Avrupa Türklüğüne hizmet etmiş değerlerimizi siz okuyucularmıza tanıtmaya devam ediyoruz.
Bu hafta ki konuğumuz Hollanda Türk İslam Kuruluşları Birliği Genel Başkanı eğitimci şaair, yazar Sayın Abdullah Güven hocamız.
Sayın Başkanla teşkilat çalışmaları, Avrupa Türklüğü, gurbet ve edebiyat üzerine samimi bir sohbet gerçekleştirdik, umarız faydalı olmuşuzdur.
*- Sayın Başkanım okuyucularımıza kendinizi tanıtırmısınız?
1 nisan 1963 te Konyanın, Doğanhisar ilçesine bağlı Karaağa kasabasında doğdum. Çocukluğumuz kasabamız Karaağa'da geçti.
Karaağa, Sultan dağları eteklerine kurulmuş, ortasından çığıl çığıl akan çayı ile ikiye ayrılmış, Akşehire 30, Doğanhisara 8 km mesafede yeşil, şirin bir kasabadır.
Anamas mahallesiydi yetiştiğim mahalle.
Babamı kırk yaşılarında yakalandığı bir beyin hastalığından, çok erken yaşlarda kaybettim. Rabbim O'na rahmet eylesin.
Annem, çilekeş, ama güçlü bir Anadolu kadını, altı evlat büyütüp yetiştirdi. Seksen yedi yaşında bir Anadolu Çınarı gibi ayakta hamdolsun, Cenabı Allah ömrüne hayırlı bereket versin. Bizlere de dualarında olmayı nasip eylesin.
Ilk, orta öğrenimimi kasabamızda, liseyi Doğanhisar İmam-Hatip lisesinde tamamladım.
1982/ 1986 yılları arasında Erzurum Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Fransızca Bölümünü bitirdim.
1987/ 89 yılları arasında Kars-Sarıkamış Dağ Taburu'nda yedek subay -Asteğmen-olarak vatani görevimizi yapmış oldum. Evli, üç oğul babası, iki de torun dedesiyim."
*-Hollandaya ne zaman geldiniz?
Ve mesleki çalışmalarınız nelerdir?
"Efendim Hollanda'ya 1991 yılında özel bir vakfın isteği üzerine eğitimci olarak geldim. Bir çok kurum ve kuruluşta yöneticilik yapmış oldum ve hala ülkesel çapta hizmetler veren bir sivil toplum kuruluşu olan Hollanda Türk Islam Kuruluşları Birliğinin genel başkanlığını yapmaktayım. Çeşitli platformlarda dini, kültürel ve tarihi konularda konferanslar verdim. Bir çok gazete ve dergilerde köşe yazarlığı yaptım."
*-Gençlik yıllarını Türkiye de geçirmiş birisi olarak gurbete alışmak, sılaya hasret kalmak zor olmadı mı sizin için?
"Hasret demir bir diken, battıkça batar yüreğine insanın. Hasır arkası gurbetlik derlerdi eskiler. Evet insanın doğup büyüdüğü, hatıra ve hikayelerinin oluştuğu, dahası ölüleriyle yaşayan bir millet olmamız hasabiyle mezar taşlarının dikildiği yerlerden ayrılmış olması göğsünün tam ortasına sanki bir değirmen taşı konmuş gibi bir ağırlık veriyor ve buğday gibi öğütüyor, un ufak ediyor insanın hayallerini.
Gurbette sılanın her bir yönünü özlüyor Insan, sokaklarını, ağaçlarını, kuşlarını, kuzularını, yüzleri çamurlu çocuklarını, dudakları dua ile kıpırdayan iki büklüm ihtiyarlarını, sokaklarda naralar atan gençlerini, analar, atalar, kızlar, kızanlar, en önemlisi semayı çınlatan ezanları. Hepsi gurbette burnumuzda tüten bir sıla oldular.
