Almanya'ya ilk geldiğim yıllardan beri 40 senedir dostum arkadaşım olan, Kanal Avrupa TV'nin başarılı yapımcısı Mehmet Baş beyin, başarılı iyi eğitimli oğlu Yasin Baş ile röportaj yaptık. Yasin Baş, 1982 yılında Almanya'nın Aşağı Saksonya Eyaleti’ne bağlı Osnabrück şehrinde dünyaya merhaba dedi. Yüksek lisans eğitimini Osnabrück Üniversitesi'nde Siyaset Bilimleri ve Tarih alanında tamamladı. Bir sivil toplum kuruluşunda araştırmacı olarak görevli olan Yasin Baş, aynı zamanda gazetecilik ve siyasi danışmanlık mesleğini de ifa ediyor. Yasin Baş çeşitli Almanca ve Türkçe gazete, dergi, internet haber sitelerinde yorum ve köşe yazıları kaleme alıyor, siyasi ve toplumsal gelişmeleri değerlendiriyor. Baş’ın çeşitli Alman, Avusturya ve İsviçre gazetelerinde yayınlanan yüzden fazla okuyucu mektubu ve makaleleri bulunuyor. Medya takibi ile de meşgul olan Baş, mütercimlik hizmetleri de sunuyor. Baş, 2003 senesinde T.C. Hannover Din Hizmetleri Ataşeliğince düzenlenen kompozisyon yarışmasında Aşağı Saksonya ve Bremen birincisi, 2005 yılı T.C. Berlin Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşavriliğince düzenlenen Almanya „5. Ödüllü Kompozisyon Yarışması“ Almanya birincisi oldu. 2002 ile 2007 yıllarındaki üniversite tahsili esnasında Türkiye Büyük Millet Meclisi, Federal Alman Meclisi, Aşağı Saksonya İçişleri Bakanlığı, IMAP Siyaset ve Şirket Danışmanlığı Merkezi gibi önemli devlet ve sivil kurumlarında stajlar yaptı. Hannoversche Allgemeine Zeitung (HAZ) ve Neue Westfälische Zeitung (NWZ) gibi Almanya'nın tanınmış gazetelerinde de stajyerlik yaparak iş deneyimi kazanmış olan Baş, siyasetçi, milletvekilleri gazeteci ve yöneticilere danışmanlık yapıyor. Yasin Baş’ın ağırlık verdiği diğer çalışma alanları Türkiye-Almanya ilişkileri, Alman medyası, ayrımcılık, ırkçılık ve İslamofobya’nın yanı sıra göç, uyum, katılım ve Almanya'daki Türkler. Yasin Baş’ın yurtiçinde ve yurtdışında yayınlanan birçok kitap, makale ve araştırmaları bulunuyor.Almanyada yildiz gibi parlayan İ bu kıymetli değerimiz,geleceğimiz Yasin Baş'la,içten samimi bir söyleşimizi kıymetli okuyucularımız için yaptık.
Yasin bey, Avrupa'daki Türk kuruluşlarının sosyal ve kültürel hizmetlerini yeterli buluyor musunuz?
Avrupa'daki Türk kuruluşlarının birçoğunun gönüllülük esasında faaliyet gösterdiklerini göz önünde bulundurursak sosyal ve kültürel hizmetleri gayet iyi olarak değerlendiriyorum. Kendi kendimize şu soruyu yöneltmemiz gerekiyor: Elimizde mevcut olan neyimiz bulunuyor, ne veriyoruz, daha doğrusu ne gibi bir yatırım yapıyoruz ve buna karşılık ne bekliyoruz? Çoğunluğunu birinci ve ikinci nesil Türk göçmenlerinin hayata geçirmiş olduğu Türk kuruluşlarımız 1970’lerin sonlarında, 1980’lerde kurulan teşkilatlardan oluşuyor. Yani demir perdenin, iki kutuplu bir dünyanın bulunduğu bir döneme tekabül ediyor bu kuruluşların inşası. Maalesef bugün tek tük de olsa, hala o zamanda ve o dünyada takılı kalıp, kendini geliştirememiş teşkilatların varlığına da şahit olabiliyoruz zaman zaman. Bunu asla küçümseme amaçlı söylemiyorum. O dernekleri kuranlara minnet borçluyuz. Ve bugün biz üçüncü ve dördüncü nesil Türkiye kökenliler olarak o babalarımızın, annelerimizin, dedelerimiz ve ninelerimizin