Hikmet Kütüphanesi Açıldı

“Eşek ölür semeri kalır/İnsan ölür eseri kalır. Biz geriye semer değil eser bırakmayı tercih ettik” diyen Rüştü Kam ve arkadaşları uzun uğraşlar sonunda, Berlin’de ilk Türk Kütüphanesi ‘Hikmet Kütüphanesi’ni’ hizmete açtılar. Kütüphanede 12 bin cilt kitap bulunuyor.

Hikmet Kütüphanesi Açıldı
  • 04 Ekim 2022
  • 1001

Berlin’de gerçekleştirilen Hikmet Kütüphanesi’in açılışına, T.C. Berlin Başkonsolosu Rıfkı Olgun Yücekök, Müsteşar Emre Gençtuğ, Basın Müşaviri Hasan Kocabıyık, Eğitim Müşaviri Vekil Erdal Tanas Karagöl, basın mensupları ve çok sayıda misafirler katıldı.

Açılış konuşması yapan Rüştü Kam, “Bu kitapları üyelerimizin kendi ceplerinden ödedikleri paralarla satın aldık, bir kısmını da halkımız bağış olarak verdi. Bugün itibariyle 12 bin cilt kitabımız var kütüphanemizde.

“Sayın Başkonsolosum Rıfkı Olgun Yücekök, Sayın Müsteşarım Emre Gençtuğ, Sayın Basın Müşavirim Hasan Kocabıyık, Sayın Eğitim Müşaviri Vekilim Erdal Tanas Karagöl, Sayın Yunus Emre Başkanım, Feyzullah Bahşi, Sayın basın mensupları ve sayın misafirler. Böylesine anlamlı bir günde bizleri yalnız bırakmadınız, teşriflerinizle bizleri onurlandırdınız. Hoş geldiniz, safalar getirdiniz.

Türk Eğitim Derneği 2000 yılında kuruldu. Çocuklarımızın okul derslerine yardımcı olmak üzere çıktık yola. Berlin’in Neukölln İlçesinde 22 yılımızı doldurmak üzereyiz. Yüzlerce öğrencimizin elinden tuttuk. Bir kısmı değişik üniversitelerden mezun oldu, bir kısmı çeşitli dallarda meslek eğitimi aldı. Onların başarıları bizlerin haklı gururu oldu. Neukölln’ün eğitim seviyesinin yükselmesindeki katkılarımız bizleri mutlu kıldı, sevincimiz sonsuzdur.

Hemen sonra Berlin Veliler Topluluğu Derneğini kurduk. Okul- Veli ve Öğrenci üçgeninde önemli hizmetler yaptık.

Daha sonra, sadece çocuklarımızın değil, yetişkinlerimizin de ellerinden tutmamız gerektiğini gördük. Herkese ulaşamıyorduk. Bir dergi çıkarmamız gerektiğine inandık. İki dilde, 3 ayda bir yayınlanan dergimiz MOCCA ile yolumuza devam ettik. Bugün 38. Sayıya ulaşmış durumdayız.

Sonra bir eksikliğin daha farkına vardık, Hristiyan bir toplumun içinde Müslüman azınlıklar olarak yaşıyorduk. Çocuklarımız okullarda Hristiyan arkadaşlar ediniyorlardı, aralarındaki ilişkilerin anlamlı hale gelebilmesi için çalışmalar yapmamız gerektiği hissettik ve Berlin İlahiyatçılar derneğini kurduk, iyi ki kurmuşuz. Kiliselerle olan ilişkilerimiz sayesinde birbirimizi daha iyi tanıdık. Birlikte yaşamanın yükümlülüklerini yerine getirmek için programlar düzenledik. Dergimiz MOCCA’da Hristiyan din adamlarına da yer verdik. Onların programlarına katıldık, onlar da bizim programlarımıza katıldılar.

Kıymetli misafirlerimiz, yapılan hizmetlerin kalıcı olması için okumak ve okutmak gerekiyordu. Geleceklerini inşa edenler okuyanlar ve okutanlardı. Kur’an’ın ilk emri de “OKU” diye başlıyordu. Okumak ve okutmak için imkân hazırlamak lazımdı. Geleceklerini inşa edenlerin, okuyanlar ve okutanlar olduğunu biliyorduk. Bütün literatürümüzü Almancaya tercüme edemezdik. Tercüme yapmak çok daha zor bir işti. Bir kütüphaneye ihtiyaç vardı. Bu eksiklik fark ediliyordu. Almanların her ilçede bir değil birkaç kütüphaneleri vardı. Bizim de en azından bir tane kütüphanemizin olması gerekiyordu. Biz böyle düşündük.

Hikmet kütüphanesini bu düşünceyle açtık. Adı, Beytü’l Hikme. Bilgelik Evi demektir.

Beytü’l Hikme, Abbasiler Döneminde, Yunanca ve Süryanice'den Arapçaya çeviriler yapan en büyük Tercüme Hareketi'nin yapıldığı yerdir.

Beytü’l Hikme, başlangıçta sadece tercüme evi ve kütüphane olarak faaliyet gösteren bir kurumdur. Daha sonra Halife Memun ve Harun Reşid tarafından eğitim merkezi haline getirilmiş bir Akademiye dönüştürülmüştür. Nice alimler bu akademiden yetişmiştir. Hârizmî, Beni Musa Kardeşler, Kindî, ve ayrıca Hristiyan kökenli Müslüman bilimciler Huneyn Bin İshak ve Sabit Bin Kurra Beytü'l Hikme Akademisinde yetişen en önemli bilim insanlarındandır.