Fakat zamanla bu duyguların yerini murad-ı Ilahinin sevkiyle geldiğimiz bu toprakları da ezan duymuş topraklar haline getirebilecek bir neslin karıncaları olabiliriz düşüncesi hakim oldu bizlerde. Yeter ki gurbet, insanın kendisiyle Rabbisi arasında olmasın. Işte o zaman sıla ve vuslat her daim güzeldir insana."
*-Sivil toplum kuruluşlarında akif çalışmalarınız ne zaman başladı?
Bu alandaki faaliyetlerinizden örnekler verebilirmisiniz?
"Hollanda'ya gelişimizle birlikte sivil toplum kuruluşlarında aktif olarak yaptığımız görevlerimiz oldu. Hollanda Türk Islam Kuruluşları Birliği bünyesinde aile ve toplumu ilgilendiren, özellikle de kadınlarımız, çoçuklarımız ve gençlerimizle ilgili projelerimiz oldu. Hollanda' da doğup, yetişmiş kızlı-erkekli yüzlerce gençlerimizle dini, sosyal, kültürel, spor ve eğitim alanlarında projeler gerçekleştirdik. Özellikle gençler üzerinde büyük tesirler bırakan, senaryolarını nacizane yazıp yönettigimiz "Vatan kokulu kahramanlar" tiyatro oyunlarını Hollandanın en büyük tiyatro salonlarında uzun seneler sahneledik, binlerce kişinin izlemesini ve tarihi ile buluşmalarını sağladık. Beş ayrı oyun olarak sahneye koyduğumuz VKK Çanakkale, VKK Şerife Bacı, VKK Sarı Zeybek, VKK Medine ve VKK Ezan Duymuş Topraklar isimli oyunlarımızla tarihe yolculuklar yapmış olduk .
Şiir ve edebiyatı gençlerimizin daha çok sevmesi, Türkçeyi güzel kullanabilmeleri için onlara, hitabet dersleri ve şiir sunumları yaptırdık.
Ayrıca oluşturduğumuz dönemde Avrupa'da bir ilk olan "Çocuk Mehter" grubunu kurduk. Çocuklarımıza tarih ve kültür bilinci yerleştirmede gayretlerimiz oldu. Bu gayretlerimiz hep devam edecek Insaallah. Gayret bizden,tevfik ve inayet Allah'tandır."
*-Ayrıca sizin televizyon programları yaptığınızı da biliyoruz! Bu konuda ne söylersiniz?
"Evet, Avrupanın ilk Türk televizyon kanalı olan Kanal Avrupa'da uzun yıllar kendi hazırladığız formatta "Ayışığı" ismiyle şiir ve sohbet programlarımızla insanlarımızı doğru kaynaklarla bilgilendirerek güzel dinimizi, şanlı peygamberimizi ve sevgili ashabını dilimiz dőndüğünce anlatmaya gayret ettik. Medyanın gücünü doğru kullanabilirsek, onu eğitim alanında da en güçlü ensturuman olarak kullanabiliriz.
Bir diğer yandan 1994 yılından beri umre ve Hac organizelerimizle ve rehberlik hizmetlerimizle insanlarımızın kutsal yolculuklarında yanlarında olduk hamdolsun."
*-Hayalleriniz ve hatıralarınız desek ne söylemek istersiniz?
Aslında hayallerimiz hedeflerimizdir.
Bu yönüyle de bir "Türk birliği" hep hayalimizdir. İçimizde her daim çırpınan bir Karadeniz'imimiz var. Hazar boylarından haykırdığımız, şu hatıramız bu yönüyle tezahür etmiş en iyi örneğimizdir. .
2015 de Dağıstanlı bir annenin şu ifadeleri bize kimliğimizi ve tarihi misyonumuzu özetlemişti.
TÜRK İSE BIR YOLUNU BULUR, ÇARESİZE ÇARE OLUR ,
Hollanda Türk Islam Kuruluşları Birliğinin 2015 vekaletle Kurban kestirme ibadetini o yıl Rusya Federasyonları'ndan Dağıstan, Çeçenistan, Kabartay-Balkar , Karaçay Çerkes Cumhuriyetlerinde gerçekleştirmiştik.
