Değerli okurlarım, Türkiye deyince, Türkiye ile bağdaştırdığımız ürünleri ve güzellikleri gözümüzde canlandırırız.
Deniz, kum, kavun, karpuz, yöresel mutfaklarımızın nefis lezzetlerini, mis kokulu sebzeleri meyveleri ve ardından, ince belli bardaklardan içilen tavşan kanı çayımızı düşünürüz.
Çay içmeden geçen günümüz yok. Çarşı pazar gezintilerimizde bize neredeyse her dükkânda çay ikram edilir. Çay eşliğinde dostlarla muhabbetin dibine vurulur, güzellikler, sevinçler ve kederler paylaşılır. Çay bizim vazgeçilmezlerimizden sayılır. Türkler, dünyanın neresinde yaşarlarsa oraya Türkiye'den mutlaka çay ihraç edilir. Rize'nin en yüksek çay ihracatı, Türklerin en yoğun yaşadıkları ülkelere yapılmaktadır. Çay, Türkiye ekonomisinin önemli bir ürünü olarak bilinir.
Bazen arkadaşlarım arasında sorarım, Türkiye'de çay içme geleneği kaç yıldır vardır diye. Ne de olsa, kültürümüzün önemli bir geleneğidir diye aldığım cevaplar çoğunlukla yanlış olması biraz üzücü oluyor ama neyse ki, ben Kilim Gazetemizin bana vermiş olduğu yetkiye dayanarak yanlış bilinenleri doğrulayabilme fırsatımı kullanabiliyorum.
Çay neredeyse 5 bin yıl önce Çin'de ilaç olarak kullanılmaya başlanmıştır. 17'inci Yüzyılda çay fidanları ve tohumları ilk kez Avrupa'ya getirilmiş, Portegiz'de yetiştirilmeye çalışılmış fakat başarılı olunamamış. İngilizler, Hindistan üzerindeki etkilerini kullanarak hem çay içme alışkanlığını hem de çay yetiştirme metodlarını Hindistan'a taşımışlar. Osmanlı döneminde Sultan II. Abdülhamid tarafından Çin'den getirilen çay fidanları Bursa'ya ekilmiş fakat burada çay yetiştirmenin mümkün olmadığı anlaşılmış. Türklerin çayla tanıştıktan asırlar sonra, Osmanlı devleti yıkıldıktan sonra ve o tarihe kadar en çok içilen Kahve artık ucuza ulaşılamayan bir ürün hakine geldikten sonra, çay Türklerin yeniden ilgisini çekmeye başlamış. Büyük fedakarlıklarla ve kayıplarla sonuçlanan Kurtuluş Savaşı sonrası ve yeni kurulan Türkiye Cumhuriyetimizde yeni gelir kaynaklarına ve halkımızın sağlıklı besine, gıdaya ihtiyacı vardı. Mustafa Kemal Atatürk'ün yaptırdığı araştırmalar sonucunda, Karadeniz yöresinde, Rize'de çay yetiştirmeye çok uygun toprakların varlığı tespit edilmiş ve artık önüne geçilmez bir büyüme kaydedilmiş. 1924'te Rize'de çay yetiştirme yasası çıkarılmış ve 1930'da 30 ton siyah çay tohumu ekilerek Rize yöresi Türkiye'nin çay merkezi olmuş. Şimdi dünya genelinde en büyük çay yetiştiren ülkeler arasında, Türkiye ilk 6 ülkeden biridir. Dönemin imkânsızlıklarından kaynaklanarak ucuz maliyet olarak tasarlanan ince belli çay bardaklarının tesadüfen çaý içmek için en uygun bardak olması bu başarı öyküsünün bir diğer yanıdır.
