Türk - Alman İlişkileri Çok Eskiye Dayanır
Karlsruhe Başkonsolosluğu, Türk Tarih Kurumu, Kültür, Tarih ve Entegrasyon Araştırmaları Enstitüsü’nün iş birliğiyle düzenlenen “Türk-Alman Tarihi ve İlişkileri Üzerine Akademisyenlerle Söyleşi” programında bölgedeki STK temsilcileri, iş insanları ve basın mensuplarıyla bir araya geldi.
Karlsruhe Başkonsolosluğu’nda düzenlenen ve Moderatörlüğünü Eğitim Ataşesi Dr. Uğur Acar’ın yaptığı söyleşide Karlsruhe Başkonsolosu Banu Terzioğlu, İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü Eskiçağ Tarihi Öğretim Üyesi ve Türk Tarih Kurumu Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Hamdi Sayar, Türk Tarih Kurumu Bilimsel Çalışmalar Müdür Vekili Uğur Cenk, Samsun Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Çolak ve Türk-Alman Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cemal Yıldız konuşma yaptılar.
İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü Eskiçağ Tarihi Öğretim Üyesi ve Türk Tarih Kurumu Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Hamdi Sayar ‘Alman Bilim Adamlarının Türkiye'deki Arkeoloji ve İlk Çağ Tarihi Araştırmalarına Katkıları’, Samsun Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Çolak, ‘I. Dünya Savaşı Döneminde Türk-Alman İttifakı ve Eğitim İlişkileri’, Türk-Alman Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Cemal Yıldız, ’’Almanya’daki Türklerin Eğitimine Dair Notlar' ile Kültür, Tarih ve Entegrasyon Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Dr. Latif Çelik “Türk-Alman İlişkilerinde Dil, Tarih ve Kültürün Yeri” konulu sunum yaptılar.
Türk - Alman Dostluğu Çok Derin
Prof.Dr. Mustafa Hamdi Sayar,'1915 yılından beri Eskiçağ derslerinin verildiği İstanbul Üniversitesi’nde Eskiçağ Dönemi kültürleri üzerine çalışan bilim insanlarının Anadolu ve yakın çevresinde oluşan uygarlıklara ait taşınır ve taşınmaz kültür varlıkları ve bölgelerarası kültürel ilişkileri, Eskiçağ tarihi ve arkeoloji müzesini kuran Alman mühendisleri ile çalışmalarını anlattı’’. Prof. Dr. Mustafa Hamdi Sayar da, Kanuni Sultan Süleyman zamanında Hacı Bayram Camii yanında iki dilde yazıtları Theodor Mommsen’ın ilgisini çektiğini ve Anadolu eski çağlara ,eski medeniyetlere sahip olduğunu anlattı.
Sayar yazıtlardan anlaşıldığı üzere, Andreas Davüs 1811- 1879 İstanbul’da Ticaret Hâkimi olarak Adalet Bakanlığında görev yapmış bir Alman. Albert Einstein’da Türkiye’ye davetliymiş ve Clemens Emin Bosch da Türkkiye'de yaşayan ünlülerden.
Prof. Dr. Mustafa Çolak da yaptığı 1.Dünya savaşı döneminde Türk-Alman ittifakı ve Eğitim ilişkileri hakkındaki sunumunda: “Türklerle Almanlar neden birbirlerine muhtaçlar? Osmanlının yükselişinde Almanlar çöküşteydi. Martin Luther’i de Kanuni desteklemiştir. Osmanlının zor dönemlerinde bu sefer Almanların yardımlarımı görüyoruz. II Wilhelm üç defa Osmanlı’yı ziyaret etmiştir. 1899 ziyareti çok önemli oldu. Şam ve Kudüs’e de gider, II Wilhelm, ‘300 milyon Müslüman bizim dostumuzdur, biz Müslümanların koruyucusuyuz’ der. Bağdat- Berlin tren yolu projesi 1898’de başladı. Ahde Vefa, Bir kahvenin kırk yıl hatırı vardır” dedi.
Prof. Dr. Cemal Yıldız, Almanya’daki Türklerin Eğitimine Dair Notlar kunusunda, “UNI’ye gidenlerin oranı sadece yüzde 14 ve bu çok az. Alman eğitim sisteminde eşit imkanlardan faydalanmakta toplumumuz zorlanıyor. Yüze 14 rakamı az, mesleki eğitim yüzde 24. Kadınlarımız daha başarılar, akademik başarılar, nitelikli insanların sayısı da iz bırakacak hizmetler yapıyorlar. Yurt dışındaki vatandaşlarımızın çocukları açısından düşündüğümüzde, ana dilinin önemi daha da artmaktadır. Göçmen aileye mensup olan çocuk, bir taraftan kendi ailesi içerisinde yerli toplumunkinden tamamen farklı bir dili öğrenerek farklı değer ve normları edinerek ayrı bir sosyalleşme süreci yaşarken, diğer taraftan içinde yaşadığı toplumun okullarında, yerli arkadaşlık gruplarında, yüz yüze, yakından ve uzaktan ilişki içerisine girdiği sosyal çevrede ise, o toplumun dilini öğrenir, inanç, değer ve normlarına göre ayrı bir sosyalleşme süreci yaşar. Bu sayılar çok az. Yeterince eğitim sisteminden faydalanamıyoruz. Türkiye’de maddi yatırım yerine çocuklarımızın eğitimine yatırım yapabiliriz. İki dilli ve çok dilli nesil yetiştirmek zorundayız” dedi.
Dr. Latif Çelik de Türk-Alman ilişkilerinde dil, tarih ve kültürün yeri konulu sunumunda, “İnsanımızın en lazım olan meselelerden evvel Türkiye Merkez Bankası önce gelmiştir. İlk gelenlerin ne gibi zorluklar çektiğini bilmiyoruz. Yazılı tarihe arşivciliğe önem vermiyoruz. Mektupları saklayın. İki insan kaybolmayalım diye ellerinden bağlamışlar. Kültürel varlığımıza sahip çıkalım. Acıyı da tatlıyı da okumalıyız. Tarih, sevdiklerinin alınıp, sevmediklerinin orada bırakılabileceği bir elbise dolabı değildir. Oradaki her şey senindir. ‘Bilim insanlığın ortak mirasıdır, bilim insanlarına saygı her şeyin üstündedir’ diyen Modern Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, Alman Bilim İnsanlarını zor yıllarda Türkiye’ye davet ederek özgür çalışmalarına imkân sağlamıştır” dedi.