HTIKB olarak o sene görevli arkadaşlarımız ile birlikteydik.
Bizleri oraya götüren düşünce bir parça et vermek değildi elbetteki. Gayemiz, Allahın rızasını kazanmak. İslamın evrensel kardeşlik mesajıdır bizleri harekete geçiren ve eylemin içinde tutan düşünce.
Dağıstanda Mohaçkale, Babayurt bölgelerinde ve o bölgelerdeki köylerde kestik kurbanlarımızı.
Köyün dışında geniş bir arazide kurban kesim yerlerimizi ayarladık.
Müthiş bir gündü, her şey kendi akışında kendi duygusallığında ilerliyordu. Bir müddet seyrettim ortamı. O anda yanımıza atmış beş, yetmiş yaşlarında bir anne geldi. Selam verip halini arzetmek istedi. Ama ah şu dil birliğimizin olmayışı... Kırık dökük cümlelerle anlamaya çalıştım. Ama belli ki konu derindi. Hele şükür Ahmet Yesevi üniversitesini bitirmiş bir genç yetişti. Türkçesi güzel, ifadesi nezihti. Kadını dinledik, anlattı, anlattı. Sonra gencimiz bu sizden yardım istiyor deyince; biz maddi yardıma ihtiyacı var sanmıştık. Tamam gerekeni yapalım" dedim. Genç "yok o maddi yardım istemiyor onun derdi başka" dedi;
Meğer, Dağıstanlı annenin derdi; oğlu gizli servis tarafından yakalanmış ve Saint Petersburg hapishanesinde tutuluyormuş. Kendi ifadesi ile suç sayılacak hiç bir kabahatinin olmadığını, haksız yere tutuklandığını kimseyle de görüşme yaptırılmadığını söylüyordu.
Peki bizden isteği nedir?
Bu sizden oğluna ulaşarak onun oradan kurtarılmasınını istiyor.
Şaşırdınız değilmi?
Evet bende çok şaşırdım! Biz kim? O genci kurtarmak kim? Ne bir devlet görevlisiyiz! ne bürokrasi de, ne hukuk da en küçük bir etkimiz yok! Biz kim? Saint Petersburgda bir gence ulaşmak kim? Ama o an bu isteğin muhatabıydık.
Etraf bir anda kalabalıklaştı ve Şamil kardeş koşarak yanımıza geldi. Ne olduğunu sorduktan sonra yaşlı kadına “Bunlar Galandiya dan –Hollanda dan - geldiler bunlar sana yardım edemezler deyince, o yaşlı kadını görmeliydiniz!
“Bunlar Türk değil mi ?”
-Evet Türk...
- "Türk ise mutlaka bir yolunu bulur, çaresize çare olur, Türk demek mutlaka yardıma ulaşacak bir kolu var demektir." deyince; ben o anda bizim milletimizin dışarıdan görünen halini anladım.
Senin hangi makamda olman değil senin "Türk" olman sana büyük görev ve sorumluluklar vermeye yetiyor. Karadeniz vefalı Türk diye boşuna mı çırpınıyor? diye düşündüm...Aklım o annede kaldı doğrusu...
Ve görevimiz bitmişti.
Son akşam Dünya Nogay Türkeri başkanıyla tanışdık. Kendisi ile görüşmelerimizde bundan sonra bizlerin bu bölgelerdeki bütün çalışmalarımızın en verimli en güzel geçmesi için her türlü lojistik desteği verebileceklerini, kendisinin her üç ayda bir devletin zirvesi ile yapılan toplantılara katıldığını söyleyince.. o zaman bir Türk olarak içimde beni kavuran Saint petersburgdaki gencin hikayesini anlatma zamanıdır dedim.. en azından o annenin derdini paslayacak bir muhatabı buldum ve anlattım. Başkandan kesinlikle ilgilenileceği sözünü de almış olduk çok şükür.