göstermiş olduğu başarıyı, o özveriyi, o fedakarlığı ve feragatı göstermede çok daha zorlanıyoruz. O günün şartlarında o hayata geçirilen yapıları kurmak vizyonerlik ve idealizm gerektiriyordu. Herkesin bir ideali, bir hedefi, bir ülküsü mevcuttu. On binlerin sığdığı statlar, arenalar, salonlar kolaylıkla doldurulabiliyordu. İnsanlar arasındaki bağlar, muhabbet, güven, sevgi sanki bugünkünden daha sıkı idi. O günlerde sosyal ve kültürel hizmetleri verebilecek pek çok kişi, yapı, platform da yoktu. Bugün ise çok şey değişti. Aradan neredeyse 50/60 yıl geçti. Bu süre zarfında ilk olarak teknik, medya araçları, yani televizyon, video gibi aletler yaygınlaştı. Sonra çanak antenler, Türk TV kanalları, her an ulaşılabilirliği sağlayan cep telefonları, internet, akıllı telefonlar ortaya çıktı. Bu aletlerin hepsi bir şekilde sosyal ve kültürel hizmetleri yaygınlaştırarak, medya üzerinden sunulabilir hale getirdi. Yani mevcut kuruluşların bazı sosyal ve kültürel hizmetleri teknik aletler ve o aletler üzerinden kullanılabilen bilgi taşıyıcıları tarafından sunulmaya başlandı. Dördüncü sanayi devrimi gerçekleştikten sonra, dijital dünyaya geçiş sürecinde ise bazılarına göre birçok kuruluşa artık gerek bile kalmadı. Dijital devrim ve bununla birlikte kovid-19 salgını uzaktan eğitim, uzaktan alışveriş, uzaktan sağlık, uzaktan iletişim, uzaktan turizm, uzaktan ibadet, uzaktan çalışma ve uzaktan hizmet gibi yenilikler ile günlük hayatımızın değişmesine vesile oldu. Kültürel ve sosyal hizmetler de buna dahil.
Ayrıca üçüncü ve dördüncü neslin bu ülkede doğup, sosyalleşmesi, eğitim ve öğrenimini burada alması da sosyal ve kültürel alanda bir değişimi bir arada getirdi. Başka türlü söylemek gerekirse: Burada büyüyen insanların sosyal ve kültürel talepleri ile yurtdışından göç etmiş olan kişilerin sosyal ve kültürel talepleri arasında fark görülmeye başlandı. İlk başta bu belki fazla göze çarpmadı. Ancak ilerleyen yıllarda kültürel çatışmalara varabilen, aile arası sarsıntılar ile sonuçlanabilen sorunların çıkması ile bu daha dikkat çekici hale geldi. Benim gözlemlediğim kadarıyla üçüncü, dördüncü ve beşinci neslin mevcut Türk kuruluşları ile bir gönül bağı bulunsa bile çok sıkı kişisel bir bağı bulunmuyor. Organize edilen sosyal ve kültürel faaliyetlere katılan gençlerin sayıları malum. Dışarıya açılabilme konusunda da pek başarı elde edilmediğini gözlemliyorum. „Kendimiz çalıp, kendimiz oynuyoruz” tabirini kullanırsam herhalde ne demek istediğim daha iyi anlaşılabilir. Yani derneklerimizde faaliyet, gayret, özveri var, kısacası hareket var ama bereket sınırlı. Bazı derneklerde görev almak isteyen gençlerin küstürülüp veya küsüp ayrıldığını gözlemliyoruz. Maalesef gençlere iyi örnek olmaları beklenen yetişkinler bile bu gibi sorunlar ile hem kendilerine hem mensup oldukları teşkilatlara büyük yaralar açabiliyorlar. Bazı dernekler özellikle gençlere sorumluluk vermek isterken, başka derneklerin de gelecek vaat etmeyen yaşlılar kulüplerine dönüştüğünü görebiliyoruz. Ama sonuç itibariyle derneklerimiz kendi kısıtlı imkanları ile güzel ve faydalı hizmetler sunma gayreti içerisindeler. Bu da o kısıtlı imkanlar göz önünde bulundurulduğunda takdire şayan aslında.