En yeni verilere göre, Rize'den bu yılın Ağustos ayına kadar 11 milyon Dolar karşılığında 2 bin 700 ton çay ihracatı gerçekleşmiş. En çok satışın, Türklerin en yoğun yaşadıkları ülkelere yapıldığını daha önce belirtmiştim. Ancak, aynı zaman biriminde, Rize'ye 47 milyon Dolar karşılığında 17 bin 300 ton çayın ithal edilmiş olması beni çok şaşırttı doğrusu. CNN Türk ekonomi haberleri sayfasında Rize Ticaret Odası başkanı Şaban Aziz Karamehmetoğlu bu yüksek ithalat rakamlarının sebebini çok net ve gerçekçi olarak açıklamış. Kendi ürettiğimiz çaylara boya katan üreticiler varmış, Türkiye'de poşet çay ve harmanlama çay olarak kullanılan çaylarda ithal edilenler tercih ediliyormuş (Kaynak: https://www.cnnturk.com/ekonomi/cay-uretilen-rize-en-cok-cay-ithal-edilen-il-cikti) .
En çok çay ihracatının, Türklerin en yoğun yaşadıkları ülkelere yapıldığını belirtmiş miydim? Memleketlerinden uzakta vatan hasreti çeken tüm yurttaşlarıma, boyalı çay tüketiminde nasıl afiyet olsun dileyebilirim ki? Avrupa genelinde yaşayan milyonlarca Türk var. Vatanımızdan gelen ürünler hijyen, sağlık ve teknik normlara uygun olsalar, biz buradaki tüketimimizle Türkiye ekonomisine ciddi katkılar sağlayabileceğimize inanıyorum. Ama malesef güvenimizi hergün biraz daha sarsıyorlar.
Sevgiler ve Selamlar
Nejdet Niflioğlu
Henüz hiç yorum yapılmamış. Şimdi ilk yorumu siz yapın!
Email adresiniz gizlenecektir. Zorunlu alanlar (*) ile işaretlenmiştir.
Değerli Okurlarım, Kadir Nurman isimli bir gurbetçi kardeşimizin 1972 yılında Berlin Bahnhof Zoo yakınlarında ilk piyasaya sürdüğü iddia edilen sandviç şeklinde Dönerin, Almanya genelinde günlük satış rakamlarının ikibuçuk milyon adet olduğu tahmin ediliyor. Yani Döner to go yılda yaklaşık bir milyar adet satılıyor. Almanya ekonomisine yaklaşık on milyar Euro hasılat sağlayan önemli bir sektör hal...
Değerli Okurlarım, birkaç yıl önce düşündürücü bir hikâye okumuştum. Okuduğum günden beri hiç aklımdan çıkmayan bu hikâyeyi bugün sizinle paylaşmak istedim. Bir İngiliz öğretmenin anısı olan bu hikâyede, öğretmen sınıfta şartlı cümleleri anlatmak için öğrencilere „eğer çok zengin olsaydım, anneme …. Alırdım” cümlesini tamamlamalarını söylüyor. Cümledeki boşluğu, hayal gücünüzü kullanarak doldur...
Değerli Okuyucularım, havalar ısındı, okullar tatile girdi veya kısa zaman sonra girecekler. Pandemi rakamları düşmekte, aşı oranı yükselmekte. Şartlar tam tatil şartları. Neredeyse herşey eskisi gibi olma yolunda. Son günlerin verilerine göre, sadece kara yolu üzerinden şimdiden dörtyüzbin vatandaşımız Türkiye’ye giriş yapmış. Bu rakam önüm&...
Değerli Okuyucularım, Harward Üniversitesi ekonomistlerinden olan Profesör Richard B. Freeman, “halkın dijital yoksullaşması kaçınılmazdır. Çevrenizdeki robotları ve bilgisayar programlarını iyice inceleyiniz, onların taşıdıkları markaların hisse senetlerini satın almalısınız” önerisinde bulunuyor. Bu işler bize göre değil Sayın Freeman! Biz gelenek...
Değerli okurlarım, global, yani küresel ticari ilişkilerin kendi kültürümüze olan yansımalarına dikkatinizi çekmek istiyorum. Genelde farkında olmadığımız küçük değişiklikler bile toplum genelinde büyük etkiler yaratabiliyor. Zamanla dilimiz, tarzımız, ihtiyaçlarımız değişime uğruyor. Gelin, bu konuyu birlikte yakından aydınlatalım....