Maksat ne bir parça etin peşine takılıp gitmek ne de bir parça et beklemek değilmiş meğer, ondaki maneviyat, kardeşlik , birlikte bir millet olma, ümmet olma ruhu ki işte bu her şeye değer. Bir kurban bağışıyla "Vefalı Türkler" anlayışı kuvvetlendiyse bu buruk gönüllerde bunda da sizin tarihe olan
büyük vefanız vardır demektir."
*-Çok etkileyici bir hatıra doğrusu hocam,
Peki, Avrupaya dönersek Avrupanın gidişatı konusunda ne dersiniz?
"Avrupaya göçün son otuz yılına şahit olmuş bir kimse olarak malesef ki Avrupanın gidişatının çok geriye gittiğine şahit oluyoruz. Sosyal, siyasal ve ekonomik yönden fark edilir derecede geriye gidişler var. Toplumda güven ve emniyet kaybolmuş durumdadır. Irkçılık, yabancı düşmanlığı ve islam karşıtlığı almış başını gidiyor. Iş hayatında ve eğitimde ayrımcılık, adam kayırma bariz bir şekilde toplumda kendini gösteriyor. Sokaklar, okul önleri uyuşturucu pazarı olmuş durumda.
Bizler kendimizi "Türkler artık Avrupanın yeni yerlileridir ve Avrupanın kaderine ortaktırlar" diye kendimizi bu toprakların bir parçası kabul ederken, onlar bizi bir türlü kabullenemdiler. Çiçekle karşıladıkları dedelerin torunlarını şimdi "bıçakla" geri göndermenin derdindeler. Ama Avrupa Türksüz, Avrupa bizsiz asla olamaz.
Diğer yandan Avrupada gençliğimiz bir kimlik buhranı içerisinde. Bu gerçeği hiç kimse göz ardı edemez ve etmemeli de. Iki kültür arasında bocalayan gençliğimizin kimlik problemleri de var.
Türkiye tarfından uygulamaya konan yüksek harçlar, bedelli askerlik gibi konulardan dolayı gençler mensubiyet duygularını kaybetmek üzereler. Vatan sevgisinden, dil, tarih şuurundan, milli duruştan da mahrumdurlar. Avrupa da doğan Türk genclerinin milli ve manevi kimliğe sahip olmalarının yolu hiç şüphesiz Türkçe diline hakim olmalarından geçer. Türkçenin muhafazası, kimlik muhafazası demektir.
*-Bu konuda neler yapılmalı? Neleri tavsiye edersiniz?
Bu konuda alınacak tedbirler, eğitim ve öğretim ezelden beri gittikleri yerlere kendi kök hücrelerini koruyarak giden, oraya öylece kök salan Horasan erlerinin yaşam biçimlerinin, dünya görüşlerinin örnek alınması çok büyük ölçüde çare olacaktır. Haci Bektaş Velinin Şu öğretisi gençliğimizi kimlik bunalımından kurtaracak reçetedir. Yeterki ehil ellerde bu ilkeler çocuklarımıza öğretilmiş olsun. Eline, Diline, Beline sahip ol düsturu, elini haramdan, dilini yalandan, belini yasaklanan ilişkilerden koru derken; ayrıca "El" Vatandır sahip ol, "Dil", konuştuğun güzel "Türkçe"ndir, konuş, unutma, unutturma, "Bel" senden olan "neslin"dir, onu koru muhafaza et" demek istenmiş olacağı da göz ardı edilmemelidir. Öyle de anlamak gerekir. Bu konularda gerek Türkiyeden, gerekse içerisinde yaşadığımız ülkelerden beklenilen çözümler olsa da, sivil toplum kuruluşlarına da ayrıca büyük görevler düşmektedir. Hz. Ali efendimizin buyurduğu gibi " Çocuklarınızı içerisinde yaşadığınız asrın ihtiyaçlarına göre yetiştiriniz "
O halde bu yönüyle sivil toplum kuruluşları günümüz şartlarına göre kendilerini yeniden dizayn etmelidirler.