Gençlik için ne tür hizmetler istersiniz?
enstitüleri kurmaktan bahsediyor. Söze gelince kolay tabi bunları kurmak. Ama örneğin Alman siyasi vakıflarının toplam yıllık bütçelerinin 600 milyon Avro olduğunu, başka bir örnek vermek gerekirse Alman televizyon vergisi üzerinden 8,1 milyar(!) Avro gelir elde edildiğini biliyor musunuz? Alman gazetelerinin sahiplerinin milyarder olduklarını belki duymuşsunuzdur. Birçok Alman vakfının, ister siyasi olsun, ister özel veya şirket vakıfları, milyonlar ile desteklendiğini biliyor musunuz? Bunlar ile kıyasla Türk kuruluşları ve dernekler nasıl rekabet edebilir? Birileri şampiyonlar liginde oynuyor, diğerleri ise en alt mahalle takımında. Bu sebepten birileri ‘diaspora’, ‘lobi’, ‘vakıf’ kavramını kullandığında önce bunun için nelerin gerektiğine, yani altyapılarının olup olmadığına bakmalı. Ona göre hareket etmeli. Türk işverenleri, iş adamları biraz da kazançlarını buralara yatırabilirse Almanya'daki Türklerin geleceği için hayırlı bir adım atmış olacaklar. Afiş sponsorluğunu yatırım olarak gören iş adamlarını kastetmiyorum.
Cemiyet ve cami derneklerimizin ve vatandaşlarımızın sorunları
DEVAM EDECEK
Henüz hiç yorum yapılmamış. Şimdi ilk yorumu siz yapın!
Email adresiniz gizlenecektir. Zorunlu alanlar (*) ile işaretlenmiştir.
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Dışişleri Bakanlığı, dünya genelinde insan haklarının durumunun ülkeler bazında incelendiği 2024 İnsan Hakları Uygulamaları Raporu’nu yayımladı. Kısa adı ABTTF olan Avrupa Batı Trakya Türkleri Federasyonu genel Başkanı Halit Habip Oğlu, Almanya’da başına verdiği bilgide şöyle konuştu; “Kapsamı oldukça daraltılan bu yılki raporda toplumumuzun sorunlarına ...
Perşembe günü gazetemizde yayınladığımız bu haberde, Yunanistan devleti Soydaşlarımızın dernek kurmalarına izin vermeyenler, okul açmayı dursun var olan okulları, camilerimizi bir, bir kapatıyor, ülkemizde kiliseler okullar açılıyor, Dünkü yazımda bu konuyu yazmıştım. Tekrar hatırlayalım. İtalya’nın Güney Tirol özerk bölgesinde yaşayan Alman azınlığının haber portalı “Stol.it”, Avrupa İnsan Ha...
İtalya’daki Almanca haber portalında İskeçe İli Türk Kadınları Kültür Derneği ile ilgili AİHM kararı hakkında haberi çok ses getirdi. İtalya’nın Güney Tirol özerk bölgesinde yaşayan Alman azınlığının haber portalı “Stol.it”, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) isminde geçen “Türk” kelimesi nedeniyle Yunan ulusal mahkemeleri tarafından tescil edilmeyen İskeçe İli Türk Kadınları Kültür Dern...
Üniversite Öğretim Elemanları Dayanışma Derneği (ÜNDER) tarafından, Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) işbirliği ile "Yükseköğretimin Geleceği: Reformlar, Eşitlik ve Kalite Odaklı Bir Ekosistem için Çalıştay” düzenlendi. Trabzon’da 7-8 Ağustos 2025 tarihinde KTÜ yerleşkesindeki Koru Otel'de gerçekleştirilen toplantıya farklı üniversite ve şehirden gelen 28 akademisyen katılıp katkı verdi. ...
Avrupalı Türkler Kayseri’de Toplanıyor. Anadolu ve Avrupa Türkleri Yardımlaşma Derneği Kayseri ATİB teşkilatı kurulduğu yoldan beri çok güzel hizmetlere imza atıyor. Avrupalı Türkleri 20 Ağustos tarihinde Melikgazi belediye kültür salonuna saat 19:00 da yapılacak Tarihi proğrama davet etti. Belçika Türk İslam Federasyonu genel başkanlığını uzun yıllar yapan. Eğitimci Hayrullah Can, başka...
Geleceğimizin teminatı Gençlik için akademisyenler emeğini esirgemedi. TÜBİTAK 4004 Doğa Eğitimi ve Bilim Okulları Destekleme Programı kapsamında geçtiğim ay (07 – 13 Temmuz 2025 tarihleri arasında Amasya’da gerçekleştirildi) “Doğa ve Çevre Dostu Atılgan Gençlik” başlıklı proje ile öğretmen adayı üniversite öğrencileri, farklı üniversitelerden alanlarında yetkin akademisyenlerle buluşma imkânı ...
