her an şahadete çağrılır. Bunun için ezanla beraber şehadeti fısıldar kulağına. Sonra bebekler, babalarının ve dedelerinin şehitlik ninnileriyle büyürler. Sanki doğuştan hazırdır tüm zorluklara bu çocuklar. Çünkü yıllardır yaşadıkları vatanların da savaş hiç eksik olmamıştır.
Biraz büyüdüklerinde tek dertleri ve davaları o topraklara sahip çıkmaktır. Kudüs’ün ve Mescid-i Aksa’nın bekçileridir onlar…
Hazreti Ömer'in, Selahaddin Eyyubi'nin ve ümmetin emanetini korumak için canlarını siper ederler siyonistlerin zulmüne.
Biz Müslümanların ilk kıblemiz, ikinci mescidimiz ve üçüncü haremimiz olan Mescid-i Aksa’yı içinde barındıran, birçok peygambere inen vahye tanıklık eden kutsal toprakların bekçileri olduklarını, doğuştan bilirler. Sevgili Peygamberimiz (sav) miraca oradan çıktığını, tüm peygamberlere imam olup namaz kıldırdığı, kutsal bir belde olduğunun önemini daha küçük yaşta idrak ederek büyürler…
Filistin'de acı kan gözyaşı durmak bilmez. Yüzyıllar boyu zalim ve zorbalar dinlenip dinlenip zulümlerini hortlatırlar. Ölüm yağdırırlar nice “masumların” üstüne. Kadın, çocuk, genç, yaşlı demeden sürekli katlederler. En çok da kadınları ve çocukları vururlar. Firavun misali her biri “bir Musa, bir Asiye” olur korkusuyla.
Çocukların bazıları daha ana karnında annesi ile beraber şehit olur. Bazıları bombalanan evlerin beton yığınlarının altında kalır, Rabb’ine kavuşur. Bazıları yetim ve öksüz olarak bomba seslerinin altında açlık ve yoksulluk içinde büyümeye çalışır.
Zordur Filistin'de çocuk olmak! Sıcacık ana kucağı görmeyen çocuklar vardır.
Oyuncak oynamanın, şarkılar söylemenin, doğum günü heyecanının, okula gitmenin ne olduğunu bilmeyen çocuklar…Onların küçücük omuzlarında, ümmetin sahiplenemediği kocaman bir yük vardır. Bu yiğitler bundan gocunmazlar. Hatta kutlu bir dava olduğu için o davanın bekçileriyiz derler…Gocundukları kocaman bir dünyanın “dilsiz ve sağır” olmasıdır. Tüm insanlığın gözü önünde bir soykırıma sessiz kalmasıdır.
Şu koca dünyanın en yorgun çocuklarıdır, Filistinli çocuklar…
Henüz hiç yorum yapılmamış. Şimdi ilk yorumu siz yapın!
Email adresiniz gizlenecektir. Zorunlu alanlar (*) ile işaretlenmiştir.
Zordur Filistin'de çocuk olmak! Pek çoğu gözlerini Dünya'ya, bomba seslerinin için de açar. Daha doğar doğmaz kulaklarına okunan ezanla beraber “şehadet” kelimesi söylenir. Yaşıyorsa eğer babası! Bilir ki bu topraklarda doğan çocuklar her an şahadete çağrılır. Bunun için ezanla beraber şehadeti fısıldar kulağına. Sonra bebekler, babalarının ve dedelerinin şehitlik ninnileriyle büyürler. Sanki ...
İnsan hayatı akıp giderken çeşit çeşit haller içinde akar. Her güne, o günün getirdiği farklılıkları yaşayarak yol alır insan. O halde her sene gelen Ramazan ayı da bizlere farklı güzellikler ve yenilikler getirmeli. İnsan Ramazan'ın gelişiyle bir daha canlanıp yenilenmeli ve onun ruhuna inmeli. Ramazan yeme içme, eğlence, uykuya ram olma ayı değildir. Mübarek ay arınma, adanma ayıdır. Bir sene...
İnsan hayatı akıp giderken çeşit çeşit haller içinde akar. Her güne, o günün getirdiği farklılıkları yaşayarak yol alır insan. O halde her sene gelen Ramazan ayı da bizlere farklı güzellikler ve yenilikler getirmeli. İnsan Ramazan'ın gelişiyle bir daha canlanıp yenilenmeli ve onun ruhuna inmeli. Ramazan yeme içme, eğlence, uykuya ram olma ayı değildir. Mübarek ay arınma, adanma ayıdır. Bir sene...
Üç senelik bir özlemin ardından Stuttgart / Schwäbisch Gmünd Camii bünyesinde Türk Kültür Festivali ve Kitap Fuarı düzenlendi. İlk iki gün sağlık sorunlarından dolayı imza etkinliğine katılamasak da, kalan bir hafta çok verimli geçti. Eski okurlarla tekrar buluşmanın, yeni okurlarla söyleşiler eşliğinde tanışmanın sevincini yaşadık. Sonrasında sizlerden aldığımız muhteşem geri dönüşler bizi ...
Bir sonbaharı daha uğurlarken tabiattaki değişimi temaşa ediyor insan! Biraz hüzün, biraz tefekkürle. Ahenk içindeki renklerinin eşsiz uyumu, nasıl da haykırıyor ilahi bir sanatkârın var olduğunu. Kuru dallardan yeşerteninde, vakti geldiğinde solduranında o olduğunu. Daha düne kadar parlak bir güneşin neşvesi vardı üzerlerinde. Kim bilir, belki de kavurucu ve uzun bir yazın yorgunluğu… Sonbahar...