*-Biraz da şiir ve edebiyatı üzerine konuşsak, yayınlanmış eserlerinizden bahsetsek ne dersiniz?
"Evet şiir alanında yazma ve yorumlama denemelerimiz oldu.
Ilk siir kitabımız "Alevler Terleyince" ismiyle yayımlanmıştır. Ikinci şiir kitabımız "Aşka Yanmak Yaraşır" adlı siir kitabımız Hollandaca Türkçe olarak yayımlanmıştır.
Üçüncü şiir kitabımız "Dağlar Kıyamda Ağlar" ismiyle Nobel yayıncılılıktan şiir severlere ulaşmıştır.
Ayrıca kendi şiirlerimizden oluşan, yine yorumlamasını de kendimizin yaptığı " Ay Bakışlım" ve " Buhur Gözlüm" adlı iki şiir albümlerimiz de çıkmış oldu.
Gençlerimizle yaptığımız tiyatro çalışmalarının arka planında onlar ile yaşadığımız hatıraları kısa anlatımlarla "Vatan Kokulu Kahramanlar " ismiyle de bir kitap yayımlamış olduk.
Orada bahsettiğim hatıralardan birisini hatırladığımda ben hala titrerim.
-Çanakkale tiyatrosu için gençlerimize rol dağılımı yapmıştık. Bu rollerden birisi de Ali Çavuş rolüydü. Savaş esnasında kolu parçalanan Ali Çavuşun hayatını anlatacaktık. Provalar başladı, senaryolar ezberleniyor ve gençler rollerine kilitlenmişlerdi. Bir prova günü Ali Çavuş rolünü üstlenen genç, yüzü sararmış, benzi solmuş olarak geldi;
"Hocam ben rolümü eksik yapıyormuşum" dedi. Hayırdır Ali Çavuşum ? dedim. -"Bu gece rüyama Ali Çavuş geldi ve bana savaşı ve yaşadıklarını anlattı. Madem ki beni anlatacaksınız o halde şöyle yapacaksınız" dedi. Şaşırdım, donakaldım. Ona sadece, "bundan sonra sen rolünü rüyanda Ali Çavuş dedemiz sana nasıl anlattıysa öyle yapacaksın" dedim. Gösteri günü bütün gençler harikaydı, ama Ali Çavuş bir başkaydı. Sanki Ali Çavuş aramızdaydı. Bütün izleyiciler gözyaşlarıyla izlediler Vatan Kokulu Kahramanların muhteşem gösterilerini.
Şimdi o gençlerimizin hepsi kendilerini Vatan kokulu kahramanların birer sevdalısı olarak, atalarına karşı vefalı olabilme gayreti ile de dünya görüşlerini oluşturmuşlardır.
Gençlerimize şiir ve edebiyatı sevdirmek gerekir. Türkçe konuşan nesiller var olmaya devam etmelidir. Bizler de bunun için gayretli çamalışmalarımıza durmadan, dinlenmeden devam etmeliyiz. Bu da bizim aziz milletimize vefamızdır.
Abdullah hocam bizim için zaman ayirdınız Allah razı olsun çok verimli röportajımız oldu. Teşekkür ediyorum.
"Bende size teşekkür ediyorum Benimle bu röportajı yaptığınız için Doğan Tufan kardeşim sizlere başarılar diliyorum"
Henüz hiç yorum yapılmamış. Şimdi ilk yorumu siz yapın!
Email adresiniz gizlenecektir. Zorunlu alanlar (*) ile işaretlenmiştir.
Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB), 40. yılını çeşitli etkinliklerle kutlanmaya devam ediyor. Göppingen şehrinde düzenlen koşu ve yürüyüşe Württemberg bölgesinde DİTİB’e bağlı Türk İslam Birliği ve Cami derneği yöneticileri, din görevlileri ile birlikte Sporcu atletlerde katıldılar. Kısa adı DİTİB olan Diyanet İşleri Türk İslam Birliği, Württemberg eyalet Birliği Başkanı İsmet H...