Anavatanımız Türkiye Batı Trakya Türk toplumuna sahip çıkmasından Yunanistan’da bazı çevreleri yine rahatsız etti. (Foto: AA) Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu (ABTTF) Genel Başkanı: “Ülkemizin yöneticileri ve önde gelen siyasetçileri İstanbul, Gökçeada ve Bozcaada’daki Rum Ortodoks okulları ve kiliselerini ziyaretlerinde yaptıkları açıklamalarında sadece ve sürekli yalnız ‘Rum’ azınl...
Şair yazar rahmetli Mehmet Emin YURDAKUL bir şiirinde; Bırak beni haykırayım, susarsam sen matem et; Unutma ki şairleri haykırmayan bir millet, Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir; buyuruyor. Fransa’da yaşayan vatan sevdalı Yozgat’lı gönül insanı Ozan Ali Kirazlı da haksızlığa uğrayan Avrupa Türkleri için, ses bayrağını yükseltti. Belli bir yere getirilmiş vitrine çıkmışları...
Araştırmacı yazar, Avrupalı Türkün genç siyasetçisi, aynı zamanda sesi ve kalemi olan İhsan Kılıç, görüntülü bir video paylaştı. Burada Fedakâr Çalışkan Avrupa’da 65 yıldır Türk kültürünü örf ve adetlerini yaşamak yaşatmak için gayret eden mücadele eden Avrupalı Türklerine yönelik haksızlık yapıldığını bunu da sözde siyasetçiler tarafından yapıldığını anlattı. Genç Yazar ve Siyasetçi İhsan...
Almanya’da yaşayan Türk toplumuna konuşmasında “Ulan zirzop!” diyerek hakaret etti. Almanya’nın Duisburg şehrinde yaşayan Duisburg Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyesi Bekir Sipahi, yayınladığı basın bildirisinde, CHP Millet Vekili Cemal Enginyurt’un sarf ettiği, “Ulan zirzop!” ifadesini şiddetle kınıyorum” dedi. Ve şöyle devam etti; “Bizler; Avrupa’da doğup büyüyen ya da çalışmak için ...
Avrupa Türk'ünün bu mektubunu lütfen Ulaştırma bakanlığına ulaştırın. Almanya Deva Partisi yöneticilerin olan gazeteci yazar ve yayıncı İhsan Kılıç T.C. Ulaştırma bakanlığına ulaştırılması amacıyla sosyal medya hesabından bir mektup yayınladı. Bu mektubunu bize de gönderdi. Bende belki bakanımıza gazetemizi okuyan resmi yetkililerimiz ulaştırırlar ümidindeyim. Kıymetli bakanım, Türk...
Almanya’nın Baden-Württemberg eyaletinin başkenti Stuttgart’ın ilçelerinden Göppingen 2023 yılı verilerine 58800 nüfusa ek olarak yüzde 20 yabancı nüfus bulunmakta olup Türk pasaportu taşıyanların oranı ise on iki bin vatandaşımızın yaşadığı tahmin ediliyor. Göppingen’in eski hastanesi olan “Klinik am Eichert”, yani Eichert caddesindeki önceki hastane, resmî olarak 23 Temmuz 1979 tarihinde açıl...
İşgal rejimi basın ve medya organlarını takip ederek işgal cephesinin iç dinamiklerini ve durumunu takip etmektedir. Bu anlamda yazar Guy Shalev’ın Haaretz’de yayınlanan aşağıdaki yazısını Türkçeye çevirerek istifadeye sunmuştur. O günden itibaren, 22 ay boyunca, İsrail Gazze'deki sağlık sistemini sistematik şekilde yok etti. 7 Ekim’in acısı bedenimizi ve ruhumuzu sararken, buna rağmen her ...
Almanya’da yetişmiş hukuk eğitimini bu ülkede almış Millî Görüş teşkilatının uzun yıllar genel sekreterliğini yapan, Ak Partiden İstanbul Milletvekili olarak meclise giren Mustafa Yeneroğlu, Ak Parti’den istifa ederek bağımsız İstanbul milletvekili olarak mecliste görev yapıyor. Geçtiğimiz hafta yayınladığı basın bildirisinde Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın unutulduğunu dile getirdi. Türk...
ABTTF Başkanı: “Bizler Lozan Antlaşması ile aynı kaderi paylaştığımız Rum Ortodoks azınlığı için anavatanımızdan talep edilen hakların aynısının ülkemiz Yunanistan tarafından toplumumuza da verilmesini istiyoruz. Kendisini her fırsatta demokrasinin beşiği olarak tanımlayan, Avrupa Birliği’nin en eski üyelerinden biri olan ülkemize yakışan da budur”. Konuyla ilgili olarak Avrupa Batı Trakya ...