Değerli okurlarım, aranızda bazılarınız bu yazının başlığını okuduğunda gülmekten bayılmış olmalı. Siz bayılmadıysanız eğer, birlikte ilginç bir keşif yapacağız demektir.
Hemen belirteyim: Bir dil'i iyi konuşmak her zaman kelime anlamlarını iyi bilmek anlamına gelmiyor. Bunu daha önceki incelemelerimizde birlikte aydınlatmıştık. İnat ve azim arasındaki farkla başlamıştık son olarak ta akıl ve zakâ arasındaki farkı belirlemiştik. Bugün çıtayı biraz daha yüksekteceğiz.
Yazımızın başlığındaki terimler son günlerde sıkça duyduğumuz kavramlar oldu. İzlediğim, dinlediğim ve katıldığım programlarda çok yoğun şekilde karşıma çıkan bu kavramların "tümü bir arada" kullanılan versiyonu beni şahsen şoke ediyor. Siyasi olgunluklarının, akademik bilgilerinin ve retorik yeteneklerinin oldukça yüksek olduğu insanların bu farklı terimleri nasıl bir araya getirebilirler diye düşünüyorum. Demek ki, burada kasıtlı ard niyet var. Dinleyicisini aldatma niyeti var. Gerçeklerden bihaber olduğunu gizleme girişimi var. En iyimser durumda ise yetersiz Türkçe dil bilgisi var. Her ne olursa olsun, konuşan kişinin, konuşması gereken kişi olmadığını görüyorum. Böyle dil ve yorum tacirlerinin önünü kesmeliyiz. Nasıl mı? Elbette her zaman izlediğimiz bilgi paylaşımı yoluyla.
Korku, kaygı ve panik arasında büyük ve önemli farklar vardır. Her biri çok farklı durumları, duyguları veya işlevleri tanımlar. Korku somut bir tehlikeye verilen yanıttır. Aniden ortaya çıkar ve tehlike olarak algıladığımız durumdan, olaydan veya ortamdan hızlıca uzaklaşabilmemizi sağlayan bedensel belirtiler oluşturur. Göz bebeklerimiz büyür, nefesimiz ve kalp atışlarımız hızlanır, bedenimiz terler, ellerimiz titrer, ağzımız kurur. Kaygı ise ileri bir zamanda oluşabilecek bir tehlikeyi tanımlar.Yani geleceğe yöneliktir. Aradaki farkı en iyi şöyle anlatabiliriz: köpek balıklarından korkan insanlar denize girmekten kaygı duyarlar. Malesef bu çok kez yanlış olarak "denize girmekten korkmak" olarak tanımlanır. Burada verdiğimiz örnek tabiiki çok basit bir örnektir ve malesef kaygıların kaynağı herzaman belli olmuyor. Kaygılar, bedenimizde ve beynimizde uzun vaadede oluştuğu icin ve hep gelecekte oluşabilecek belirsiz tehlikelere odaklandığından ne yazık ki kaygılarımızın kaynaklarının tespiti oldukça zor oluyor. Kaygılarımızın oluşturduğu bedensel belirtiler baş dönmesi, iç bulantısı, kasların sertleşmesi, uykusuzluk gibi rahatsızlıklardır. Bu duruma endişe diyoruz. Çok kez duyduğumuz "falanca durumdan dolayı filanca kişinin akıl sağlığından endişe ediyorum" deyimi tamamen yanlıştır. Burada aslında şüphe ediyorum deyimi kullanılmalıdır. Ama neyse; gelelim panik kavramına. Panik ve panik atak, kişinin şiddetli kaygı, korku, bunaltı hissiyle birlikte sıklıkla ölüm, kalp krizi, aklını yitirme, kötü bir şey olacağı gibi düşüncelere, çarpıntı, terleme, karıncalanma, titreme, mide bulantısı, nefes alamama hissi gibi bedensel belirtilerle kendini gösteren konforsuz bir durumdur. Ciddi ve mutlaka tedavi gerektiren bir hastalıktır.
Şimdi Size birisi: korkmayın, paniğe kapılmadan kaygısız ve endişesiz bir gelecek vaad ediyorum diye seslendiğinde onun akıl sağlığından şüphe edebilirsiniz.
Sevgiler ve Selamlar
Nejdet Niflioğlu
Henüz hiç yorum yapılmamış. Şimdi ilk yorumu siz yapın!
Email adresiniz gizlenecektir. Zorunlu alanlar (*) ile işaretlenmiştir.
Değerli Okurlarım, Kadir Nurman isimli bir gurbetçi kardeşimizin 1972 yılında Berlin Bahnhof Zoo yakınlarında ilk piyasaya sürdüğü iddia edilen sandviç şeklinde Dönerin, Almanya genelinde günlük satış rakamlarının ikibuçuk milyon adet olduğu tahmin ediliyor. Yani Döner to go yılda yaklaşık bir milyar adet satılıyor. Almanya ekonomisine yaklaşık on milyar Euro hasılat sağlayan önemli bir sektör hal...
Değerli Okurlarım, birkaç yıl önce düşündürücü bir hikâye okumuştum. Okuduğum günden beri hiç aklımdan çıkmayan bu hikâyeyi bugün sizinle paylaşmak istedim. Bir İngiliz öğretmenin anısı olan bu hikâyede, öğretmen sınıfta şartlı cümleleri anlatmak için öğrencilere „eğer çok zengin olsaydım, anneme …. Alırdım” cümlesini tamamlamalarını söylüyor. Cümledeki boşluğu, hayal gücünüzü kullanarak doldur...