Merkezi Ludwigshafen’de bulunan Avrupa Nizam-ı Alem Federasyonu, geçtiğimiz ay genel kurulunu genel merkezde toplayarak yeni idarecilerini seçmişti. Genel başkanlığa tekrar Erol Yazıcıoğlu seçilmişti. Avrupa ülkelerinde şubeleri ve üyeleri olan Nizam-ı Alem Federasyonu, 30 yıl önce resmen hizmete başlamış ve bu günlere yani 30. yıla gelmiş bulunuyor. Yeni seçilen yöneticilerin tanıtılacağı ...
Emekli olan üç evlat babası vefalı okurumuz Yozgat Sorgun, Tuzlacık köyünden orta boy zarf içerisinde yine A5 ebadında mektupla ismimin de yazıldığı, “Dolma Kalem” geldi. Okurumun bu hediyesi beni çok sevindirdi, duygulandırdı. Tuzlacık Köyü’nden 17 yaşındayken gurbet dediğimiz, gurbet bildiğimiz, çok gurbetçiye acı vatan olan, şimdi ise çocuklarımızın, torunlarımızın Vatanı; ‘Almanya’. A...
Kısa adı ABTTF, Batı Trakya Türk Federasyonu hizmetlerine aralıksız devam ediyor. Geçtiğimiz hafta Batı Trakya Türk toplumuna karşı devletin sistematik ayrımcılığının örneği olarak isminde Türk kelimesi geçtiği için kadın derneklerinin dernek kurma özgürlüğünün ihlal edildiğini aktardı, Batı Trakya’nın geri kalmışlığının bölgedeki Türk kadınları üzerindeki etkilerini dile getirdiği basın açıklamas...
Batı Avrupa Türklerinin duygu ve düşüncelerine Tercüman olan kültür elçimiz, gönül dostu, şair ve yazar büyük Ozan Yusuf Polatoğlu kardeşimle Batı Avrupa’ya göçün 30 Ekim1961 yılı münasebetiyle Avrupa ülkelerine Göçü konu edinen söyleşi etmiştim. Rahmeti, Rahmana kavuşan Ozan Yusuf’la son söyleşiyi yapmak nasip olmuştu. Daha sonraki aylarda kendisinin Korana hastalığı sonucu hastanende uzun ayl...
Kısa adı ANF olan Avrupa Nizam-ı Alem Federasyonu Avrupa ülkelerinde 30 yıl önce kurulmuş, bugün kendi hizmet binalarına kavuşmuş, Avrupa Türklüğüne külliye eserler içinde hizmet veriyorlar. Bugüne kadar başta Kurucu Genel Başkan, gönüldaşım Zülfü Canbolat, eğitim camiamızın yakından tanıdığı Prof. Dr. Orhan Kavuncu, 1980’lerden beri tanıdığım Heilbronn Ülkü Ocağı’nın gençlik kolları başkanlığı...
Almanya’nın Frankfurt şehrinde Prof. Dr. Fuat Sezgin’i Anma Programı gerçekleşti. Prof. Dr. Fuat Sezgin İslam Bilim Tarihi Araştırmaları Vakfı, Frankfurt Başkonsolosluğu ve Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı tarafından Frankfurt’ta Prof. Dr. Fuat Sezgin’i anma programı gerçekleştirildi. Prof. Dr. Fuat Sezgin’in 100. doğum yıldönümü vesilesiyle düzenlenen anma programı...
19 Mayıs Samsun Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu olan Tayyip Koçer Hoca, 28 yıldır devlet memuru. Diyanet işleri başkanlığının bütün birimlerinde çalıştı. Yurt dışı görevinde de bulunan Koçer, Şarkışla’daki müftülük görevinden ayrılarak Göppingen Merkez Camii’nde görevindeki hizmetine başladı. İlk Cuma vaazı ve hutbe konuşmasını yapıp namazını kıldırdı. “Ailece Camide buluşuyoruz” ...