450 sene ayakta kalan Beytü’l hikme Moğol istilası sırasında maalesef yerle bir edilmiştir. Bir kültür hazinesi olan Bağdat Kütüphaneleri Moğol Hükümdarı Hulagu tarafından katledilmiştir. Yakılıp yıkılmıştır. Öyle ki, Dicle Nehrinin günlerce mürekkep renginde aktığı kaynaklara geçmiştir.

Bugün, Beytü’l Hikme’nin yani, Bilgelik Evi’nin, Hikmet Kütüphanesinin açılışı için buradayız. Bugün kütüphane olarak açılan bu ev bakarsınız ileride akademiye dönüşüverir. Neden olmasın. Tarih tekerrürden ibaret değil midir?

Değerli konuklar, toplu taşıma araçlarına bindiğimizde dikkatimizi çeken bir şeyler oldu. Sizlerin de dikkatini çekmiştir mutlaka. Almanlar’dı dikkatimizi çekenler. Toplu taşıma araçlarında, kitap okuyan gazete okuyan Almanlar. Gerçi son yıllarda onlar da bizlere benzemeye başladılar da. Tabi ki, Tükler okumuyorlardı. Zaten bir de önyargı vardı, “Türkler okumaz”. Onlar okuma özürlüdür; ancak döner keserler. Manavlık yaparlar deniliyordu. Bu önyargının yıkılması gerekiyordu. Sırf bu yüzden şu anda içinde bulunduğunuz kütüphaneyi açtık. Belki bu vesileyle hem o önyargıları yıkar ve hem de insanımızı layık oldukları yere çıkarırız diye düşündük. Aylarca tartıştık aramızda.

Konuyu kendileriyle istişare ettiğimiz arkadaşlarımız da oldu. Onlar bize boşu boşuna uğraştığımızı söylediler. Yapılan işin zaman kaybından başka bir şey olmadığını söylediler. “O kitabı kime okutacaksınız” dediler. Kendi insanlarımız söylediler bunu. Aslında haklıydılar. Ancak yaklaşık 300 bin Türk’ün yaşadığı Berlin’de Türk Kütüphanesinin olmayışı bizi gerçekten rahatsız ediyordu. Biz dediğim 3 inanmış insandır. Besmeleyi çektik ve kolları sıvadık. Sonunda kararımızı verdik. Kütüphane açılacaktı ve açtık.

Kütüphaneye kitap lazımdı, kitap almak için de para. Önce yayınevlerine yazdık, durumu anlattık, Almanya’nın ilk Türk Kütüphanesini açıyoruz dedik. İnsanımıza okuma alışkanlığı kazandırmayı hedefliyoruz dedik. Biz sadece demiş olduk. Onlar ise bağış yapamayacaklarını söylediler.

Hem Türkiye hem de Alman resmi makamlarına yazdık. Onlardan da sadece tavsiyeler aldık, aferin dediler, sırtımızı sıvadılar. O da bir şeydir dedik. Yolumuza devam ettik. Yılmadık, bugüne kadar geldik. Çok sıkıntılı günler geçirdik.

22 yıldır uğraşıyoruz. Hâlâ uğraşıyoruz. Bu kitapları üyelerimizin kendi ceplerinden ödedikleri paralarla satın aldık, bir kısmını da halkımız bağış olarak verdi. Bugün itibariyle 12 bin cilt kitabımız var kütüphanemizde, elhamdülillah.

Edebiyat, roman, çocuk kitabı, fıkıh, tefsir, hadis, Avrupa tarihi, tasavvuf, İslam tarihi, Türk tarihi, felsefe, psikoloji alanlarında yazılmış kaynak kitapları temin ettik. Ansiklopediler temin ettik. Almanca ve İngilizce kitaplar temin ettik.

1962 yılından 2005 yılına kadar olan Der Spiegel dergisini kütüphanemize kazandırdık. Bu fevkalade büyük bir kültürel zenginliktir.

12.000 cilt kitabın bilgisayar kayıtlarını tamamladık. Önümüzdeki günlerde internetten de kütüphanemizdeki kitaplara isim, yazar ve yayınevi olarak ulaşılabilecektir.

Ayrıca kitap tanıtımı için, kitap okuma alışkanlığı kazanalım düşüncesiyle her hafta pazartesi günleri rutin okumalar yapıyoruz.

Kıymetli misafirler, Pandemi bizleri fena vurdu. Kiramızı ödeyemez duruma geldik. Sırf bu sıkıntıdan dolayı, 15 Ekim’den itibaren burası Kültür Kafe olarak hizmet vermeye başlayacaktır. Çaykur çayınızı ve kumda pişirilmiş köpüklü Türk kahvenizi içerek, Osmanlı şuruplarının tadına vararak, aperatif bir şeyler yiyerek kitap okumanın tadına varacaksınız inşallah. İsterseniz kitabınızı alır evinize de götürebilirsiniz. Kapımız arkasına kadar herkese açıktır. Lütfen kapıyı çalmadan giriniz içeri. Bizler burada sizleri bekliyor olacağız.

Evet, bizden bu kadar, bundan sonrası sizlerin yolunu gözlemektir. Bilhassa üniversite öğrencileri gelip burada derslerine çalışabilirler, bizleri yalnız bırakmayın efendim.

Sözlerime bir atasözümüzü hatırlatarak son vereceğim: Eşek ölür semeri kalır/İnsan ölür eseri kalır. Biz geriye semer değil eser bırakmayı tercih ettik. Hoşça kalın, sağlıcakla kalın” dedi.


WhatsApp'ta Paylaş Linki Kopyala


Yorumlar

Henüz hiç yorum yapılmamış. Şimdi ilk yorumu siz yapın!

Yorum Yapın

Email adresiniz gizlenecektir. Zorunlu alanlar (*) ile işaretlenmiştir.


Benzer Haberler