Değerli Okuyucularım, havalar ısındı, okullar tatile girdi veya kısa zaman sonra girecekler. Pandemi rakamları düşmekte, aşı oranı yükselmekte. Şartlar tam tatil şartları. Neredeyse herşey eskisi gibi olma yolunda. Son günlerin verilerine göre, sadece kara yolu üzerinden şimdiden dörtyüzbin vatandaşımız Türkiye’ye giriş yapmış. Bu rakam önüm&...
Değerli Okuyucularım, Harward Üniversitesi ekonomistlerinden olan Profesör Richard B. Freeman, “halkın dijital yoksullaşması kaçınılmazdır. Çevrenizdeki robotları ve bilgisayar programlarını iyice inceleyiniz, onların taşıdıkları markaların hisse senetlerini satın almalısınız” önerisinde bulunuyor. Bu işler bize göre değil Sayın Freeman! Biz gelenek...
Değerli okurlarım, global, yani küresel ticari ilişkilerin kendi kültürümüze olan yansımalarına dikkatinizi çekmek istiyorum. Genelde farkında olmadığımız küçük değişiklikler bile toplum genelinde büyük etkiler yaratabiliyor. Zamanla dilimiz, tarzımız, ihtiyaçlarımız değişime uğruyor. Gelin, bu konuyu birlikte yakından aydınlatalım....
Değerli okurlarım, keşke haklı çıkmasaydım dediğiniz oluyor mu? Benim çok sık oluyor. ABD seçime giderken adaylar hakkında soru soranlara kendimce kısa değerlendirmeler yapıyordum. Falanca kazanırsa şöyle olur, filanca kazanırsa böyle olur gibi. Joe Biden hakkında, büyük bir Türk düşmanı, Yunanlılara yakınlığıyla bilinen biri olduğunu söyler...
Değerli okurlarım, yaşadığımız bu ülkeye yani Almanya‘ya „Şairler ve Düşünürler Ülkesi“ lakabı takmışlar. Uzun edebiyat ve bilim tarihine sahip bir ülke olduğu tartışılmaz. Ancak doğada herşeyin bir kaynağı vardır. Bu da bilimsel bir gerçektir ! İsterseniz şimdi bu kaynağı birlikte araştıralım. Orta Avrupa’da edebiyat kültür...
Değerli okurlarım, kırmızı güllerin sevgiyi temsil ettiğini hepimiz biliriz. Ancak, her çiçeğin ve her bitkinin kendine öz olan bir anlamı olduğunu, çiçekler aracılığıyla mesajlaşma dilinin doğu saraylarının Selamlık bölümlerinden dünyaya yayıldığını biliyor muydunuz ? Çiçek dilini ilk kez 18. yüzyıl başlarında Ma...
Değerli okurlarım, Türk kültürüyle yetişen insanların ortak özellikleri var. Çoğumuz farkında olmadan bu özellikleri başka kültürlerde de arıyoruz. Bu özellikler bizim bilinç altımızda bulunduğundan, ne olduğunu tanımlayamasak bile devamlı arayış içersindeyiz. Bugün, bizim en belirgin özelliğimizi biraz yakından inceleyeli...
Değerli okurlarım, Avrupa’yı görmüş bir Türk’ün, diğer yurttaşlarına göre ne farkı var hiç düşündünüz mü? Neden Amerika görmüş, Asya görmüş Afrika görmüş diye hitap şekilleri yok? Uzun süre Japonya’da kalmış arkadaşlarım var. Kimse onlara: „Sen Japonya görmüş insansın...
Değerli okurlarım, büyük şirketlerde ve kurumlarda ciddi zararlara yol açan davranış şekilleri vardır. Biz yöneticiler bunları Yengeç Sepeti olarak tanımlıyoruz. Aynı birimlerde çalışanlar çoğu kez birbirleriyle gereksiz rekabete girerler. Bu rekabet malesef çalıştıkları birimlere veya şirketlere değer katma yarışı olmuyor. Tamamen rakiplerine z...
Değerli okurlarım, Anadolu folklöründe ilginç özellikler vardır. Bu kültürel mirasın devamını günümüzde halâ görebiliyoruz. Bazı gelenekleri sürdürmemize rağmen malesef bunların kaynağını ve anlamını unutmuş bir toplumda yaşıyoruz. Kutup Yıldızı Türkler tarafından “merkez” olarak düşünülürd&...
Değerli okurlarım, Türkiye deyince, Türkiye ile bağdaştırdığımız ürünleri ve güzellikleri gözümüzde canlandırırız. Deniz, kum, kavun, karpuz, yöresel mutfaklarımızın nefis lezzetlerini, mis kokulu sebzeleri meyveleri ve ardından, ince belli bardaklardan içilen tavşan kanı çayımızı düşünürüz. Çay içme...
Değerli okurlarım, sadakat hakkında yüzlerce yazılar yazılıyor, yorumlar yapılıyor. Sadakat basit bir terim olduğundan herkes anlamını tarif edebilir. Ancak tarif ile uygulamak arasında uçurumlar var. Hacı Bektaş Veli "Eline, Beline, Diline Hakim Ol" demiş. Bu söz yıllar içersinde değişik anlamlarla her çağa uygun bir şekilde yorumlanmış. Hırsızlık yapma, ...
Değerli Okurlarım, her ülkenin kendi toplumu, her toplumun da kendi kültürü vardır. Bazı kültürler diğerlerine ilham kaynağı olurken bazıları da adeta tiksindirir. Son aylarda yaşadıklarımız bizi, hatta tüm dünyayı bir tür yemek kültüründen yeterince tiksindirdi. Bu sıradışı yemek kültürü tüm dünya çapında ...