Kısa adı BULTÜRK olan Bulgaristan Türkleri Derneği Genel Başkanı Rafet Ulutürk basın bildirisi yayınladı. Bildiriyi aynen yayınlıyorum; “Bugün burada toplanmamızın nedeni, 27 Ekim 2024 tarihinde Bulgaristan’da yapılacak olan erken genel seçimlerle ilgili olarak Türkiye'deki Bulgaristanlı çifte vatandaşlarının oy kullanmama ve seçimi boykot etme kararını açıklamaktır. Bu karar, yıllard...
Almanya’nın Baden- Würtemberg eyaletinin başkenti Stuttgart şehrinde bulunan Stuttgart Başkonsolosluğu Eğitim Ateşelerimizden Zeki Önsöz hocamın hakka irtihalinin üzerinden bir yıl geçti. • Eğitimci araştırmacı gönül insanı Zeki Önsöz’ü unutmadık, unutmayacağız. Rabbim rahmetiyle merhametiyle muamele eylesin. Mekânı cennet olsun. Sahibi olduğum Aktüel dergimize yazdığı makalesinde Almanya’d...
•Bugün 17 Ekim. Avrupa Türk İslam Birliği’ (ATİB) in 37.kuruluş yıldönümü. • Allah'tan, her dönem görev yapan Musa Serdar Çelebi, Fikret Ekin, Selahattin Saygın, İhsan Öner, Durmuş Yıldırım, İmam Çengiz gönüldaşlarıma emeklerinin zayi olmamasını diliyor gelecek için de hayırlı çalışmalar dilerim. Kısa adı ATIB olan Avrupa Türk İslam Kültür Dernekleri Birliği’nin Kurucularından ve Gene...
Dil Bayramımız kutlu olsun. Türklüğün vicdanı bir, Dini bir, vatanı bir, Fakat hepsi ayrılır Olmazsa lisanı bir. *Ziya Gökalp* Dil Bayramımız kutlu olsun Dilerim ki, Türkçemize sahip çıkmanın bilinci vatanımızın her köşesine yayılsın. Yayılması için Türk, Aydın, ilim, insanlarımız okullarımızla birlikte bütün kamu görevlilerimiz canla başla gayret...
T. C. Devleti Cumhurbaşkanlığı Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Avrupa ülkelerine atanan din görevlileri görev yaptıkları camilerde irşat vazifelerine devam ediyorlar. Görevli atanan görevliler beş yıllığına hizmette bulunuyorlar. İşte geçtiğimiz son Cuma namazını kıldıran, genç gelecek vaat eden İzmir Üniversitesi ilahiyat fakültesi mezunu olan Halil Şanlı Göppingen DİTİB Merkez Camiin...
1985 yılının Nisan ayı, Almanya Türk Federasyonun Kuzey Almanya eyaletindeki büyük Kurultayında tanıdım, gazeteci Eyyüp Alp’i. Kolunda çantası, elinde fotoğraf makinası, kendisinin de boyu uzun olduğundan hep göze hitap ediyordu. Bende yeni Tercüman gazetesi muhabiri olarak gelmiştim. Benim Tercüman muhabiri olarak geldiğimi öğrenen Eyyüp Alp bana, “Sende mi Tercüman muhabirisin?” dedi. “Evet” ded...
Bir yıl oldu sevdiklerine veda edeli Bir yıl oldu sevdiği Resul’üne kavuşalı Çok özlediği çocuklarının Annelerine kavuşalı Aşıktı hem de çok sevdiği Leyla’sına kavuşalı. Foto: Fulya Ateş Almanya’ya ilk gelen nesillerimizdendi Aydınlı Hacı Hüsnü Ateş ağabeyim. Türk Kültür Merkezimizin vefalı üyesiydi. Yeni açtığımız Camimizin mihrabını, kürsü ve hutbesini büy...