Değerli okurlarım, keşke haklı çıkmasaydım dediğiniz oluyor mu? Benim çok sık oluyor. ABD seçime giderken adaylar hakkında soru soranlara kendimce kısa değerlendirmeler yapıyordum. Falanca kazanırsa şöyle olur, filanca kazanırsa böyle olur gibi. Joe Biden hakkında, büyük bir Türk düşmanı, Yunanlılara yakınlığıyla bilinen biri olduğunu söyler...
Değerli okurlarım, yaşadığımız bu ülkeye yani Almanya‘ya „Şairler ve Düşünürler Ülkesi“ lakabı takmışlar. Uzun edebiyat ve bilim tarihine sahip bir ülke olduğu tartışılmaz. Ancak doğada herşeyin bir kaynağı vardır. Bu da bilimsel bir gerçektir ! İsterseniz şimdi bu kaynağı birlikte araştıralım. Orta Avrupa’da edebiyat kültür...
Değerli okurlarım, kırmızı güllerin sevgiyi temsil ettiğini hepimiz biliriz. Ancak, her çiçeğin ve her bitkinin kendine öz olan bir anlamı olduğunu, çiçekler aracılığıyla mesajlaşma dilinin doğu saraylarının Selamlık bölümlerinden dünyaya yayıldığını biliyor muydunuz ? Çiçek dilini ilk kez 18. yüzyıl başlarında Ma...
Değerli okurlarım, Türk kültürüyle yetişen insanların ortak özellikleri var. Çoğumuz farkında olmadan bu özellikleri başka kültürlerde de arıyoruz. Bu özellikler bizim bilinç altımızda bulunduğundan, ne olduğunu tanımlayamasak bile devamlı arayış içersindeyiz. Bugün, bizim en belirgin özelliğimizi biraz yakından inceleyeli...
Değerli okurlarım, Avrupa’yı görmüş bir Türk’ün, diğer yurttaşlarına göre ne farkı var hiç düşündünüz mü? Neden Amerika görmüş, Asya görmüş Afrika görmüş diye hitap şekilleri yok? Uzun süre Japonya’da kalmış arkadaşlarım var. Kimse onlara: „Sen Japonya görmüş insansın...
Değerli okurlarım, büyük şirketlerde ve kurumlarda ciddi zararlara yol açan davranış şekilleri vardır. Biz yöneticiler bunları Yengeç Sepeti olarak tanımlıyoruz. Aynı birimlerde çalışanlar çoğu kez birbirleriyle gereksiz rekabete girerler. Bu rekabet malesef çalıştıkları birimlere veya şirketlere değer katma yarışı olmuyor. Tamamen rakiplerine z...
Değerli okurlarım, Anadolu folklöründe ilginç özellikler vardır. Bu kültürel mirasın devamını günümüzde halâ görebiliyoruz. Bazı gelenekleri sürdürmemize rağmen malesef bunların kaynağını ve anlamını unutmuş bir toplumda yaşıyoruz. Kutup Yıldızı Türkler tarafından “merkez” olarak düşünülürd&...
Değerli okurlarım, Türkiye deyince, Türkiye ile bağdaştırdığımız ürünleri ve güzellikleri gözümüzde canlandırırız. Deniz, kum, kavun, karpuz, yöresel mutfaklarımızın nefis lezzetlerini, mis kokulu sebzeleri meyveleri ve ardından, ince belli bardaklardan içilen tavşan kanı çayımızı düşünürüz. Çay içme...
Değerli okurlarım, sadakat hakkında yüzlerce yazılar yazılıyor, yorumlar yapılıyor. Sadakat basit bir terim olduğundan herkes anlamını tarif edebilir. Ancak tarif ile uygulamak arasında uçurumlar var. Hacı Bektaş Veli "Eline, Beline, Diline Hakim Ol" demiş. Bu söz yıllar içersinde değişik anlamlarla her çağa uygun bir şekilde yorumlanmış. Hırsızlık yapma, ...
Değerli Okurlarım, her ülkenin kendi toplumu, her toplumun da kendi kültürü vardır. Bazı kültürler diğerlerine ilham kaynağı olurken bazıları da adeta tiksindirir. Son aylarda yaşadıklarımız bizi, hatta tüm dünyayı bir tür yemek kültüründen yeterince tiksindirdi. Bu sıradışı yemek kültürü tüm dünya çapında ...